Muhafazakârlıkmış...

Komşuların (meslektaşlarımızın) ortak ve büyük yanılgısı: Muhafazakâr; muhafazakâr partiler, muhafazakâr insanlar...

Bizce, FETÖ tarzı yapılanmaları Türkiye için servis eden merkezlerin illüzyonudur artık muhafazakârlık...

Evet yalnızca illüzyon... Yani öyle sanıyorsunuz ama öyle değil işin aslı...

O hâlde namevcut bir muhafazakârlık üzerine ahkâm kesmenin de bir mantığı kalmamıştır... Yalnızca “negatif muhafazakârlık”tan bahsedilebilir bugünkü Türkiye için...

Muhafazakârlık kulvarında, aslından değil yalnızca negatifinden, yani arızî (geçici) bozuk düzenin muhafazakârlığından bahsedebeliriz belki...

Daha açık ifadesiyle, tam da yok olmak üzereyken, tutunacak dalı kalmamışken muhafazakâr geçinenlerce hortlatılan Kemalizm muhafazakârlığı...

Siyasî holiganlığınız sizi gerçeği görmekten alıkoyar... Ne kadar samimi olursanız olun tarafgir baktığınızda, tuttuğunuz siyasî partiyi muhafazakâr sanıp partinizin ve liderinizin etrafında çevrilen dolapları da muhafazakâr dolaplar, muhafazakâr dalavereler olarak yorumlarsınız...

Oysa ortada ne muhafazakâr bir parti kalmıştır, ne de muhafazakârlık...

Yani Amerikası da İsrail’i de asıl dolmayı size bu suretle yutturmuştur.

Siz olmayan bir şey üzerine ahkâm kesip dururerken onlar muhafazakârlığın kırıntısı bile kalmasın diye çalışmalarına devam eder, asırlarca uğrunda can verilmiş din-i İslâm’ı millet sinesinden tereyağından kıl çeker gibi çekip alırlar...

Artık “elhamdülillah Müslümanım” diyenlerden çok; “Atatürkçüyüm”, “elhamdülillah öyle koyu dindar değilim” diyenler vardır...

Şaşırmak adetim değil, lâkin bazılarının hálâ ısrarla bu kadar aleni olan hal-i pür melâlimizi göremeyişlerine doğrusu şaşırmadan edemiyorum...

Yahu bu adamlar çevrelerine bakmıyorlar mı?

Hayır bakıyorlar!.. Hem de pek dikkatli bakıyorlar...

− O hâlde? O hâlde işin içinde başka, bambaşka bir hadise var... Nedir o?

Bu adamlar bakarkördür...

− Bakarkör mü dediniz? Evet, izaha çalışayım: Efendim kişi etrafına kendi gözüyle bakar öyle değil mi?

Ne güzel denilmiştir... Ol mahiler ki derya içredür deryayı bilmezler...

Neden bilmezler? Balık gözüyle bakıyorlar da o yüzden... Deniz onlar için bize hava ne ise o mesabede...

Yani dostlar, adamın artık kendisi de muhafazakâr değil. Ne bilsin milletin muhafazakârlıktan fersah fersah uzaklaştığını...

Merhum Mehmed Şevket Eygi üstadın tâbiriyle “süslüman” bile olsa çevrenize bakın, tesettürlüler mi çok, açıklar; hem de pek açıklar mı çok?

Atatürk hatıratlarını okuyun, ricál-i devletten bazı kişileri dans ve sair konularda nasıl da zorlamış M. Kemal Paşa...

Murat Bardakçı, 11 Ağustos tarihli makalesinde, özel kalem müdürü Hasan Rıza Soyak’ın “Cumhurbaşkanı hazretleri dini bayramlara fazla bir yer vermemeyi arzu ettiklerinden gönderilen tebriklere cevap vermeyeceklerdir. Üstün saygılarla arzederim” dediğini yazmıştı...

Kendini muhafazakâr sananlar, dejenere olduklarının farkına varamadıkları için herkesi de aynı kalıba yönlendirmekten başka iş yapmamış, Atatürk ve hattâ İnönü devrinde bile suç olan zinâ, kanunen cezalık olmaktan çıkarılmış, din güncellenmeye kalkışılmış, böylece muhafazakâr ve muhafazakârlık resmen tarihe gömülmüştür...

Sahi zirvedeki hanımefendi başörtü stilini değiştirmiş... Muhafazakârlığa dönüş mü sahiden? Ben demiyorum, komşular diyor... 24.08.2019