Baştan söyleyelim “Osmanlıca” tabiri yanlış adlandırma olup, Osmanlıca diye tarif edilen dil, Türkçe’den ayrı bir dil değildir. Türkçe’nin bir lehçesidir. Bundan dolayı ehli tarafından Osmanlıların kullandığı dil ve yazı “Osmanlı Türkçesi” adı ile tanımlanır. Gelelim diğer meselelere, Antalya’da gerçekleşen Milli Eğitim Şurası kararlarında Osmanlı Türkçesi’nin bazı liselerde zorunlu bazı liselerde seçmeli ders olarak okutulmasına dönük karar çıktı. Karar medyada duyulur duyulmaz çoğunluk medya “ Osmanlıca zorunlu ders oldu” şeklinde dinleyici ve okuyucularına duyurdular. Peşinden muhalefetin “Ortaçağ anlayışı”, “Atatürk ilkelerine muhalif bir karar”, “Olurmu böyle bir şey”, “Osmanlıca öğretilemez”, “ Kabir taşlarını okumak için ders”………. Şeklinde beyanları ve sonu gelmeyen açıklamaları geldi. İktidar ise “Bu Osmanlı aleyhtarlığı ne ?”, “Öyle veya böyle de olsa Osmanlıcayı öğreneceksiniz”, “Mezar taşları bir medeniyetin mührüdür” gibi açıklamaları oldu. Kuşkusuz iktidarın meseleyi dayatma haline dönüştürmesi muhaliflerin ideolojik yaklaşımlarından farklı olmadığını göstermektedir. Ayrıca siyasilerin ve gazetecilerin televizyon televizyon gezip konuyu ele alış biçimleri kutuplaşma, çatışma ve ideolojik davranmanın ipuçlarını vermektedir. Hulasa işin ehli Tarihçiler, Edebiyatçılar ve pedegoloklar görüş ifade etmemektedirler veya görüşlerinin alınmadığı anlaşılmaktadır.

Halbuki kültürel bir mesele olarak baktığımız zaman Türk kültüründe zaman zaman müdahalelere dayalı olarak kopukların olduğunu görüyoruz. Bu kopuşlarda alfabe değişimi ile başlayan süreç daha çetin bir kopmayı beraberinde getirmiştir. Ancak bununla beraber bu kopuşun bütün parametrelerini Osmanlı Türkçesinin öğrenilmesine indirgemek bilimsel bir yaklaşım olmayacaktır. Yeni nesil bırakın 19 asır Ahmet Cevdet Paşa’yı anlamayı, Fuat Köprülü ve Osman Turan gibi yakın dönem tarihçilerin eserlerini bile anlamamaktadır. Burada özellikle Türk Dil Kurumu gibi devletin kültür kurumları hatta Kültür Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı gibi kurumların politikalarının büyük bir etkisi vardır. Bu bağlamada mezkur kurumların kullandıkları dilleri ve yayınlarında kullandıkları kelimeleri gözden geçirmeleri gerekmektedir. İngilizce terminolojiyi kullanmanın daha bilimsel kabul edildiği bir anlayışın geçerli olduğu hatta işyerleri isimlerinin sözüm ona muhafazakar kesim tarafından bile fütursuzca kullanıldığı ve popüler olduğu bu dönemde Osmanlı Türkçesini ayrı bir dil gibi öğretilmesinin çok fayda sağlayacağını düşünmek doğru olmasa gerekir.

Diğer yandan her iki tarafın bu meseleyi siyasi demagoji haline dönüştürmeleri diğer bir hatadır. Her şeyden önce Osmanlı Türkçesi zaten Sosyal Bilimler Liselerinde öğretilmekte idi. Şimdi bunun alanın İmam Hatip liselerini de içine alması son derce önemli ve ileri dönemde meslek ilerlemelerinde faydalı bir gelişme olacaktır. Diğer yandan Anadolu Liseleri ile Fen liselerinde Osmanlı Türkçesinin seçmeli olması bu sahada yetenekli öğrencilere yeni fırsatlar sunmaktadır. Hatta Anadolu liselerinin sözel bölümlerinde de Osmanlı Türkçesinin zorunlu olması gerekmektedir. Ancak Fen ve Matematik bölümlerinde seçmeli veya hiç olmaması gerekmektedir. Özellikle mevcut program sonucunda Tarih, Edebiyat, Hukuk ve İlahiyat bölümlerine gelen öğrenciler meslek hayatına sıfırdan başlamakta idiler. Bu bölümlere gelen öğrencilerin daha liseden Arap Alfabesi ile tanışmaları Üniversitedeki meslek eğitiminde daha verimli olmalarını sağlayacaktır. Ancak bu durum diğer teknik nitelikli meslek liselerinden mezun olan öğrencilerin kendi alanlarına geçişlerinde sağladıkları avantajlar içinde geçerlidir. Şu halde meseleye bütüncül bakıp orta öğretimdeki kaliteyi ve niteliği artırma noktasında bakılmalıdır. Ancak Milli eğitim şurasının sahanın uzmanlarından oluşacak bir alt komisyon kararı ile her alanla ilgili çalışma yaptırıp Şuraa’da bunu ele alması gerekmektedir. Zira Üniversitelere gelen çocuklarımızın durumu pür melaldir. Uluslar arası arenadaki durumumuzda iç açıcı değildir. Şuraa’dan niteliği artırmaya dönük kararlarda beklenirdi. Sendikalar üzerinden değil de ihtisas komisyonları üzerinden mesele irdelenmiş olsaydı daha sağlıklı olurdu.