Keşmir’deki Bollywood Filminin Arka Planı
Dünyanın nükleer patlama noktası olarak görülen Keşmir’de, Pakistan
ve Hindistan son haftalarda yine karşı karşıya geldi. Hindistan 26
Şubat Salı günü Pakistan topraklarına düzenlediği hava
saldırısından sonra Pakistan da aradan 24 saat geçmeden, Hindistan
kontrolündeki ve Pakistan kontrolündeki Keşmir bölgesini ayıran
sınır kontrol hattına hava saldırısı düzenledi. Hindistan’ın Salı
günü düzenlediği hava saldırıları tamamen beklenmedik bir hamleydi.
İki ülke arasında yaşanan 1971 savaşından bu yana Keşmir’in fiili
sınırı olarak görülen ‘sınır kontrol hattını’ vuran ilk taraf
Hindistan oldu. İki ülke arasındaki karşılıklı topçu atışları ise
halen devam ediyor. Hindistan Başbakanı Modi’den önce birçok
Hindistan Başbakanı’nın çekindiği bir adımdı çatışmayı Pakistan
topraklarına taşımak.
Bollywood filmleri, Hint dansları ve Urdu müziğindeki ince
tınısıyla bilinen Hint alt kıtası, yine savaş tamtamları ve nükleer
silah tehditleri altındaki naralarla inliyor. Hint alt kıtası
artık, tarihlerde okuduğumuz o kadim Hint değil. İki milyara yakın
insanın yaşadığı Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve Keşmir’de
İngiliz sömürgesinin etkilerini tüm iliklerinizde hissediyorsunuz.
Alt kıtanın filmleri her ne kadar kadim Hint üzerinden güzellik ve
zenginlik ortaya koysa da hakikatte alt kıta yolsuzlukların,
yoksunlukların, cehaletin, fakirliğin, hastalıkların, ihmallerin,
günlük yaşamın katıksız acılarının, maddi ve manevi kirliliğin
kesif bir şekilde müşahede edildiği bir coğrafyaya dönüşmüş
durumda.
Alt kıta, iktidarı ele geçirenlerin -ister sağ ister sol olsun-
yaptığı yolsuzluklardan dolayı tarihinde görülmemiş bir fakirleşme
ile karşı karşıya… Kölelikten tutun çok ucuz fiyata organlarını
satanlara ve toplama kampların andıran fabrikalarda her gün artan
şiddet olaylarına kadar… Gürültünün, keşmekeşin, araba
kornalarının, seyyar satıcılarının haykırışları, motorsikletlerin
daimi vızırtısı, atmosferdeki kokuların ve sel gibi akan insanları
ile bitmeyen sorunlar…
Tüm bu keşmekeşin içinde Hindistan son yıllarda dünya tarihinde
kayıtlara geçmiş en büyük grevlerle ile çalkalanıyor. 2016 yılında
180 milyon emekçi, Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin hükümetini
protesto etmek için greve gitmişti. Son birkaç yılda benzeri 17
büyük grev düzenlendi. Hindistan halkı ciddi geçim sıkıntısı
yaşıyor. Toplama kampları gibi işletilen fabrikalarda insanlar köle
gibi çalıştırılıyor. Çiftçiler ve balıkçılar borç bataklığında
oldukları için sık sık intihara kalkışıyor. Hindistan’ın başka bir
yerinde, yaklaşık 300 bin çiftçi toprak borcu krizinden ötürü
intihar etti.
Hindistan’da her şey 2014 yılında Hindu milliyetçiliğini kullanarak
oy toplayan aşırı sağcı parti Bharatiya Janata Partisi (BJP) lideri
Narendra Modi’nin Hindistan Başbakanı olmasıyla tersyüz oldu. BJP,
1925’te aşırı Hindu milliyetçileri tarafından bir çatı kuruluş
olarak oluşturulan “Rashtria Swayamsevak Sangh” (RSS) örgütünün
politik kanadıdır. Modern Hindistan’ın en önemli simalarından olan
Mahatma Gandi’yi Ocak 1948’de, Müslümanlarla beraber olduğu
gerekçesiyle öldüren Nathuram Godse de bir RSS gönüllüsüydü. BJP
Hindu fanatizminin siyasi bir kuruluşudur ve çoğunluğu Hindu olan
nüfusun dini hassasiyetini sömürmüştür. Bundan dolayıdır ki,
BJP’den ülkenin iç ve dış siyasetinde ılımlı bir siyaset
oluşturması beklenmemelidir.
Uzmanlar, Modi’nin iktidara gelmesiyle ülkenin yön değiştirdiğini
ileri sürüyor. Ki Hindistan son aylarda birçok konuda beklenmedik
bir şekilde tavır değiştirdi. Her şey sanki Modi ülkenin Çin ve
Pakistan ile yakınlaşmasını sabote etmeye ve yapay anlaşmazlıklar
yaratmaya çalışıyormuş gibi gelişiyor. İlk önce Çin ve Hindistan
birlikleri, iki ülkenin sınırındaki Sikkim bölgesindeki Doklam
platosunda karşı karşıya geldi. Ardından Hindistan ayrıca, Pakistan
ile de ikiye bölünmüş Keşmir’de sık sık karşı karşıya gelmeye
başladı.
