BATI’yorlar çünkü biz DOĞU’yoruz
Osmanlı’nın zayıflamaya, Batı’nın da güçlenmeye başladığı yıllardan beri, sürekli kan kaybeden tarafta olduk bugüne kadar. Gerek maddi, gerekse manevi alanlardaki kayıplarımız, bizi batı karşısında gittikçe artan bir aşağılık kompleksine ve bu duyguyu bir türlü üzerimizden atamayışımız da derin bir karamsarlığa sürükledi.
Daha önce de yazmıştım. “Adamlar yapıyor be kardeşim” şeklinde ifade ettiğimiz duygularımız bir yandan aşağılık kompleksini körükledi diğer yandan da karamsarlığımızı ve hayıflanmamızı derinleştirdi.
Gerçi bu ülkede potansiyelimizin farkında olan ve sürekli olarak halka umut aşılayıp, bu günler için yatırımlar yapan büyüklerimiz ve öncülerimiz de yok değildi. Ama ne zaman biraz etkili olsalar hemen alaşağı edildiler.
Zaman geçti devran değişti. Özellikle 2001 krizinden sonra illallah eden halk bir daha değiştirmemek üzere milli ve manevi mirasına sahip çıkan kadroları iş başına getirdi. O günden bu güne kadar da kim bu kadroları eskiden olduğu gibi alaşağı etmeye çalışsa hemen karşısında durdu, verdiği destekle yeter artık dedi.
Artık ülke içinde bu zihniyet devrimini yıkacak bir güç bulunmuyor. En güçlü devlet içi yapılanma olan FETÖ bile bunu başaramadı, batıdan aldığı onca desteğe rağmen. Bu durum ülkemizin tekrar eski sömürgeci zihniyetle yönetildiği günlere dönmesini bekleyenler açısından artık kesin yenilgi sayılmaya başlandı.
Son zamanlarda batı tarafından anayasa referandumu üzerinden kopartılan fırtına işte bu çaresizliğin, yenilmişliğin açık bir göstergesi. Her zaman yüzümüze gülüp arkamızdan iş çeviren batı, artık açıktan açığa Türkiye’nin yönetim biçiminin değiştirilmesi ile ilgili olan bir iç meseleye cephe almış durumda.
Bu tam bir “Kral Çıplak” durumu. Batı gerçek yüzü tüm çıplaklığıyla görünürken, içimizdeki soytarıları ve dalkavukları ise hala durumu görmemekte direniyorlar ve görevlerine harfiyen sadık olduklarını deklare ediyorlar yaptıklarıyla.
İlerleyişimizi durduramadıkları için yapıyorlar da bunu, ilerleyişimiz onları neden rahatsız ediyor peki. Çünkü gerçek medeniyetin doğması demek, sahtesinin artık beş para etmemesi demektir. Güneş doğduktan sonra elektrik lambalarının ne hükmü kalabilir ki.
Meseleye basit bir referandum, anayasa değişikliği olarak bakanlar bahsettiğim bu asıl meseleyi kaçırıyorlar. Diğer taraftan meselenin ne olduğunun tamamen farkında olup da kul-köle oldukları batı adına iş kotaranlarsa halkın gözünü yalanlar, iftiralar ipe sapa gelmez kara propagandalarla bağlayarak halkın gerçekleri görmesini engellemeye çalışıyorlar. Ve az da olsa başarılı oluyorlar bunda.
Batı’nın şu sıralar yaptığı tüm çirkinlikleri, iktidarın hataları yüzünden batı artık bizi istemiyor ağlaşmalarıyla örtmeye çalışıyorlar.
Ah benim güzel ülkem. Batı’nın bizi istememesinin sadece iki sebebi olabilir. Ya bizden alacakları, çalacakları, sömürecekleri bir şey kalmamıştır. Ya da bunu yapacak güçleri.
Yapabilseler bizden alacakları hâlâ çok şey olduğuna göre, geriye sadece bir ihtimal kalıyor. Batı gerçekten batıyor. Sebebi ise bizim doğuyor olmamız.