“Laf”
Halk Fırkası başkanı Kılıçdaroğlu konuşuyor. “Sevr Anlaşmasına kimle laf etmiyor” diyor. Bunların dayandıkları temel argümanlardan biri budur.
İki –bir Sevr’i temcit pilavı gibi ortaya sürerler. Bu beylik laflardan bir türlü kurtulamadılar. Konuşma öyle kirli bilgilerle dolu ki, tonlarca su lazım temizlemek için.
Bilirsiniz bir mendili yıkamak için bir maşraba su yeter. Ama bir işçi tulumunu temizlemeye bir hayli su lazım. Ayrıca kilolarca deterjan…...
Halk fırkasının başkanının konuşmasındaki kirli bilgilerin temizlenmesi de böyledir.
Bir iki tanesine işaret edelim;
Önce “adalet kurultayından” söz ediyor.
Fetö, “cemaat” kavramını kirletmişti. Şimdi “adalet” kavramı harc-ı âlem olmaya başladı. Halk Fırkası “adaletten” söz edince nedense aklıma “istiklal mahkemeleri” geliyor. Bu partinin “adalet bakanı” Moğoltay” geliyor aklıma.
Merak ediyorum; Şehit savcımız Mehmet Selim Kiraz’ı katletenlere “laf” etmeyenler nasıl “adalet” kavramını ağızlarına alıyorlar?
Acaba “adalet” kavramıyla “atalet” kavramını birbirine mi karıştırıyorlar?
“Halk yaşamak için CHP’li belediyeleri olduğu “kentlere” geliyor” diyor Halk Fırkası başkanı.
Bu lafı duyunca; Nedense aklıma İstanbul belediyesi geliyor. O İstanbul belediyesi ki, CHP’li belediye başkanının idaresinde olan ve çöp dağlarının esir aldığı İstanbul sokaklarını hatırlıyorum.
Sevr, bir anlaşma değil, bir projedir. Hala onu anlaşma zannedenler, önce okuma-yazma öğrenmelidirler. Şimdi üniversitelerde “medya okur-yazarlığı” diye bir ders var. Faydalı olabilir.
Sevr ile ahkâm kesenler önce başucu kitabı olduğunu her fırsatta söyledikleri Nutuk’a bakmalıdırlar. Nutuk’da Sevr için “proje” ifadesi kullanılır.
Bu kafaya sahip olanlar, sosyal devlet anlayışının 1921 yılında "çocuk esirgeme kurumu ile" başladığını zannediyor. Bu kuruluşun (Çocuk Esirgeme Kurumu9 1917’de cihan savaşı sebebiyle ortaya çıkan ihtiyaçtan dolayı kurulan Himaye-i etfal cemiyetinin bir devamı olduğunun farkında değil bu Kemalist beyler. .
Kimbilir, “etfal” kelimesinin “küçük çocuk” olduğunu bilmiyorlardır bunlar. Zira Osmanlı’nın özünde var olan muavenet anlayışının bir uzantısı olarak sosyal devlet anlayışında vakıf şuuru vardır.
Ne bilsin “kurum” lafıyla kafası “kurumlaşmış” insanlar Osmanlı zihninin vakıf şuuruyla aydınlandığını.
Onlar, varsa yoksa “sevr” veya “kurum” lafını kekelerler.
Beyler!
Halk fırkasını başındaki zatın dediği gibi sosyal devlet anlayışı 1921’de falan başlamamıştır. Osmanlı’da vardı bu muhteşem sosyal devlet anlayışı. Osmanlı Devleti’nde de başlamamıştı bu insanî anlayış.
“Sosyal devlet” anlayışı denilen mefhum sevgili peygamberimize kadar uzanır. Zira Osmanlı Devleti, teşkilat bakımından bir yönüyle Tanrı dağına uzanırken diğer yönüyle Sevgili peygamberimize uzanan bir şuur vardır.
Ama ne bilsin bu “kurum” kafasıyla kafası “kurumlaşmış” insanlar bunları.
Hatırlatmak isterim, “kurum” soba borusu içindeki kirdir.
Tarihe “saygıdan” söz ediyor Halk fırkası genel başkanı.
Sormak isterim; 1944’de iktidarda kim vardı? O tarihte TDK tarafından yayınlanan Türkçe Sözlük’de “Kemalizm Türkün dinidir” ifadesi tarihe ve dine çok mu saygılı oluyor? Türk milletinin Müslüman olduğunu 1944 yılındaki idareciler bilmiyorlar mı?
Günümüzün Halk fırkası1930’lu ve 1940’lı yılların Halk fırkasını reddediyorsa mesele yok.
Unutmamak lazımdır ki, Türk milleti ferasetlidir. Zamanı gelince musibet olarak gördüğü her idareciyi usulüne göre başından atar. Nitekim 1950’de böyle yapmıştı.
Milletimiz tarih boyunca kendisine karşı yapılan darbeleri, devrimleri ve ihanetleri daima hatırlar ve hatırlamalıdır.
“Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür” derler ama kayıt vardır, hatırlar ve hatırlatırız.
Türk milleti tarih boyunca ehl-i sünnet İslam anlayışının müdafi olmuştur ve bundan sonra da öyle olacaktır.