Besteci, söz yazarı, oyuncu, devlet sanatçısı olarak tanıdığımız rahmetli Zeki Müren, söz ve bestesi kendisine ait olan şarkılarından birinde “Alkışlarla Yaşıyorum” diyordu. “Şiirlerde romanlarda/ Gelmiş geçmiş zamanlarda/ Tamburlarda kemanlarda/ şarkılarla yaşıyorum”// dizeleri ile devam eden bu şarkısında sanatçı, kendisini anlatmıştı.
Besteci, söz yazarı, oyuncu, devlet sanatçısı olarak tanıdığımız rahmetli Zeki Müren, söz ve bestesi kendisine ait olan şarkılarından birinde 'Alkışlarla Yaşıyorum' diyordu. 'Şiirlerde romanlarda/ Gelmiş geçmiş zamanlarda/ Tamburlarda kemanlarda/ şarkılarla yaşıyorum'// dizeleri ile devam eden bu şarkısında sanatçı, kendisini anlatmıştı. Şimdi biz de millet olarak 'müjdelerle yaşamaya' çalışıyoruz. Her seçim öncesi bizi hayata bağlayan(!), yaşama azim ve şevkimizi kırbaçlayan(!) öylesine büyük müjdeler alıyoruz ki yemede yanında yat…
Tabii son yılların seçim öncesi en flaş müjdesi; 'Doğalgaz müjdesi'. Okumuşsanız bilirsiniz, Jules Verne'nin romanlarından biri 'Denizler Alında Yirmi Bin Fersah' adını taşır. Yıl 1866, denizlerde birçok gemi bilinmeyen nedenlerden dolayı batmaktadır. Herkes, denizlerde gemileri batıran bu şeyin bir canavar olduğunu düşünür. Roman, bu canavarı bulmak ve yok etmek üzerine kurgulanır. Ancak denizlerin altında gemileri batıran ve insanlara korku salan canavar değil bir denizaltıdır. Kaptanı da Memo'dur.
Günümüzün açlık, yokluk, yoksulluk canavarının ancak ve ancak 'müjdelerle' yenileceğine inanan güncelleşmiş Aronnox ve ekibi de seçim sathi maline girilen şu zaman diliminde üzerimize karabasan gibi çöken ve bizi boğmaya, yok etmeye çalışan enflasyon canavarına karşı en büyük silahın 'gaz'.olduğu düşüncesindeler.
Öyle ya düşman kavi… Enflasyon canavarı, öyle yalız başına da değil. Bu canavarın orduları var. Yokluk, yoksulluk, açlık orduları yanı sıra döviz, faiz kolorduları… Elbette böylesine güçlü bir düşmana karşı ancak 'kimyasal silahla' mücadele edilir, değil mi? Enflasyon canavarından bizleri koruyacak olan Aronnox ve ekibinin elindeki kimyasal silah ise 'Gaz'dır!' Peki, nereden çıkacak bu kadar gaz? Karadeniz'in iki bin beş yüz fersah dibinden… Hani 'Ha bu akan dereler denizlere dolacak/ Söylesena güzelum sonumuz ne olacak', şarkısının yanı sıra yüzlerce şiire, hikayeye, romana konu olan Karadeniz var ya işte o denizin dibinden. İşte bu denizin dibinde 21 Ağustos 2020'de yine bir seçim öncesi 320 milyar metreküp doğalgaz rezervi tespit edilmiş ve müjdesi verilmişti. Yeni ölçümlerle gazın 652 milyar metreküp olduğu varsayıldı. 22 Aralık 2022 tarihinde ise Zonguldak açıklarında Çaycuma-1 sondaj sahasında 58 milyar metreküplük yeni rezerv bulundu. Böylece toplam rezerv son keşif ve güncellemelerle birlikte tahmini olarak 710 milyar metreküpe ulaştı. Yani şimdi 38 trilyon metre küp doğalgazı ile Rusya'nın, 32 trilyonluk rezervi ile İran'ın, 24 trilyon rezerviyle ile Katar'ın, 2,8 trilyon metre küp doğalgazı ile Azerbaycan'ın yanı sıra bizim de doğalgazımız var. Hem bu gaz Türkiye'nin 10 yıllık gaz ihtiyacını karşılayacak kapasitede.
Ancak adım gibi eminim bazı hasutlar, enflasyon canavarına karşı en büyük silah olan bu 'gazın' bulunmasına ve de kullanılmasına bırak sevinmeyi burun kıvıracaklar. Hasutluk işte! Parası ile değil! Hemen; 'Türkiye, maden bakımından dünyanın 28'inci, maden çeşitliliği bakımından 10'uncu zengin ülkesidir.' ,diyecekler. Ardından; Türkiye'nin demir, bakır: boksit: manganez, krom, volfram, kükürt, cıva, fosfat: antimon, uranyum, altın, asbest, zımpara taşı, çinko, kurşun, taş kömürü, mermer, tuz, lületaşı, oltutaşı gibi 21 çeşit madeni olduğunu söyleyecekler. Yetinmeyecek dünya rezervinin % 72'sine sahip bor madenimiz hakkında nutuk atacak ve bu madenler neden bu canavara karşı kullanılmaz?', diye de şikayette bulunacaklar.
Hasutlukları paçalarından dökülen bu zevat, bilmez ki o madenler son yirmi yılda özelleştirilerek çoğu yabancıları satıldı. Osmanlı döneminde çıkartılması ve kullanım hakları İngiliz ve Fransızlar başta olmak üzere yabancılara devredilmiş olan madenler, Cumhuriyetle birlikte yabancılardan geri alınarak devletleştirilmişti. Sonra ….
12 Eylül askeri darbesinin hazırlanması ve yapılmasının temel sebeplerinden biri olarak gösterilen madenlerimizin, 1985 yılı ile 2000 yılları arasında 3 defa, 2000'li yıllardan günümüze 21 defa değiştirilen maden yasası ile birlikte nasıl satıldığından eminim haberleri dahi yoktur. Yahu kardeşim o madenler elimizde değil ki enflasyon canavarına karşı kullanalım. Kaldı ki Türkiye'de son beş yılda 3 bin 987 maden ruhsat ihalesi yapıldı; ihale edilen sahalardan 1148'i ruhsata dönüştü. Ruhsat düzenlenen 417 farklı firmadan 139'unun yabancı şirketler… Üstelik ülkemizin en büyük maden varlığı olan bor madenini işleten Eti Maden İşletmesi, 05.02.2017 tarih ve 9756 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Ziraat Bankası, Borsa İstanbul, THY, TPAO, HALKBAK, BOTAŞ gibi kuruluşlarla birlikte Varlık Fonu'na devredildi.
Neyse biz yine konumuza dönelim, 'şarkılarla yaşıyorum' demişti Zeki Müren değil mi? Biz de 2023'ün kapılarını müjdelerle açalım ve de 'müjdelerle' yaşamaya devam edelim. Hem bakın 'gaz müjdesi' ilk semeresini vermeye başladı. İstanbul'da doğalgaza % 12 indirim geldi. Peki, neden sadece İstanbul?