Bu seçimleri kim icat etti yahu!
+++
Ne güzel tek parti, tek adam rejimiyle yönetiliyordu ülke. Birden bire nereden çıktı da ülkeyi yönetecekleri halka sormak geldi akıllarına. Gelmez olaydı! O gün bu gündür hiçbir serbest seçimi kazanamıyorlar.
Serbest seçimlere geçmesine geçmezlerdi ya, 2. Dünya Savaşı’nın getirdiği felaketlerin hemen sonrasındaki dünyada artık demokrasi şart koşulduğu için mecburen geçilmişti çok partili hayata.
Uzun süren kazanamama sendromlarını hep bir darbe ya da benzer müdahalelerle tedavi ediyorlardı. O da artık mümkün görünmüyor. Hepten krize girdiler. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Cahil halk her seferinde gidip rakip partileri seçiyor, halk rakiplerini seçtikçe bunların gözünde gittikçe daha da küçülüyor.
Bizim oyumuzla bu kısa bacaklı, kıllı, göbeğini kaşıyan, makarna-kömürcü, bidon kafalı, yer sofrasında yemek yiyen ayıların oyu nasıl bir olabilir, demokrasi her şey değildir, yüzde doksan da oy alsanız bizim istediğimiz olmadıkça gayrı meşrudur naraları tüm entel, elit, aydın ve zengin kesimlerde yankılanıyor.
Her seferinde de oylar çalınıyor, hile yapılıyor kendilerine fazla oy çıkmayan yerlerde. Nedense bunların mahallelerindeki sandıklara hiç uğramıyor oyları çalanlar ve bunların mahallelerindeki trafoları pek sevmiyor kediler.
Sanki bütün zarfların mühürlendiği seçimleri kabul etmişler gibi, bir kısım zarfların mühürlenmediği bu seçimleri gayrı meşru ilan ediyorlar. Ve hemen hemen her seçimde olduğu gibi seçimlerin iptalini istiyorlar.
Benden söylemesi. Seçimler yenilenirse şu an elinizdeki tek argüman olan mühürsüz zarf iddiaları da kurtarmaz düştüğünüz çukurdan.
Bunlara göre devlet yönetimi kendilerinden olmadıkça halkın seçtiği kişilere bırakılamaz. Böyle bir durumda ordu göreve davet edilir (Sanki görevi buymuş gibi) zinde güçler kışkırtılır (yargı, sermaye oligarşisi, uluslararası kuruluşlar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları vs). Bunların hepsinin ortak özelliği de halktan kopuk olmalarıdır. Yani birbirlerine çok benzerler.
Anlamadıkları şey aslında halkın kendisidir. Entel bar sohbetlerinde, çok aydın kişilerin irdelemelerinde, söyleşilerde, dinleti ortamlarında, açık oturumlarda tanımladıkları halk ile gerçek halk arasındaki farkı göremezler bir türlü.
Seçimlerden önce öve öve bitiremedikleri halkı, seçimlerin hemen sonrasında yerin dibine sokmaktan ise hiç utanmazlar. Bir kere de halkın kararına saygılı olmayı öğrenseler belki de kendileri de bir gün seçim kazanırlar kim bilir.
“Tayyip yine kazandı” diye ağlaşıyorlar yıllardır her seçimde. Bu kafayla giderseniz hep de kazanacak Allah ömür verdikçe. Seçimlerde hile arayacağınıza nasıl olup da her seçimi kazandığını irdeleyin biraz gerçeklerden kopmadan. Halkın verdiği kararı hile, hırsızlık iddialarıyla, hakaretler ederek aşağılamadan.
Hukuksuzluklardan bahsederken kendi yaptığınız hukuksuzluklara nedamet getirip özür dilemedikçe kim sizi ciddiye alır.
Halka barışın önce. Sürekli aşağılayıp adam yerine koymadığınız halktan özür dileyin. Bu halk sizin zihin çukurunuzda, karanlıklar içinde yorumladığınız gibi cahil bir kitle değil. Belki siz daha bilgili olabilirsiniz, ama halkın irfanı sizin bilginizi yenecek kadar gelişmiştir. Bunu da her seçimde gösteriyor zaten. Siz halkla barışmadıkça, kendi kurtarılmış bölgelerinizden halka bakıp yorumlar yaptıkça hep ağzınıza sakız ettiğiniz o “toplumsal uzlaşı” gerçekleşmesi imkânsız bir hayaldir sadece.
“Halk plajlara akın etti, vatandaş perişan” zihniyetinden ve “Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle komünizmle ne işiniz var. Memlekete bunlar lazımsa da biz getiririz” hezeyanlarından kurtulun artık.