Rahmetli Aliya İzzetbegoviç “Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.” demişti.
Rahmetli Aliya İzzetbegoviç “Ve her şey bittiğinde
hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın
sessizliği olacaktır.” demişti. Ne de güzel anlatmıştı o zamanki
durumu. Müslümanların büyük bir bölümünün sessizliğini...
Bosna’da yaşanan katliam yıllarında, her gelen gün beraberinde
başka başka katliamları getirirken, binlerce Müslüman
katledilirken, yirmi yaşında bir genç olarak hissettiklerimi bu
zamanda yeniden hissediyor olmak İslam devletleri adına utanç
verici bir şey değildir de nedir.
Yine çoluk çocuk demeden katliama uğratılan masumlar var yanı
başımızda, hem de yıllardan beri. Ve İslam dünyası her zamanki
sessizliğine bürünmüş durumda.
Orada katledilenler artık birer sayıdan ibaret. Tıpkı yirmi beş yıl
önce Bosna’da olduğu gibi.
Ve yine İslam dünyası savaşın bitirilmesi umudunu batının insafına
bağlamış bir durumda. Tıpkı Bosna’da olduğu gibi…
Hep biz mi olacağız ölen, hep biz mi olacağız katledilen, hep biz
mi olacağız katliamlar sonrasında adlarına ağıtlar yakılan, anıt
mezarlar, şehitlikler dikilen.
Umurunda mı dünyanın geri kalanının, tuzu kuru olanların,
mevcudiyetlerini efendilerine borçlu olanların?
Umurunda mı ateşin düşmediği ocakların.
Umurunda mı “kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir”
fermanını unutanların.
Umurunda mı sırf aynı ırktan değiller diye orada katledilenleri
kardeşten saymayanların.
Kızmaya hakkımız var mı zaten amaçları İslam’ı ortadan kaldırmak
olanların yaptıklarına, İslam dünyası kınamaktan, üzülmekten,
beddualar etmekten başka bir şey yapmazken.
Şaşırmaya hakkımız var mı bu kadar pervasızca ve hep birlikte
hareket edebilmelerine, bizler kendi aramızda bu kadar
parçalanmışken.
Bir türküdür tutturmuşuz; hain Batı, şeytan Amerika, sinsi
İngiltere, katil Esed, çıbanbaşı İsrail…
Unuttuğumuz bir şey var; kış kışlığını, kuş kuşluğunu (!) yapar
derler. Yani her şey kendi özünde olanı ortaya döker.
Müslümanların özünde ne var peki? Sinmişlik, miskinlik, korkaklık,
tembellik mi? Bunlar mı kaldı kala kala geriye o övündüğümüz
koskoca medeniyetten. Bunlar mı kaldı geriye, hayatın her alanını
cihat ruhuyla yaşayan nesillerden.
Ne zaman ölü toprağını üzerimizden atıp da Rahman’ın istediği has
kullar, has nesiller olacağız. Hayatın her alanında aktif,
diğergam, civanmert Müslümanlar olacağız.
Onlar’ın ne yapacakları belli de, asıl biz neler yapacağız.
Her katliam sonrası ağıtlar yakıp, bir sonrakinin olmasını mı
bekleyeceğiz.
Mü’min olma ve mü’mince hareket etme bilincini daha yukarılara
taşımak zorundayız.
Ki ellerimizde değilse bile amel defterlerimizde o masumların
kanları olmasın.