ABD ile müttefiklik, Türkiye’nin dış politikasında zaman zaman derin tartışmaların odağında yer almıştır. Biz her zaman bu ilişkiye sadık kaldık, stratejik ortaklık dedik, ittifak bağlarımızı kuvvetlendirmeye çalıştık. Ancak gelinen noktada, ABD’nin bizimle olan ilişkilerinde "görünmeyen el" dediğimiz bir takım şeytani planların devreye girdiğini görüyoruz. Bizim müttefiklik anlayışımızda şeffaflık ve güven ön plandayken, Amerika'nın yaklaşımında gizli oyunlar, perde arkasında dönen entrikalar oldukça belirgin hale gelmeye başladı.  

Başlıksız 1-67

ABD'nin Gizli Oyunları ve Türkiye'ye Etkisi 

Türkiye, Soğuk Savaş’tan bu yana ABD ile ittifakını hep stratejik bir çerçevede değerlendirmiştir. NATO üyeliğimiz, bölgedeki askeri operasyonlarda verdiğimiz destek ve karşılıklı ekonomik ilişkiler bu ittifakın temel taşlarını oluşturdu. Ancak, özellikle son yıllarda ABD’nin Orta Doğu’da izlediği politikalar ve Türkiye’ye karşı sergilediği tutum, müttefikliğin derinliklerinde başka hesaplar olduğuna işaret ediyor. ABD’nin terör örgütlerine destek vermesi, Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden unsurlarla iş birliği yapması, "stratejik ortaklık" kavramının arkasında neler olduğunu sorgulatıyor. Örneğin, ABD'nin Suriye’de terör örgütü PKK’nın uzantısı olan YPG ile yaptığı iş birliği, Türkiye’nin bu müttefikliğe olan güvenini büyük ölçüde sarstı. Biz Amerika ile müttefik olduğumuzu söylüyoruz. Elbette stratejik bir müttefiklikte sorunlar olabilir, görüş ayrılıkları yaşanabilir. Ancak asıl sorun, ABD'nin Türkiye'yi zayıflatmaya yönelik adımlar atarken bir yandan da müttefiklikten dem vurmasıdır. ABD’nin bölgedeki çıkarlarını korumak adına attığı her adımda Türkiye’yi nasıl gözden çıkardığını ve bazen bir rakip, bazen bir tehdit gibi gördüğünü fark etmemek imkânsız. 

Gizli Planların Kapsamı: Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar

Amerika’nın Türkiye’ye karşı yürüttüğü bu şeytani planlar birkaç noktada toplanıyor. Birincisi, Türkiye'nin bölgede daha bağımsız bir güç olmasını engellemek istiyorlar. Özellikle savunma sanayisinde ve enerji politikalarında attığımız bağımsız adımlar, ABD’yi rahatsız ediyor. ABD'nin Türkiye’ye karşı uyguladığı silah ambargoları, F-35 programından çıkarılması ve S-400 krizi, bu planların açık göstergesidir. Kendi göbeğini kesen bir Türkiye, ABD'nin bölgedeki hâkimiyetine bir tehdit olarak görülüyor. İkinci olarak, Amerika, Türkiye’nin etki alanını daraltmak için bölgedeki aktörlerle iş birliği yapıyor. Örneğin, Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile yaptığı savunma anlaşmaları, Ege’deki gerilimde Yunanistan’a verdiği açık destek, Türkiye’nin diplomatik ve askeri gücünü sınırlamaya yönelik adımlardır. Bu stratejiyle ABD, Türkiye’yi yalnızlaştırmaya ve uluslararası arenada etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Biz Türkiye olarak bu planların farkındayız. Ancak bu oyunlar karşısında stratejimizi daha da güçlendirmemiz, kararlı ve bağımsız bir politika izlememiz gerekiyor.

İkili İlişkilerde Güven Bunalımı

ABD’nin Türkiye’ye karşı izlediği bu politikalar, ikili ilişkilerde büyük bir güven bunalımına yol açtı. Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları söz konusu olduğunda, ABD'nin açıkça müttefiklik ilkelerine aykırı davrandığını görmek üzücü. Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit eden terör örgütlerine verilen destek, Suriye’deki iç savaşın derinleşmesine neden olan politikalar ve Türkiye’nin enerji bağımsızlığını tehdit eden yaptırımlar, müttefikliğin gerçekte ne kadar tek taraflı olduğunun kanıtıdır. ABD, Orta Doğu’daki çıkarlarını korumak adına Türkiye'yi bir araç olarak görüyor ve zaman zaman da gözden çıkarılabilir bir aktör olarak değerlendiriyor. Bu yaklaşım, iki ülke arasındaki müttefiklik ilişkisini derin bir krize sokuyor. Bizler, Türkiye olarak her zaman şeffaf ve samimi bir müttefiklik arayışında olduk. Ancak ABD’nin özellikle son dönemdeki politikaları, müttefikliğin sadece kağıt üzerinde kaldığını, gerçek anlamda bir iş birliğinin olmadığını gösteriyor. 

ABD ile Yeni Dönem: Stratejik Sabır mı, Karşı Hamle mi? 

Türkiye’nin ABD ile olan müttefiklik ilişkilerinde gelinen bu noktada, artık stratejik sabır mı göstermeli yoksa karşı hamlelerle kendi yolunu mu çizmelidir? Bu, Türk dış politikasında en kritik sorulardan biridir. Bizim duruşumuz net olmalı: Şeffaf ve karşılıklı çıkarlar temelinde bir ilişki. Ancak ABD bu çizgide kalmadıkça, biz de kendi stratejilerimizi güçlendirmek zorundayız. ABD ile iş birliğimizi sürdürebiliriz ama bu, onların oyunlarına sessiz kalacağımız anlamına gelmez. Her şeyden önce, Türkiye’nin çıkarları ve güvenliği her türlü ittifaktan önce gelir. Müttefiklik tek taraflı bir taahhüt değildir. ABD’nin Türkiye’ye karşı izlediği bu şeytani planlar, onların bölgesel çıkarlarını koruma kaygısından kaynaklanıyor olabilir. Ancak biz Türkiye olarak, bu oyunlara karşı daima uyanık olmalı ve ulusal çıkarlarımızı her zaman en ön planda tutmalıyız. 

Sonuç: Güçlü ve Bağımsız Bir Türkiye 

ABD ile olan müttefiklik ilişkilerinde yaşanan sorunlar, Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde durabilen, güçlü ve bağımsız bir ülke olması gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Biz Türkiye olarak ABD ile müttefiklik bağlarımızı korumaya çalışırken, onların arka planda çevirdiği şeytani oyunların farkında olmalıyız. Kendi güvenlik politikalarımızı, savunma sanayimizi ve diplomatik gücümüzü daha da ileriye taşımak zorundayız. Sonuç olarak, müttefiklik her iki tarafın da çıkarlarına hizmet eder. Ancak ABD, Türkiye ile olan ilişkilerinde bu dengeyi kuramadığı sürece, Türkiye de kendi bağımsız politikalarını daha kararlı bir şekilde uygulamak zorunda kalacaktır. ABD'nin şeytani planlarına karşı, uyanık bir Türkiye her zaman kazanacaktır.