Osmanlı dönemindeki sıbyan mektepleri, günümüzde ilköğretim kademesine denk gelen kurumlardır. Bu mektepler, sadece eğitim ve öğretimin yapıldığı mekân olarak değil, mimari olarak da birer kültürel mirastır. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu tarafından İstanbul'daki bu kültürel  miraslarımızın güncel durumlarını gözler önüne sermek için saha çalışmaları yapılmış, mektepler özenle fotoğraflanmış ve her bir mektep ayrıntılı olarak tanıtılmıştır. 

Osmanlı'da eğitim-öğretim kurumu olarak kullanılan sıbyan mekteplerinin bazıları günümüzde kültürel faaliyetler için kullanılmakta bazıları ise harap vaziyette yıkılıp yok olmayı ya da restore edilip yeniden hayata dönmeyi beklemektedir. Bu çalışma iyi durumda olmayan bu mekteplerin iyileştirilmesi ve kültürel mirasımıza kazandırılması amaçlandığı görülmektedir. 

Sıbyan mektebi, bir dönem çocuklara ilk tahsili vermek için kurulan eğitim kurumlarına atfedilen isimdir. Bu okullar "Sabi" denilen ergenlik çağına gelmemiş ve İslam dinine göre yükümlü sayılmayan kız ve erkek çocukların eğitimleri için kurulmuşlardır. 

Hemen her mahallede bir tane okul bulunduğu için halk arasında "Mahalle Mektebi" adıyla anıldıkları gibi çoğu okul yapısının kâgir olması nedeniyle "Taş Mektep" diye de hatırlanmaktadır. İstanbul'da külliye içerisinde inşa edilen ilk sıbyan mektebi Fatih Külliyesi içinde yer alan mekteptir. Türkçe vakfiyesinde "Darüttalim" adıyla anılan bu okul, Arapça vakfiyede ise "Mektep" olarak belirtilmektedir. Fatih Sultan Mehmed sonrası bu okullara; darülilim, muallimhane, mektep, mektephane denildiği de bilinmektedir. Genellikle külliyeler içinde, birer odadan ibaret olan sıbyan mekteplerinin cami ve mescit gibi yapılara bitişik veya yakın olmasının önemli bir nedeni eğitimin yanı sıra çocuğun dinini de öğrenmesinin amaçlanmasıdır. 

Abbasiler devrinde "Küttab" adıyla anılan mekteplere Karahanlılar veya Selçuklular'da "sıbyan mektebi" denildiği ve Osmanlılarda da bu ismin kullanıldığı belirtilmektedir. Osmanlı Devleti'nde sıbyan mekteplerinin programları ilk kuruldukları günden 1924 yılına kadar çeşitli değişiklik ve gelişmeler gösterir. Fatih Sultan Mehmed'in vakfiyesinde, sıbyan mekteplerine ancak yetim çocukların, yetim bulunmazsa fakir çocukların alınmasını şart koştuğunu görmekteyiz ki bu dikkate değer bir husustur. Fatih Külliyesindeki ilginç bir betimleme sıbyan mektebine verilen önemi aksettirmektedir. Ekrem Hakkı Ayverdi'nin rölövesinde avlu duvarı üzerinde, Börekçi Kapısı ile Boyacı Kapısı arasında biri kütüphane diğeri mektep olarak gösterilen yapı yanlış bir değerlendirmenin sonucudur. 1537 tarihli Matrakçı Nasuh çiziminde avlu duvarı üzerinde, caminin kıble aksında üzeri kurşun örtülü tek bir yapı yer almaktadır. Görünüşe göre girişi avludan olan bu yapının sıbyan mektebi olduğu bilinmektedir. Bu betimlemenin sıbyan mektebine verilen önemi aksettirmesi açısından detaylı olarak değerlendirilmesi gerekir. Kanımızca külliyenin aksına inşa edilen bu mektep eğitim hayatına verilen bir mesaj olduğu gibi burada eğitim veren insanların da önemine işaret etmektedir. 

Genel olarak, kız ve erkek çocuklar bu mekteplere altı-yedi yaşlarındayken başlatılırlardı. Dört yaş, dört ay ve dört gün gibi daha erken yaştayken de okula başlayanlar olurdu.  

