Siyaseti temizlemek
Defalarca yazdım: Destan çağlarından günümüze milletler mücadelesinde hep hain, pusu, tuzak organizasyonları kullanılagelmiştir. Demokrasiyle de bu organizasyonların bukalemun kimliğini zenginleştirmek kolaylaşmıştır. Atatürk döneminde çok partili hayata geçebilmek için Terakkiperver ve Serbest Fıkra adıyla iki ayrı deneme oldu. Görüldü ki kurucu önderin en yakınındakiler bile kanla canla kazandığımız cumhuriyeti tehlikeye atabilecek halkın talebi gibi gösterilen zararlı fikirlerin etkisinde kalıyor. O dönemin siyasî olaylarını burada anlatmamın gereği yok; bilmesi gerekenler biliyor, bilmeyip de öğrenmek isteyenler cumhuriyet tarihini inceler öğrenir.
Menderes kalkınma hamlesinin önü, sözde fikir tabanlı masum gençlik hareketleriyle kesilmedi mi? Tarihin yüz karası idamlarla sonuçlanan bu hamlenin liderinin yakasına gencin biri sözde özgürlük diye yapışmadı mı? O da Başbakan yakasını tutacak kadar özgürsün, daha ne istiyorsun demedi mi?
Ya darbeyle sonuçlanan 12 Eylül öncesi ideolojik fikir fraksiyonlarının beslediği sağ-sol çatışma rezaleti? Neydi o günlerde çektiklerimiz? Romanını yazdım da vebal kimindi diye sordum. Tarih Kurumu Başkanımız Sayın Prof. Dr. Refik Turan Ankara Barış Kitaptan çıkan romanın arka kapağında bakınız ne diyor? 1974-1980 arası ülkenin sürüklendiği keskin ideolojik çatışma silahlı çatışmaya dönüşmüş, bu da ülkeyi büyük bir buhrana sürüklemiştir. Bugünkü terör olayları o günlerden kalan kötü bir mirastır. Hocanın dikkat çektiği 1974 affıdır. Bu afla ülkenin her yerine dağılıp ideolojik çatışma fikirleriyle gençleri etkileyerek kurtarılmış bölgeler yaratan militanlar değil miydi? Kimler vardı arkalarında? Bizim değerlerimize yabancı ideolojileri gençliğe şırınga edenler, onların da karşısına vatan millet cihat diye şiddetle çıkanları organize edenler kimdi, kimlerdi? Düşünmeliyiz!
Sayın Cumhurbaşkanı, grup toplantısında görüntülü olarak bu kötü mirasın izlerini taşıyan fikirleriyle ana muhalefetin İstanbul il başkanı olmuş hanımı konu etti. Doğrudur yanlıştır, araştırmadım bilemem ama devletin başkanından böyle bir feryat yükseliyorsa vahim durumdayız demektir. Ayrıca yazdığım ve bildiğim şu ki ülkemizi çatışmaya sürükleyen fikirler ya özgürlük-barış-yoksulluk–hakçılık sömürüsü ya da bizim olan kutsal değerlerin savunuculuğu maskesi ardında köpürtülüyor.
15 Temmuz felaketini niye yaşadık? 40 yıldır dinimiz, eğitim, himmet, hizmet… diye diye devleti ele geçirmeye yeltenen cemaat değil miydi bize bunu yaşatan? Allah’la kul arasında bir ruhban sınıfı olmadığını bilmediğinden mi yüce dinimizin kainat imamıyım diyen birinin ardına düşüp kandırıldık? Ak Parti Genel Sekreter Yardımcısı Sayın Av. Mustafa Hamarat bir tweet atmış, değerlendirilmeli bence: Diyor ki İnsanın önündeki en büyük engel niyet bozukluğudur. Ben de buna ek yapıyorum. Milleti sıkıntıya sokan, hep halk ezilmişliğini sömürenlerle kutsal değerleri alet edenlerin ürettiği çatışmacı fikirler sahibi niyeti bozuklar oldu, oluyor. Kimsenin alnında niyeti yazmıyor ama geçmişten ders alarak sömürü aracı bu değerlerle yer edinmeye çalışanların hinliklerini görmeye çalışmalı, şu yolda mücadele verdim bu yolda ezildim; solcuyum, devrimciyim, milliyetçiyim, çok Müslümanım, şeyh torunuyum… gibi söylemleri göz ardı etmeli ve böylece siyaseti temizlemeliyiz artık!
Liyakat sahibiyim, verilen görevi iyi yaparım; halk içinde var olan her değere saygılıyım diyebilen öne çıkarılmalı siyaseten. Çatışma yanlısı marjinal fikirlilere ne iktidar ne muhalefet asla yer vermemeli artık. Maskeli namussuzlar değil namuslular cesaretlendirilmeli. Siyaseti temizlemek şart oldu gayrı! Acılarla yoğrulan millet 15 Temmuz’da gösterdi uyanık olduğunu. Dün karaladıklarını bugün siyasî muarızlık uğruna hak-hukuk-insan hakları-özgürlük… kavramlarıyla savunanları gözünden kaçırmıyor(!)