Hindistan’ın bu U dönüşünden sonra uluslararası ilişkiler
uzmanları, “Yoksa Modi kamp mı değiştirdi?” sorusunu sormaya
başladı. 2016 yılına kadar Hindistan, Çin ve Pakistan arasında
buzlar erimeye ve hatta Hindistan Pakistanla birlikte Şanghay
İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) tam üye olmuşken 2017’de Modi’nin
Washington ve Tel Aviv ziyareti sonrası her şey ters gitmeye
başladı. Modi, ülkesinin ipek yoluna ilişkin Beijing’de düzenlenen
konferansa (China One Belt, One Road) katılmayacağını açıkladı.
Modi, Çin-Pakistan ekonomik koridorundaki (China-Pakistan Economic
Corridor – CPEC) Çin yatırımlarını gerekçe göstererek ipek yoluna
ilişkin konferansa katılmayacağını duyurdu. Sonrasında Modi,
Japonya Başbakanı Şinzo Abe ile birlikte İpek Yolu projesine karşı
yeni “Asya-Afrika Kalkınma Koridoru”na (Asia-Africa Growth Corridor
– AAGC) ilişkin bir vizyon belgesi ortaya koydu.
Hindistan Başbakanı Modi, 27 Haziran 2017’de ABD Başkanı Trump ile
Washington’da görüştü. Görüşmeden bir gün önce, ABD Dışişleri
Bakanlığı merkezi Pakistan’da bulunan Hizbu’l Mücahidin adlı
Keşmir’deki silahlı grubu “terörist” örgütler listesine aldı. Bu
adımla birlikte Pakistan’a karşı ABD yaptırımları gündeme geldi.
Modi ve Trump arasındaki görüşmeler sonrasında ABD, Hindistan için
“belirleyici bir avantaj” (game-changer) sağladığı değerlendirilen
Guardian tipi 22 adet insansız hava aracının yaklaşık 3 milyar
dolarlık bir tutar karşılığında satışına onay verdi.
Washington’daki politik başarısıyla taçlanan Hindistan Başbakanı
Modi, ardından 7 Temmuz 2017’de, İsrail’i ziyaret eden ilk
Hindistan Başbakanı oldu. İsrail Başbakanı Netanyahu, iki ülke
arasında yeni bir çağ başladığını söyledi. MOSSAD ile Hindistan
istihbarat örgütü Research and Analysis Wing’e (R&AW) arasında
üst düzey gizli birçok işbirliği yapıldı.
Amerika'nın ünlü siyaset, ekonomi ve tarih yazarlarından William
Engdahl konuyla ilgili bir yazısında, Hindistan silahlı
kuvvetleriyle yakın bağları olan üst düzey yetkili bir Hintli
kaynağın verdiği bilgiye göre, yakın geçmişte, Donald Trump’ın
seçilmesinden kısa süre sonra yapılan bir özel görüşmede, Trump’ın
yakın çevresinde yer alan ABD istihbaratının üst düzey danışmanı,
lafı dolandırmadan ABD ve Çin arasında gerçekleşecek bir savaş
yerine, daha çok Himalaya üzerinden Hindistan ve Çin arasındaki bir
savaşın daha olası olduğunu açıkladı. Bunu 2017 Kasım ayında
söylemişti. O dönem Doklam bölgesi tamamen sakindi. Tıpkı Keşmir
gibi.
Hindistan bu herc-ü merc içinde yaşam devam ederken, bir yanda işçi
gösterileri sürüyor diğer yanda ise Hindistan-Pakistan çatışması
devam ediyor. Nisan-Mayıs aylarında ülkede genel seçimler.
Hindistan’da rüzgar, Modi’den yana esmiyor. Fakat Hindu
milliyetçiliğinden beslenen Modi’nin partisi BJP, Hind-Pakistan
çatışması üzerinden milliyetçilik dalgası ile seçimleri tekrar
kazanmanın peşinde. Sınır sorunlarını çözmekten vazgeçen Modi,
Çin’in Avrasya’da yeni bir ekonomik ipek yolunu geliştirmesi
karşılık bölgede İngiltere-ABD-İsrail’in Truva atı olmayı tercih
etti.
Hasılı kelam, hem Pakistan hem de Hindistan, nüfusun büyük
bölümünün Müslüman olduğu Keşmir üzerinde hak iddia ediyor. İki
nükleer güç, bugüne kadar Keşmir sorunu ile patlak vermiş olan üç
savaş yaptı. Keşmir'in idaresi, Hindistan ve Pakistan arasında
bölünmüş durumda. Hint ve Pakistan’ın ukalasına düşen görev,
Keşmir’deki meseleden dolayı radikalizmi ve aşırı milleyetçiliği
tetiklemek yerine yüzyıllarca süren sömürgeciliğin izlerini ve geri
kalmışlığa karşı mücadele olması gerekirken maalesef sömürgeciliğin
oluşturduğu etnik, dinsel, siyasi ve tarihi düşmanlıkları zehirli
karışımla sunmaya devam ediyor.
Pakistanlı yazar İştiyak Ahmed, Keşmir sorunuyla ilgili çözümü şu
şekilde özetliyor: “Keşmir meselesinin, uluslararası bir mesele
olarak, iki nedenden dolayı gündeme gelmesi gerektiği gerçeği
ortadır: birinci neden, bu mesele nükleer silaha sahip iki ülke
arasında cereyan etmektedir, ikincisi ise; Keşmir sorunlu
bölgesindeki mevcut istikrarsız durumdur. Hindistan yönetimi, bu
gerçekten kaçamaz. Hindistan, Pakistan’la, Keşmir meselesi ile
ilgili diyalog kurarken, Keşmir’de baskıcı politikalarını devam
ettirmeyi ümit edemez.”