Mekânlar şehirleri, şehirler medeniyetleri ortaya çıkarır. Mekânlar medeniyetlerin kundağı, şehirler, büyüyüp serpildiği beşikleridir. Bir şehri, bir mahalleyi, bir sokağı, bir evi tanıyabilmek, sevebilmek ve onunla temas edebilmek için duyularımızın devreye girmesi gerekir.
Şehre dokunmak, insanın bedeninin ve uzuvlarının tıpkı yasak elmaya dokunması gibi asla kendini frenleyemeyeceği bir duygudur. Medeniyet eserleri ile dolu olan geleneksel şehir mimarisinin en güzel örneklerine ev sahipliği yapan şehirler, kendisine dokunulmasına müsaade eden şehirlerdir. Şehirler dokunma hissi oluşturabiliyorsa güven veren ve sevilen bir şehir olur.
Yazar, sahip olduğu beş duyu üzerine inşa ettiği dizisinde "Şehir Kokusu" ve "Şehrin Sesi" eserlerine bir yenisini daha ekliyor. "Şehre Dokunmak" kitabı ile Mehmet Mazak, insan ve şehir arasındaki dokunma duyusunu anlatıyor.
Dokunma duyusu insanın yaradılışından bu yana en hassas olduğu duyguların başında yer alır. İnsanın beş duyu organı vardır. Görme, işitme, koklama, tatma ve dokunma duyusu. Mekanlar ve şehirler dokunma duyumuza hitap eden yerlerdir. Şehre dokunmak, insanın bedeninin ve uzuvlarının sevdiğine dokunması gibidir.
Mekanlar şehirleri, şehirler medeniyetleri ortaya çıkarır. Mekanlar medeniyetlerin kundağı, şehirler, büyüyüp serpildiği beşikleridir. Bir şehri, bir mahalleyi, bir sokağı, bir evi tanıyabil-mek, sevebilmek ve onunla temas edebilmek için duyularımızın devreye girmesi gerekir. Dokunma hissimizi sürekli olarak tetikleyen şehirler gönlümüzde yer etmiş yerlerdir. Medeniyet eserleri ile dolu olan geleneksel şehir mimarisinin en güzel örneklerinin olduğu şehirler, kendisine dokunulmasına müsaade eden şehirlerdir. Şehirler "insana dokunan" yönetim modelleri ve mimari değerleri ile diğer şehirlere fark oluştururlar. İnsanlar birbiri ile bağ kurarak hayatlarına daha fazla güven hissi ile devam edebilirler. Şehir, dokunma hissi oluşturabiliyorsa güven veren ve sevilen bir şehir olur. Şehre dokunmak insanda yakınlık ve güven hissi oluşturur. Bir şehre ve mekânına dokunmak, kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan hormonların salgılanmasına neden olur ve şehirde olabilmek, görebilmek ve yaşayabilmek için güçlü bir istek uyandırır bizde. İnsan, dokunarak hem kendi varlığı dışındaki varlıklarla bütünleşmekte hem de onlardan farklı olduğunun bilincine varmaktadır.
İnsan, mekanın ve şehrin üstünde bir varlıktır. Mekan değişmez, şehir dönüşmez; mekânı ve şehri değiştiren ve dönüştüren insandır. Her toplum kendi kültürünü, her kültür kendi inancını, her insan da beslendiği kültür ve inanç değerlerinden oluşturduğu medeniyet eserlerini ortaya koyar.
Şehre Dokunmak eseri dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde "Şehir ve İnsan" başlığında şehrin insan halini, samimiyetini ikinci bölümde "Şehir ve İstanbul" başlığında şehrin İstanbul halini, üçüncü bölümde "Şehir ve Kutsal" başlığında şehrin Mekke ve Medine olarak ilahi halini, dördüncü bölümde "Şehir ve Anadolu" başlığında şehirlerin Anadolu hali anlatılmaktadır.
Şehre dokunmak, insan bedeninin ve uzuvlarının tıpkı yasak elmaya dokunması gibi asla kendini frenleyemeyeceği bir duygudur. Şehri oluşturan meydanlar, sokaklar, hanlar, hamamlar, okullar, kamu binaları, parklar, fabrikalar, alışveriş merkezleri vb. birçok yapı topluluğu insanın dokunma hislerine hitap edecek özel mekanları içinde barındıran yerlerdir.
Mekâna ve şehre dokunmak, mekân ve şehirle etkin bir ilişkiye girebilmek ve onunla bütünleşmektir. İnsanın mekâna ve şehre dokunması; duygularını, hislerini, sesini, gönlünü hatta düşüncelerini mekâna ve şehre aktarabilmesidir. Her mekânın kendine ait bir sesi, ısısı, ruhu, kimliği ve kokusu bulunduğu gibi her şehrin de bir ruhu, kimliği, kokusu, tadı ve sesi vardır. İnsan mekânın dilini, şehre uyarladığı zaman şehir anlam kazanır.