"Esad'lı geçiş planı" sözü uzunca bir zamandır konuşulmaktaydı. Görüş, ABD tarafından bir teklif haline getirilerek Rusya'ya verildi. Bunun üzerine Beşar Esad, Moskova'ya Vladimir Putin'le görüşmeye gitti. Esad, 4 yıldan bu yana ilk defa yurt dışına çıkmaktadır.

"Esad’lı geçiş planı" fikrine göre 6 aylık bir geçiş dönemi ilân edilecek. Bu zaman zarfında Esad, yerini koruyacak fakat makamı sembolik olacak. Bunun uygulamada ne gibi faydası olur? denirse sorunun açık ve net bir cevabı yok. Herhalde daha çok taviz koparma ve razı ederek gönderme gibi bir maksat güdülmekte. Amerika, Suriye'ye 4 yıl önce gelirken Esad'a demediğini bırakmamıştı. O zamanlarda beklenen Saddam Hüseyn'e yapılan aşağılayıcı muamele Beşar Esad'a da yapılacak şeklindeydi. Hâlbuki o günlerde Suriye de Suriye halkı da böylesine perişan olmamıştı. Bunca zulüm, katliam ve muhacerattan sonra bir diktatörün özür dilercesine gönlünü alarak gönderme fikrinin hiçbir makul tarafı yoktur.

Türkiye, diktatörün hemen gönderilmesinden yanadır. Nitekim başbakan Davutoğlu, dün "Esad’lı geçiş" değil, "Esad'ın gidişi" konuşulmalı dedi.
Moskova'nın Amerikan teklifine de diyeceği ise merak mevzuudur. Vaki teklif ve Esad'la görüşmeden sonra Putin'in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı araması ilginç oldu. Putin, o telefon görüşmesinde muhtemelen teklife karşı ima ile de olsa görüşlerini ve Esad'ın gitmek için ortaya koyduğu şartları dile getirmiştir. Meselenin 15-16 Kasım'da Antalya'da yapılacak G 20'ler Zirvesi'nde iki lider arasında daha bir tafsilata bağlanacağı şeklinde bir görüş olsa bile mevcut iç harp seyrine göre o tarih bile geçtir.

Vaziyet o ki Amerikan siyaseti, Suriye'de karaya oturmuştur. Beceriksizlik, Rusları yeniden Akdeniz ve Orta Doğu'ya indirdi. Rus jetleri iki haftadır Beşar Esad yanında yer alarak ılımlılar dahil muhalifleri vurmaktadır. Ayrıca Beşar kuvvetleri de Rusya'dan aldığı güçle bir haftaya yakın bir zamandır Halep'i vuruyorlar. Binlerce sivil şehri terk etmiş durumda. Güney hududumuza yeni bir mülteci yığılması yaşanabilir. Rus destekli Baas bombaları, halkı yerinden-yurdundan, vatanından ettiği gibi bir tarih, kültür ve medeniyet merkezi olan Halep de yıkılıp yok oluyor.

Moskova ve Esad kuvvetleri, ılımlıları da dahil rejim muhaliflerini vururken, Amerika DAEŞ'i vurmaktadır. Böyle bir iş bölümü yapılmış. Şu soru kaçınılmazdır: Bu DAEŞ veya IŞİD nasıl bir güçtür ki Amerika, Rusya, İran ve Avrupa devletlerine rağmen en ufak şekilde geri adım atmıyor?"

Şu gerçek gözden kaçmamış olmalı. DAEŞ aleyhine herkes konuşurken İsrail ve İngiltere susuyor. Londra, belki çok mecbur kalınca yasak savma kabilinden bir kaç cümle etmiştir, fakat Tel Aviv, tamamen suskun. Nitekim DAEŞ de hiç bir İsrail varlığını hedef almamakta. Şu uzak bir ihtimal olamaz. Batı, DAEŞ üzerinden kendi içinde hesaplaşma yaşıyor.

Netice itibariyle varılan noktada 4 yıl sonra Esad'ın nasıl gideceği ve Suriye'nin akıbeti hususunda Moskova, ağırlıklı karar bir merciî durumuna gelmiştir. Putin, Rusya'nın itibarını yükseltmekle kalmadı. Esad'ı da teminat altına aldı. Moskova'nın "Esad’lı geçiş planına" şartlı destek vereceğini tahmin etmekteyiz. Ruslar, metne "6 ay sonra şartlar olgunlaşmadığında her defasında 6 aylık ek süreler verilir!" diye bir cümlenin girmesini isteyecektir. Bu Beyaz Saray'ın da işine geleceği için itiraz etmez.

Bundan böyle kazanılan fırsatlarla Rusya, bölgeye daha bir yerleşecektir. Nitekim Putin, dün Baas rejimine "askeri destek verdikleri gibi gerekirse siyasi destek de verebileceklerini" söyledi.
Suriye'de zaman, Rusların lehine işliyor.