6 ay kadar önceydi, Ankara'da Muhafazakâr Dergi'nin ödül törenindeydik. Bir ara ayaküstü sohbette RTÜK başkanı Davut Dursun'la bir arada olduk. Yanımızda bir kişi daha vardı. Başkana "Epeydir sizi görmek istiyordum dedim; elde kumandayla televizyon seyredilmez. Bizde ise ailelerde elde kumanda televizyon seyrediliyor. Anne-baba, dede-nine ve çocuklar şimdi ne çıkacak endişesine kapılmadan ekran karşısında olabilmeliler. Halbuki dizilerde kızla oğlan karşılaşıyor ve fütursuzluk başlıyor. Birbirlerine yaklaşırken o imayla sahnenin değişmesi gerekmez mi? RTÜK neden buna çare bulmuyor?" dedim.

Bu sözüme Prof. Dursun’dan hiç ummadığım, rüyada görsem inanmayacağım bir cevap aldım. Gayet sakin, hiç bir tasası olmayan bir üslupla şöyle dedi: "Geçenlerde Brüksel’de bir toplantı vardı; adamlar porno filmleri bile fikir hürriyeti sayıyorlar!" Bu mesnetsiz cevaba şu karşılığı verdim: "Öyle ise yatak odalarında duvarlara ne gerek var?"

Aynı Davut Dursun'un önceki gün tv'lerdeki evlenme programlarını ahlaki yönden ağır sözlerle tenkit etmesi doğrusu garibimize gitti. Dedikleri yanlış olduğu için değil. Aramızdaki o konuşma sebebiyle yadırgadım. Şayet evlenme programları zararlıysa RTÜK başkanının bunun icabına bakması gerekir. Bu iş için orada. Sn Dursun, 2005'ten bu yana üye ve başkan olarak kurumdadır. Mevzuatı, işleyişi iyi biliyor olmalı. RTÜK'ü işletir ve gereğini yapar. Ama istifasının istenmesi mevzu olduğu günlerde bunu basına taşıması manidardır.

Sadece bunlar da değil. Davut Dursun yönetimindeki Radyo TV Üst Kurulu, AK Parti'ye destek veren kanallara ceza yağdırmakta!

Duyan kulaklar inanamaz ama gerçeğin tâ kendisi. RTÜK, TGRT ve A Haber'e 40'ar kere yayın durdurma cezası verdi.

Televizyonculuğun ilk dönemlerinde kanal kapatma vardı. Yayın durdurmaların sık sık ve çok sayıda olmasının kanal kapatmadan farkı yok. Geçen gün programına çıktığım TGRT'de yayın koordinatörü Nazif Özcan, burnundan solurken "ihtar da yok, 40 yayın durdurma birden!" diyor, az sonra üzüntüden aynı şeyi tekrar ediyordu.

A Haber'e verilen cezalardan bir tanesi ise tam mostralık. Bu ceza herhalde dünya basın tarihine geçer. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun ekrana çıkartılması ceza sebebi sayılmış. O TV mülakatını takip ettim. Ne programı sunan Murat Akgün ne soracağını bilmeyen bir gazeteci, ne sn Davutoğlu ne konuştuğundan habersiz bir siyaset adamı. Hukukçu ve basın mensubu hüviyetimizle söylüyoruz ki o yayında hiç bir suç yoktur. İleride Davut Dursun'un da mezunu olduğu iletişim fakültelerinde "en kötü filmler" örneğinde olduğu gibi "Başbakan konuşturan programa ceza!" da derslerde metne girebilir.

RTÜK bu cezaları verirken gerekçesi kanalların eşit davranmadığı, rakipler arasında adil olmadığı iddiasıdır. Eğer tez doğruysa RTÜK'ün kendisi de adil değil. Bazı kanallar sabahtan akşama parti propagandası yapmakta. O zaman o TV'lerin de ceza alması gerekir. Halbuki ne bu parti sözcüsü kanallar ve ne de haksız cezalara çarptırılan bahsi geçen televizyonlar devlet malı. Devlet nasıl ki bakkalın hangi marka süt satacağına karışamazsa bu özel kanallara da karışamaz. Yeter ki ceza kanununa ve genel ahlaka göre suç işlenmemiş olsun.

Brüksel’deki adamın anlayışı fikir hürriyeti sayılıp da ülkenin başbakanının ekranda sohbet yapması suç olursa orada ciddi bir problem var demektir.