SORU: “Bırak şimdi namazı mamazı, cemaati memaati, Mızraklı İlmihal
gibi konuşup durma be herif!.. Sen bana Cemaat-İktidar, Çankaya’ya
kim çıkacak, Soma faciasının suçluları kimlerdir?.. Böyle
konulardaki dedikoduları anlat…” diyen kimsenin durumu nedir?
CEVAP: Böyle demekle namazı, Şeriatı, fıkhı hafife alıyor ve
dolaylı şekilde de olsa tahkir ediyorsa küfre düşer.
*Soma faciası kader değildir diyene ne lazım gelir?
-Dünyada olup biten her şey Allah’ın takdiri ile olur. Kaderi inkar
eden kafir olur. Kader, suçluların suçunu, sorumluların
sorumluluğunu, katillerin ve canilerin cezasını kaldırmaz.
*Soma faciasında siyasî iktidarın suçu var mıdır?
- Kanunları ve tüzükleri uygulamamış, güvenliği sağlamamış, önceden
alınması gereken bütün tedbirleri almamış ise suçludur.
* Türkiye’nin başına gelen felaket, bela ve azapların sebebi;
bugünkü azgınlıklar, riba zina ve binalar, açıkça ve açıkta işlenen
günahlar, fitne ve fesatlar mıdır?
- Bendeniz icazetli bir müftü değilim, fetva veremem ama okur-yazar
bir Müslüman olarak, bir toplumun azınca başına belalar,
musibetler, azaplar geleceğini biliyorum.
* Emanetlerin, yani başkanlıkların, makam ve mevkilerin, hizmet ve
vazifelerin, memuriyetlerin, işlerin ehliyetli ve liyakatle
kimselere verilmemesi bir toplumu yıkar mı?
- Hiç tereddüt etmeden cevap veriyorum: Yıkar, yıkar, feci şekilde
yıkar. Emanetleri ehil olanlara vermemek, ehil olmayanlara vermek
pek büyük bir hıyanettir.
* Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılmaması çöküş sebebi midir?
-Evet çöküş sebebidir.
* ”Zina eskiden suçmuş… Şimdi suç değildir… Müslümanların laik ceza
hukukunu kabul etmesi gerekir…” diyene ne lazım gelir?
- Zina Kur’ana, Sünnete, icma-i ümmete dayanan kesin bir suç ve
büyük günahtır. Zinayı mübah ve helal kabul eden kafir ve mürted
olur.
* Henüz büluğa ermemiş çocuklarına ilmihallerini en güzel ve doğru
şekilde öğretmeyen veya öğrettirmeyen anne babalar suçlu ve
günahkar mıdır?
- Evet, hem suçlu hem de günahkar olurlar.
* Beş vakit namazın İslam dininde ve islamî hayatta yeri nedir?
- Namaz, imandan sonra İslam’ın ikinci emridir. Namazı terk, ihmal,
tahfif etmek (hafife almak) büyük günah ve büyük gaflettir.
Müslüman alimler, fakihler, bilenler, ziyalılar, âmirler,
başkanlar, sorumlular namaza önem vermekle, halkı namaza
çağırmakla, bilhassa gençliği namaza rağbet ettirmekle mükelleftir.
Sahih iman birinci madde, dosdoğru kılınan namaz ikinci madde…
İslamın gündemi böyle başlar…
* Sen din alimi olmadığına göre dini konularda niçin yazıp
duruyorsun?
- İslamın “İki kere iki eder dörtlerini” yazmak için din alimi
olmak gerekmez.
MUHTEREM kardeşlerim… Terazinin kefesinden birine son altı yedi
aydır tedavül eden bütün Cemaat-İktidar, Cumhurbaşkanı kim olacak
ve diğer rivayât ve dedikoduları koysak, öteki kefesine iki rekat
gayr-i müekked namaz koysak, o ikinci kefe ağır basar… Lütfen
dedikoduları bırakalım ve bizi kurtaracak temel konulara
yönelelim.
(İkinci yazı)
Tasavvuf ve Tarikatlar Haktır
BENDENİZ, bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak İslam’ı; râsih, âbid,
muhlis, muttaqi, icazetli Ehl-i Sünnet ulema ve fukahasından
öğrenirim.
İslam’ı icazetsiz bid’atçilerden, Haricîlerden, Necdîlerden,
Selefîlerden, Mutezile mezhebi mensuplarından, bozuk
ilahiyatçılardan, mürcieden, mücessimeden, müşebbiheden, gulattan,
Fazlurrahmancılardan, Afganîcilerden, “Allah gerçek bir Janus’tur”
diyen Ali Şeriatî’den, BOP’çulardan, mezhepsizlerden, dini oyuncak
eden telfikçilerden, taqiyye ve kitman yaparak mü’minleri
aldatanlardan, Ashab düşmanlarından, dinde gulüvve sapanlardan,
vasat yoldan ayrılanlardan ve diğer dalalet fırkalarından
öğrenmem.