Sıbyan mektepleri genel olarak binayı yaptıranın adını taşır, bu sayede günümüzde herhangi bir mektebi kimin ve hangi sınıf halkının yaptırdığını kolaylıkla bilmekteyiz.  

Eğitim hayatımızın en önemli aşamasını teşkil eden sıbyan mektepleriyle ilgili çok az sayıda araştırma bulunması eğitim tarihimiz açısından büyük bir eksikliktir. İstanbul için az sayıda olan bu araştırmalar, imparatorluğun diğer şehirleri için ise hiç yapılmamış gibidir. Eski başkentler Bursa ve Edirne'nin yanı sıra İzmir, Selanik, Halep, Bağdat, Kahire gibi imparatorluğun diğer önemli şehirlerinde bu yapılarla ilgili ne gibi araştırmalar yapılmıştır ne yazık ki herhangi bir bilgimiz bulunmamaktadır. Sıbyan mektepleri ile ilgili araştırmaların yalnızca yapı ölçeğinde değil, burada okuyan çocuk sayısı, ders müfredatı, hocalar verilen görev ve ücretler açısından da araştırılması gerekir. Bu tür mekteplerin toplumumuzda kötü bir hatırası vardır; hata yaptıklarında falakaya çekilen çocuklar, hemen herkesin hafızasında yer etmiştir. Buna karşılık geçmişimizde, şimdilerde başaramadığımız bir yaşta eğitime başlayan, kız ve erkek ayrımı yapılmayan okullar bulunduğunu bilmek eğitim sistemimize yeni bir yön vermemizi sağlayabilir. 

Sıbyan mektepleri, Osmanlı Devleti'nde günümüzdeki ilköğretim kademesine denk gelen eğitim kurumlarıdır. Osmanlı şehirlerinde örneğine çok sayıda rastladığımız sıbyan mektepleri, çocukların eğitiminde ve halkın günlük yaşamında çok önemli bir yere sahiptir. Eğitim ve öğretimin yanında sıbyan mektepleri mimari geleneğimiz ve kültürel değerlerimiz açısından da önemlidir. 

Bu çalışmanın amacı, medeniyetimizin önemli bir yapı taşı olan sıbyan mekteplerini İstanbul araştırmalarına kazandırmaktır. Çalışma, Osmanlı'dan günümüz İstanbul'una intikal eden sıbyan mekteplerini kapsamaktadır. Eser, sıbyan mekteplerinin işlevi ile birlikte sayısını, hangi tarihi aşamalardan geçtiğini, ne durumda olduğunu günümüzde hangi amaçla kullanıldığını ortaya koyduğunu anlıyoruz. Çalışmada, literatürde yer alan yazılı kaynakların yanında saha araştırması sonucu elde edilen bilgiler ve fotoğraflar da kullanılmıştır. 

Osmanlı Devleti'ndeki sıbyan mektepleri üzerine araştırmalar yapılmış, çeşitli makale ve tezler hazırlanmıştır. Ancak bazı çalışmalar güncelliğini kaybettiği gibi bazılarında da sadece belli başlı sıbyan mekteplerine odaklanılmıştır. Bu bağlamda bakıldığında Osmanlı Devleti'nin başkenti İstanbul'daki sıbyan mektepleri hakkında derli toplu ve görsel malzemelerle zenginleştirilmiş bir esere ihtiyaç olduğu aşikârdır. 

Çalışmanın giriş kısmında; sıbyan mekteplerinin tarihsel süreçte ortaya çıkışı ve gelişimi, genel işleyişi, mimari yapısı, mektep görevlileri, folkloru ve İstanbul'daki  sıbyan mekteplerinin tarihteki nicel değişimi üzerinde durul- muştur. Bunlara ilaveten çocukların sıbyan mektebine başlama töreni olan Âmin Alayına da değinilmiştir.  

Çalışmanın ikinci kısmında günümüzde ulaştığımız sıbyan mektebinin İstanbul'un ilçelerine göre tasnifi yapılarak bunlar tek tek ele alınmıştır. Mekteplerin inşa tarihi, bânileri, kitabeleri, mimari yapısı, hangi amaçlarla kullanıldığı gibi çeşitli konularda bilgiler verilerek fotoğrafları sunulmuştur.  

