Ülkemiz gündemini meşgul eden, kafa karıştıran, ülkemiz ve insanımızın geleceğine telafisi çok zor zararlar açan “İstanbul Sözleşmesi” ülkemiz adına feshedilmiştir.

Ülkemiz gündemini meşgul eden, kafa karıştıran, ülkemiz ve insanımızın geleceğine telafisi çok zor zararlar açan 'İstanbul Sözleşmesi' ülkemiz adına feshedilmiştir.

Birçok olumsuz sonucuna ve bu sözleşme eksenli yasal düzenlemeler yürürlükte olsa da ilk adım olarak geleceğe yönelik olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyorum.

İlk adım ne kadar önemli ise sonra atılacak adımlar daha önemlidir. Yani, her şey bitmiş değil, yeni başlıyor.

İnanıyorum ki, İstanbul Sözleşmesinin feshi için samimi mücadele veren duyarlı kişiler bundan sonra atılması gerenlerin adımların atılması için mücadeleye devam edecek ve sürecin takipçisi olacaklardır.

İçimi acıtan bu sözleşmenin adının 'İstanbul Sözleşmesi' olarak devam edecek olmasıdır.

Bir de ister iktidar isterse muhalefet bu sözleşmeden çıkmayı siyasi ranta dönüştürmeleri ve minval üzerine demeçler vermeleridir.

Televizyonlara çıkan bir sürü akademisyen, gazeteci ve siyasetçinin yaşanan gerçekleri görmezden gelerek 'İstanbul Sözleşmesi'nin kadına şiddeti önleme amacıyla hazırlandığını' öne sürerek sözleşmeden çekinilmesini şiddetle eleştiriyorlar.

Bu sözleşme kadına şiddeti önlemediği gibi onbinlerce ailenin dağılmasına ve daha fazla kadına şiddete neden olmuştur.

Aslında, LGBT tezlerinin hem yasal hem de toplumsal kabulünün zeminini hazırlayan sözleşmeye kadına yönelik şiddeti önleme kılıfıyla sahip çıkılmaktadırlar.

Kadına yönelik şiddet, öldürme ve her türlü istismar toplumun tüm kesimlerinin yüreğini acıtmakta olup bunu önlemek bu sözleşmeyle olamayacağı aşikarken niye savunuluyor anlamak mümkün değil!

Şunu da ifade edeyim; kadın cinayetlerinin tek sorumlusunun İstanbul Sözleşmesi olduğunu söylemekte yanlış ve gerçeklerden uzaktır.

-Eğer öyleyse ki değil; İstanbul Sözleşmesi feshedildi cinayet ve şiddet şıp diye kesilecek mi?

Kesilmeyecek ve artmaya devam edecek. Esas, olan bu sorunun nedenleri ve çözümüne dönük sosyal çalışmaların yapılmasıdır.

Erkeğin evden uzaklaştırılması çözüm getirmediği gibi daha derin, onulmaz sonuçlara yol açmıştır.

Bu sözleşmeye destek veren, feshine karşı çıkanların maksadının kadını korumak olmadığına yüzde yüz inanıyorum.

Onun için İstanbul Sözleşmesine kimlerin, neden destek verdiklerinin arka planını iyi bilmek durumundayız.

Bana göre en büyük kadın ihlali resmi veya gayri resmi kadının fuhuş sektöründe bir mal gibi kullanılmasıdır.

-Bundan daha büyük ayıp ve kadına şiddet olur mu?

Türkiye'deki genelevlerin kapatılması için yürüyün de görelim endamınızı!

Kadın, çocuk veya erkek kim olursa olsun tüm şiddetin ve cinayetlerin önlenmesini şiddetle istiyoruz; bunu istememek için kişinin hayvandan da aşağı bir varlık olması gerekir.

Cinayetlerin ve her türlü şiddetin önlenmesinin çözümü sözleşmelerle olamaz; eğitim ve uygulanan cezaların caydırıcı olmasıyla mümkün olur.

Bu melun sözleşmenin feshine malum çevreler masumane gerekçeler öne sürerek karşı olacaklar, bunlara söyleyecek fazla bir sözüm yok; ancak, çakma muhafazakar kişi ve sivil toplum örgütleri de bir yerlere yaranmak için karşı çıkacaklar; işte onlara diyorum ki;

-Bıktık sizden, oturun oturduğunuz yerde, lütfen gölge etmeyiniz!

Elbette ki, söylenecek çok söz var ve bunların çoğu söylendi söyleniyor. Esas olan çok söz değil; çözüme yönelik yapılacak az iştir.

Aslında çözümü var da uygulamasına yine aynı kesimler karşı çıkacağı için çok zor!

Çözümün ayrı ayrı iki yolu olmakla birlikte büyük oranda çözüm ikisinin birlikte hayata geçirilmesiyle gerçekleşebilir.

Nedir bunlar:

1-Suça uygulanan ceza işlenen suç ile orantılı olmalıdır.

Özellikle kadın ve çocuk cinayetlerine toplumsal tepkinin altında yatan duygu da bundan kaynaklanmaktadır. Farkındaysanız 'idam talepleri' bu durumlarda daha fazla dile getirilmektedir.

Toplumun bu taleplerine karşı ülkeyi idare edenler aynı minval üzere idamın yasallaşması ile ilgili zaman zaman yalancıktan da olsa söylemlerde bulunmaktadırlar.

Kadına cinayet ve şiddeti önleme eksenli İstanbul Sözleşmesini hararetle savunanlar, sadece kadın cinayetleri değil, tüm cinayetlerin çözümü için azıcıkta KISAS'ı konuşsalar!

Lafa gelince herkes Müslüman, Allah(cc)'ın emirlerini yerine getirmeye gelince dur orada CISSSS!

2- İnsanların kalbine merhamet, Allah(cc) korkusu ve adalet duygusunu yerleştirmek. Yapılması gereken en önemli iş dinimiz İslam'ın hayatımıza yansıyacak düzeyde öğretilmesidir.

Özellikle de insan öldürmenin ve tüm canlılara eziyet etmenin Allah(cc) katındaki cezası ortaya konulmalıdır. Dinimizde insan öldürmenin günahı o kadar büyük o kadar büyük ki Yüce Allah(cc);

'Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur." (Maide 32) buyurmaktadır.

Peygamber Efendimiz(sav);

'Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, bir mü'minin öldürülmesi, Allah katında, dünyanın zeval bulup yok olmasından daha büyük (bir hadise)dir.' (Nesaî, Tirmizî, İbn-i Mace) Buyurmaktadır.

-ÇÖZÜM NEREDE ANLADINIZ MI?