SORULAR SORULAR
Bazı sorular vardır müthiş açıklayıcıdır. Mesela İslamiyet’e uzak insanlar niçin sürekli olarak “Türkçe” ibadeti gündeme getirirler? Hiç düşündünüz mü? Ayrı familyaya mensup olanlar laiklik prensibini bir iman umdesi gibi telakki ederler. 2016 yılında 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle ilgili araştırma komisyonuna ifade veren genelkurmay eski başkanlarından bir paşamız “bu ülkede laiklik var. Cuma namazı eğitim saatine denk geldiğinden dolayı askerlerimiz namaz kılamıyorlar” mealinde laflar söylemişti. Yani eğitimin saatini değiştirmek asla mümkün değildir ama namaz saatleri değişebilir bu paşamıza göre.
Türkçe ibadet ve meal meselesi üzerinde biraz daha durulması gerekiyor. Meal okumak Kur’an-ı Kerim okumak demek değildir denildiği zaman bir kısım çevreler “Kur’an-ı Kerim’i anlamadan mı okuyalım yani?” şeklinde çok sathi ve derinliği olmayan bir tavır ortaya koyuyorlar.
Meal meselesinde öncelikle bilinmesi gereken husus şudur; Biz Kur’an-ı Kerim’i gerçekten ve samimi olarak anlamak istiyor muyuz yoksa sosyalist ve komünistlerin dedikleri gibi “aydınlık” ve “barış” laflarını mebzul şekilde ifade ederken sürekli olarak silahlı mücadele ile ortalığı kan gölü haline getirdikleri gibi, insanları Kur’an’dan uzaklaştırmak mı istiyorlar?
Bakınız, Kur’an-ı Kerim’in manasını anlamak isteyen zihniyet, İslam alfabesinin bilinmesini ön şart olarak değerlendirir. Siz, bir taraftan İslam alfabesini yasaklayacaksınız diğer taraftan Kur’an’ın anlaşılması için Türkçe meal üzerinde ısrarcı olacaksınız. Ayrıca bir de atalarımızın Kur’an-ı Kerim’den mülhem kelimeleri yasaklayarak.
Halbuki Yüksek Türkçeyi bilen bir kişi Kur’an-ı Kerim’i rahatça anlamaya çalışır. Yüksek Türkçe derken Osmanlıcaya kast ediyorum. Zira biz biliyoruz ki, Yüksek Türkçede kullanılan kelimelerin % 80’i Kur’an-ı Kerim’den mülhemdir. 1932 yılında Türkçe ezan ve Türkçe ibadet uygulaması başlatılırken koordineli olarak da diğer taraftan Kur’an-ı Kerim’den mülhem binlerce kelime yasaklanıyordu.
Başlığımız “sorular istikamet tayin edicidir” temasıydı. Tekrar bu temaya dönersek bir soru daha soralım: El Cezire televizyonu programcılarından Dr. Faysal El Kasım şöyle bir soru paylaşmış sosyal medyada; “Niçin Guantanamo’da hiç şii yok?”. Bu soru Amerika’nın İslam dünyası üzerindeki hesapları bakımından zihin açıcıdır. Son zamanlarda ehl-i sünnet camiası üzerine yapılan örtülü saldırılar bakımından da bu sorunun büyük resimde yerli yerine oturduğu görülür. Ülkemizde bir kısım çevrelerin bilmeyerek teşne oldukları bir kısımlarının da rüzgara kapılarak sürüklendikleri gayya kuyusu, ehl-i sünnet kalesini yıkmaktır. Selçuklu-Osmanlı ve Türkiye Türklüğü ehlisünnetin kalesidir. Bu kale içerden ihanetlerle yıkılmak istenmektedir. Dışardaki ihanetlere karşı mukavemet göstermek mümkündür ve netice alınır. Fakat dahildeki sapmalar ve kayıtsızlık ehl-i sünnet anlayışının tarih boyunca kılıcı ve kalkanı olan Müslüman Türk milletinin en büyük imtihanıdır.
El Cezire televizyonunun değerli programcısı Dr. Faysal El Kasım’ın “Niçin Guantanamo’da hiç Şii yok?” sorusu bizi uyandırmalıdır. Şu veya bu sebeple ehl-i sünnet kuruluşlarının yıpratılmasına asla müsaade edilmemelidir. Toplumun direnç noktaları olan dil ve tarih ne kadar mühimse ehl-i sünnet anlayışı o kadar hatta ondan daha önemlidir. Zire dil ile inancımızı öğrenecek yola gireriz. Ehl-i sünnet itikadıyla dilimizi ve tarihimizi optimal manada zihni yapımıza entegre ederiz.