Sonuç kısmında ise çalışmada elde edilen veriler aktarılarak konu hakkındaki tespitlere yer verilmiştir. 

SONUÇ 

Vakıf müesseseleri olarak İslam dünyasında ortaya çıkan sıbyan mektepleri, bu geleneğini Osmanlı Devleti'nde de devam ettirmiştir. Osmanlı devri sıbyan mektepleri çocuklar için tasarlanmış bir yapı türünün özgün örnekleridir. Bu bakımdan mektepler mimari bir öge olmanın ötesinde sosyal ve kültürel unsurları ile medeniyetimizin önemli bir değeridir. Özellikle mekteplerdeki tören ve uygulamaların çocuklarda okuma, ailelerde ise okutma arzusunu artırdığını söylemek gerekir. 

Osmanlı döneminde, imparatorluğun başkenti İstanbul'da birçok sıbyan mektebi inşa edilmiştir. İstanbul'un her köşesine dağılan sıbyan mekteplerinin pek çoğu maalesef günümüze ulaşamamıştır. Bu durumun ortaya çıkmasında doğal ve beşerî birçok neden mevcuttur. Tüm olumsuzluklara rağmen Osmanlı döneminden birçok mektep ise varlığını hâlâ sürdürmektedir. Bu mekteplerin sayısına ve ilçelerdeki dağılımına geçmeden önce tarihsel süreçte sıbyan mekteplerinin yaşadığı niceliksel değişimi görmekte fayda vardır. 

Eser de İstanbul’da varlığından bahsedilen sıbyan mekteplerini bazı kriterlere göre incelemek gerekir. Öncelikle mekteplerin banilerine baktığımızda Osmanlı padişahlarını, sadrazamları, hanedana mensup kadınları ve yüksek rütbeli devlet adamlarını mektep kurucusu olarak görmekteyiz. Bununla birlikte saraylı kadınlar, ağa ve esnaflar ile orta derecedeki memurlar da mektep banisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Mekteplerin çoğunlukla yaptıran kişinin ismi ile anılması, bânileri hakkında bilgi edinmemizi kolaylaştırmıştır. Buna rağmen birkaç mektebin bânisi hakkında kesin bilgiler bulunmamakta olduğu görülmüştür. Mevcut bilgiler ışığında mektepleri inşa ettiren kişilerin 21'i kadın, 72'si ise erkektir. Mimari açıdan baktığımızda mekteplerin 28'i tek katlı, 65'i ise iki katlıdır. Mekteplerin yapı malzemesini incelediğimizde 87'si taş, 2'si ahşap ve 4'ü karma malzeme (3'ü ahşap-taş, l' ise mermer-taş) kullanılarak inşa edilmiştir. Mimari yerleşim özelliği açısından mekteplerin 55'i müstakil, 38'i ise bir külliyenin parçası durumundadır. Mekteplerin 25'i kitabeli, 59'u kitabesizdir. 9 tanesinde ise müştemilatı olduğu külliye kitabesinin varlığını görmekteyiz. Günümüze ulaşan İstanbul sıbyan mekteplerinin 81' i aktif olarak kullanılmaktadır. Mekteplerin eğitim, din hizmetleri, vakıf ve dernek binaları, yurt, resmi daire, kültür sanat merkezi, kütüphane, mesken ile ticari işletme gibi çok çeşitli kullanım alanlarına sahip olduğunu görmekteyiz. Mekteplerden 12 tanesi ise yukarıda saydığımız herhangi bir kullanım alanına sahip değildir. Kullanılmayan mekteplerin genellikle harap ve bakımsız hâlde olduğu görülmektedir. 

Netice itibariyle sıbyan mektepleri eğitim, kültür ve mimari tarihimiz açısından çok kıymetli kurumlardır. Maalesef bu yapıların birçoğu doğal ve beşerî sebeplerden dolayı günümüze ulaşamamıştır. Günümüze ulaşanlar arasında ise harap hâlde bulunan, yapının kuruluş amacına uygun olmayan, farklı kurumlar tarafından kiralanmış ve özgün mimarisini kaybetmiş olanlar vardır. Bu bağlamda harap hâlde olan mektepler aslına uygun olarak restore edilmeli ve yapım amaçları dikkate alınarak bu doğrultuda hizmet vermeleri ana gaye olmalıdır.