İslamı, zâhirde Sünnî geçinen ama Allahın dinini, ayetlerini ucuza
veya pahalıya satan ulema-i sû’dan da öğrenmem.
Ehl-i Sünnet fırka-ı Nâciyedir.
Ehl-i Sünnet Sevad-ı Âzamdır.
Ehl-i Sünnet İslamın doğru yorumudur.
Ehl-i Sünnet Selef-i Sâlihînin izinde ve yolundadır.
İslamın doğru yorumu olan Ehl-i Sünnette tasavvuf ve tarikatlar
vardır. Şeriattan kıl kadar ayrılmamak şartıyla tarikatlar
haktır.
Ehl-i sünnet tasavvufunun kaynağı Kur’an ve Sünnettir.
Asr-ı Saadette tasavvuf kelimesi yoktu ama tasavvufun kendisi
vardı.
Şeriat’a aykırı tasavvuf da olmaz, tarikat da.
Vehhabîlerin tarikatları ve tasavvufu inkar etmeleri, şirk ve
küfürle suçlamaları bâtıldır ve Sünnileri bağlamaz.
Bir Müslüman sadece fıkıhla kurtulabilir ve ebedî saadete erer.
Tarikata girmek nasip ve kısmet meselesidir.
Tarikattan nasibi olmayanların onu inkar ve red etmeleri büyük
yanlıştır.
Doğru ve gerçek tarikat Müslümanı, daha âbid, daha ihlaslı, daha
uyanık ve şuurlu, gerçek dindar yapar.
Kamil mürşidler ve gerçek şeyhler icazetlidir ve Resulullah (Salat
ve selam olsun ona) ile irtibatlı ve biatlidir.
Onların terbiyesiyle yetişenler berekete, salaha, feyze, fevze,
felah ve necata nail olur.
Tarikat ve tasavvuf evliyasına evliyauşşeytan diyenler dall ve
mudildir.
Hulefa-i Râşidîn’den sonra İslamın en doğru yorumu olan Osmanlı
sistemi 622 sene, tasavvuf ve tarikatla büyük hizmet ve fütuhat
yapmıştır.
Osmanlı devletinin iki kanadı vardı, zülcenaheyndi, biri Şeriat ve
fıkıh, diğer tasavvuf ve tarikattı.
Selatin-i Âli Osman tarikat mensubu idi, Padişahların şeyhleri ve
mürşidleri vardı.
Fatih Sultan Mehmed’in şeyhi Akşemseddin hazretleri idi.
Sultan Abdülhamid’in büyük şeyhi Muhammed Zâfir el-Medenî idi.
Tahta geçen Osmanlı hulefa ve selâtînine genellikle Mevlevî
Çelebileri kılıç kuşandırırdı.
Tasavvufa ve tarikatlara düşman devletlerin, rejimlerin ve
mezheplerin ne hale geldiğini, neler yaptığını görüyoruz.
On dokuzuncu asırda, bir tarikat büyüğü olan Şeyh Şâmil hazretleri
Kafkasya’da harika bir cihad savaşı yürütmüş ve İslam tarihine
altın sayfalar eklemiştir.
Ehl-i Sünnet dışı bozuk tasavvuf ve tarikatlar var mıdır? Vardır
ama onlar doğru tasavvufa ve tarikatlara gölge düşürmez.
Ulemadan ve fukahadan biri bozuk işler yaptı diye nasıl Şeriat ve
fıkıh inkar edilmezse, mutasavvifeden ve tarikatlılardan biri bozuk
bir iş yaptı diye tasavvuf ve tarikat da inkar edilmez.
Muhterem kardeşlerimi bozuk fırkaların; tasavvuf, tarikat,
evliyaurRahman konusundaki şeytanî ve yıkıcı iddialarına kanmamaya,
uyanık olmaya davet ediyorum.
Türkiye’nin kurtuluşu Ehl-i Sünnet İslamlığıyla, Ehl-i Sünnet ulema
ve fukahasıyla, Ehl-i Sünnet tarikat ve tasavvufuyla, Ehl-i Sünnet
kültürüyle, Ehl-i Sünnet ahlak ve medeniyetiyle; sahih itikatla,
beş vakit namazı dosdoğru kılmakla, Ümmet birliği ile, râşid ve
âdil bir İmama biat ve itaat ile; vasıflı, güçlü ve olgun
Müslümanlar yetiştirip onlardan hizmet kadroları kurmakla, Kur’an
ve sünnet adaletini tatbik ile olacaktır.