MİLLETİN EFENDİSİ!
KÖYLÜYÜ BU DURUMA GETİRENLER UTANSIN
Ülkemizde sebze fiyatlarındaki fahiş artışın sorumlusu mevcut iktidardır.
AKP hükümeti 2006 yılında çıkarılan 5555 Sayılı Tohumculuk Kanunu ile standardizasyon sorunu yarattığı gerekçesiyle yerel tohumların satışına yasaklama getirdi. Yasa, ağırlıklı olarak küresel tohum tekellerinin denetimindeki hibrit tohumlar dışında atadan kalma yerel tohumları satanlar hakkında önce 10 bin lira para cezası, eylemin tekrarlanması durumunda ise hapis cezalarını öngörüyordu.
Tarım devriminin başlangıcına ev sahipliği yapan Anadolu topraklarındaki 10 bin yıllık üretim kültürü, küresel şirketlerin denetimindeki kısır tohumlara yenildi. Aralık 2016 da dönemin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik in “2018 de sertifikalı tohum kullanmayan destek alamayacak '' açıklamasının ardından özellikle küçük ölçekli aile üreticilerinde başlayan tedirgin bekleyiş, bakanlığın 2018 yılı tarımsal desteklemelerin açıklanmasıyla adeta kabusa dönüştü. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nın, 2018 de yapacağı tarımsal desteklerle ilgili Bakanlar Kurulu Kararı, 26 Şubat ta Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Bakanlar Kurulunun kararında, buğdaydan mercimeğe, ampirden
ayçiçeğine onlarca üründe sertifikalı (hibrit) tohumlara destek
verilirken yerel tohumlara tek bir kuruş bile destek verilmemesi
dikkat çekiyor. Açıklanan destekleri yetersiz bulan Ziraat
Mühendisleri Odası, bunun tarımdaki dışa bağımlığı azaltacak ve
üretimi teşvik etmekten uzak olduğu görüşünü savunuyor. Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba ise sertifikalı
tohumlara verdikleri destek ile 2002 yılında 145 bin ton olan
sertifikalı tohumluk üretiminin yedi kat artarak 2017 yılında 1
milyon 50 bin tona ulaştığını söyledi.
Yerel tohum, tarım devriminin başladığı topraklarda
ölüyor
Buğday başta olmak üzere insan beslenmesinde oldukça önemli olan
birçok tahıl ve bakliyatın ana vatanı olarak bilinen Anadolu da 10
bin yılı aşan bir tarımsal üretim kültürü bulunuyor. Avcı
toplayıcılıktan üretim kültürüne geçişin simgesi sayılan tarım
devriminin başlangıcına ev sahipliği yapan Anadolu toprakları,
binlerce yıldır tohumların kuşaktan kuşağa aktarılmasıyla zengin
bir ürün çeşitliliğine sahip oldu. ‘Atalık tohum da denilen yerel
tohumlar, üreticilere dışarıdan herhangi bir desteğe ihtiyaç
duymadan üretim yapabilme olanağı sağlıyordu. Ancak tarih boyunca
kimi zaman kaçırılarak kimi zaman da ticareti yapılarak dünyanın
dört bir yanına götürülen Anadolu nun zengin biyolojik
çeşitliliğini yansıtan yerel tohumlar, 2006 yılına gelindiğinde
çıkartılan bir yasa ile adeta zincire vuruldu.
Yerli tohumları alanı, satanı yasakladılar ve tarımsal desteği kesecekleri ve hapisle tehdit ettiler
AB Uyum Yasaları '' kapsamında tartışmalı görüşmelerin ardından 31 Ekim 2004 tarihinde TBMM de kabul edilen, 8 Kasım 2006 tarihinde ise Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren ‘5553 sayılı Tohumculuk Kanunu , ‘sertifikalı olmayan yerel tohumların satışına yasaklama getirirken, tohum piyasasını ise küresel tohum tekelleri ile onların denetimindeki yerli temsilcilerin kontrollerine bıraktı.
Yerel tohumlar doğal koşullarda ve etkileşime açık olarak yetiştiği için standardizasyon sorunu yarattığı öne sürülerek bunun yerine hibrit, yani ‘kısır olan ve ekildiğinde elde edilen üründen tohumluk alınamayan sertifikalı tohumlar üreticilere dayatıldı. ‘Daha çok ürün ve ‘daha bol kazanç vaadiyle büyük beklenti içine sokulan milyonlarca üretici, çok geçmeden küresel tohum tekellerinin kıskacı altına alındı ve bir zamanlar ekstra girdi maliyeti olmayan tohum, tarımsal üretimin en önemli girdi kalemlerinden biri haline geldi. Ürün yetiştirmek için her yıl sertifikalı tohum satın almak zorunda kalan üreticilerin bir kısmı ise bu çarkın dışına çıkabilmek ve Tohum Kanunu ile üretimin dışına itilen atalık tohumlarını yaşatabilmek için Ege ve Akdeniz bölgeleri başta olmak üzere bir çok kentte ‘tohum takası etkinlikleri yapmaya başladı. Böylece ticari olarak satışına yasaklama getirilen ve yaptırım olarak para hapis cezalarını içeren 5553 sayılı Tohum Kanunu nun mağdur ettiği üreticiler, binlerce yıllık tarım kültürünü yasalara karşı koruma çabası içine girdi.
İki yıl önce hükümet sözcüsünün verdiği kara haber şöyle!
22 Kasım 2016 tarihinde gerçekleşen Bakanlar Kurulu toplantısının
ardından bir açıklama yapan dönemin hükümet sözcüsü Numan
Kurtulmuş, ‘Milli Tarım Projesi kapsamında hükümetin aldığı kararı
kamuoyuna duyurdu. Buna göre 2018 yılından itibaren tüm tohumların
sertifikalı hale gelmesi planlanıyordu. Kurtulmuş, 2018 tarihinden
itibaren sertifikasız, yani ‘hibrit olmayan tohumlara destek
verilmeyeceğini de açıklamıştı. Bu açıklama, besin değeri yüksek ve
sağlık açısından son derece önemli olan yerel tohumlarla yapılan
tarımsal üretim için adeta idam fermanı anlamına geliyordu. Bir
zamanlar hibrit tohum kullanmadığı halde tarımda kendi kendine
yetebilen dünyadaki birkaç ülkeden biri olan Türkiye deki üretim
çeşitliliğinin sonu gelecek, fasulyeden patlıcana, domatesten
bibere bir çok yerel lezzete kaynaklık eden ürünler yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktı.
Milletin efendisi köylüyü bu duruma getirenler utansın.