Sözle iletişimin kurulamadığı veya kurulmak istenmediği durumlarda çeşitli vücut hareketleri, özellikle de el ve kol hareketleri ile anlaşmayı temin eden iletişim biçimine işaret dili denir. Bir nevi sağır ve dilsizlerin zorunluluk gereği hareketlere dayalı iletişim biçimidir. İşaret dili, Osmanlı Sarayı'nda başta padişahlar olmak üzere diğer saray sakinleri tarafından özel olarak konuşulmaktaydı. Bu lisanın dünyada ilk konuşulduğu coğrafyalardan birisi de Anadolu'dur. Osmanlı Sarayı'nda ki aşırı disiplin ve bu doğrultuda mevcut ölümcül sessizlik bu lisanın konuşulmasını zorunlu kıldı. 

Söz konusu eser Prof. Dr. Hasan Basri Karadeniz 'in ortaya koyduğu çalışma Osmanlı saray sakinlerinin kullandığı işaret dilinin yapı, şekil, kullanım biçimlerini incelemesinin yanı sıra bu dilin gelişim sürecini, eğitmenlerin yetişmesi ve derslerin oluşturulmasını, saraydaki dilsizlerin görev ve sorumluluklarını ele almaktadır. Akademik bir inceleme olan eser, Osmanlı döneminde işaret dilinin konuşulması ve etkisini belirterek okuyucuya yeni bir tarih perspektifi sunmaktadır. 

Eser, işaret dilini sadece saray sakinlerinin değil padişahların da kullandığını, hükümdarların sarayda şehzadelik dönemlerinden itibaren bu dili öğrenmekte olduğunu vurgulamaktadır. Bu sebeple Osmanlı hükümdarları, bu dili çok iyi konuşabilmekte ve işaretlerin ne anlama geldiğini bilmekteydiler. Dilsizlerinde büyük katkısı ile padişahlar işaret dilini öğrendi ve bu lisanı resmi ilişkilerinde hatta bazen de günlük hayatlarında kullandılar. Sarayın ağır protokol şartlarında hizmet veren görevliler de zorunlu olarak bu lisanı öğrendiler. Harem’ de yaşayan padişahın annesi Valide Sultan, kadınlar ve cariyeler de az-çok işaret diline vakıf oldular.  Öyle ki Osmanlı Sarayı'nda özel olarak konuşulan işaret dili 4.Murat döneminde en mükemmel biçimine ulaştı. Diğer taraftan bu dil gerekli görüldüğünde saray da divan toplantılarında da konuşulmaktaydı.  Bu dil sarayda ikamet eden çok sayıda dilsiz öncülüğünde tamamen mimikler ve vücut hareketleri ile ifade edilmekteydi. 

Bu çalışmanın kaynaklarını, Osmanlı kronikleri ve Osmanlı teşkilatına dair bazı kaynak eserler, Batılı elçilerin raporları, elçilerin heyetinde yer alan görevlilerin tuttukları rapor veya hatıratlar ve seyyahların seyahat nameleri oluşturur. 

Eserde işaret diline yer veren bazı yerli ve yabancı kronikler ise bu dilden ''Dilsiz Dili'' ya da ''Dilsizce'' şeklinde bahsederler. Ayrıca Batılı gözlemciler ise bu lisanın en mükemmel şekli ile Türkiye' de özelde ise Osmanlı Sarayı'nda konuşulmakta olduğunu vurguluyorlardı. İşaret dili 17.yüzyıla gelindiğinde hemen her şeyin anlamının işaretle ifade edildiği bir dil haline geldi. Zamanla bu dil yayılarak sarayda Türkçe' den sonra en çok konuşulan dilin yerini aldı. Öyle ki işaret dilini sarayda, saraylılara öğreten kadrolu elemanlar mevcuttu. Zamanla işaret dili Osmanlı Sarayında zorunluluktan öte popüler ve konuşanlarına ayrıcalıklı olarak görüldüğü bir akım haline geldi. Osmanlı Devleti, işaret dili ile konuşma ve anlaşmayı bir sanat olarak görmekte idiler. Eserin sonlarına doğru ise padişahın ve saray halkının işaret dilini kullanmadaki hünerleri ve arzuları dikkati çeken bir husustur. 

Osmanlı Saray Sakinlerinin Konuştuğu Özel Lisan – İşaret Dili 

Hasan Basri KARADENİZ 

Yeditepe Yayınevi 

264 Sayfa