Sene 2014 aylardan Nisan’dı. İskoçya’nın başkenti Edinburgh’ta iki haftalık eğitim için bulundum. Etkili iletişim yöntemleri, akıcı İngilizce ve İskoç kültürünü de kapsayan paket bir kurstu. Bir ailenin yanında kalmış olmam nedeni ile İskoçları biraz tanıma imkânı buldum.
Sene 2014 aylardan Nisan'dı. İskoçya'nın başkenti Edinburgh'ta iki haftalık eğitim için bulundum. Etkili iletişim yöntemleri, akıcı İngilizce ve İskoç kültürünü de kapsayan paket bir kurstu. Bir ailenin yanında kalmış olmam nedeni ile İskoçları biraz tanıma imkanı buldum.
İskoçya bilindiği gibi İngiltere'nin kuzeyindeki bölgelere verilen isim. Yaylaları, spor müsabakaları, etek (kilt) giyen erkekleri ve gayda denilen çalgı ile biliyoruz biz oraları. Coğrafi olarak bize uzak olduğu için oraya sık sık gidip gelenimiz olmuyor.
Adının bağımsız bir devleti andırması normal çünkü pek çok konuda bağımsızlar. Bazı şampiyonluklara ayrı bir ülke olarak katılıyorlar, bayrakları ayrı, paralarının şekli farklı, kendi meclisleri var. Artık unutulmuşsa da ayrı bir dilleri de var. Bağımsızlık mücadelesi ile ünlüler.
Türkiye'de iyi bilinen 'Cesur Yürek' filmi de İskoçya'nın bağımsızlığını ele alır. İskoçya tarih boyunca uzun süre bağımsız olamamıştır ama bağımsızlık mücadelesi destan olmuştur. Ben İskoçya'ya gitmeden önce de bir karar alınmıştı. Referandum yapılacaktı.
Referandum tarihi Eylül 2014 idi. Çoğunluğun evet demesi durumunda İskoçya bağımsız olacaktı. Tabi referandum öncesi propaganda süreçlerine şahit olma imkanı buldum. Bağımsızlığı destekleyenler de bağımsızlığa karşı olanlar da zaman zaman yürüyüş yapıyordu.
Oradayken coşkulu bir kampanya göremedim. Her iki tarafın da sesi cılızdı. Hatta Edinburgh'taki büyük bir camiye Cuma namazı için gittiğimde şunu fark ettim: Namaza gelen Müslüman sayısı bağımsızlık için sokağa çıkan İskoç sayısından çoktu.
Bende bir kırılma yaşandı. Sonrasında kiliseleri de gördüm. En yoğun olması gereken haftalık pazar ayinlerine bile birkaç yaşlı katılıyordu. Yine Türkiye'deki ve İskoçya'daki Cuma namazı ile kıyaslama yaptım. Bizdeki coşkuyu yakalamaları artık imkansız diye düşündüm.
Bu yazıyı geçen haftaki yazımın devamı gibi düşünebilirsiniz. Biz Müslümanlar dünyanın mazlumlarıyız. Suriye'ye, Filistin'e, Doğu Türkistan'a, Keşmir'e ve Libya'ya bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Çok acı çekiyoruz. Ama kefaleti olacak. Ayağa kalkacağız.
Artık kimseden bir beklenti içinde olamayız. Hristiyan Batı medeniyetinin dünyanın sorunlarını çözmek için herhangi bir girişimi olmayacak. Hristiyanlarda dünya mazlumlarını kurtaracak potansiyel olsa idi Allah Müslümanlığı göndermezdi.
Bu Allah'ın son dini ise bu dine sahip çıkacağız. İlk işaretimiz de Cuma namazı. Bu topraklarda ve dünyada Cuma namazı için bir araya geldikçe daha iyi örgütleneceğiz. Korona virüs arasından dolayı Cuma kılamayınca bunu daha da iyi fark ettik.
Bu dinin ibadetinden kopmayan Müslümanlar dünyayı da bu dinin değerleriyle imar edeceklerdir. Mazlumlara örnek ve önder olacaklardır. Dünyanın kurtuluşu Müslümanlara havale edilmiştir. Ne kadar çabuk harekete geçersek o kadar çok kişi kurtulacaktır.
Not: Bağımsızlık için yapılan referandumdan hayır sonucu çıktı.