“KASAPLIK ET”

Tarihler 18 Temmuz 1923’ü gösteriyordu. TBMM’de hararetli bir tartışma vardı. Sıhhiye ve Muaveneti İctimaiye (Sağlık Sosyal ve Yardım Bakanlığı) Vekili Tevfik Rüştü Bey “Teşkilat-ı Esasiye’ye (Anayasa) dinimiz açıkça yazılmalıdır” dedi. İktisat Vekili(Ekonomi Bakanı) Mahmut Esat Bozkurt söz aldı ve “Evet, Hristiyanlığı yazmalıyız. Çünkü İslamlık terakkiye manidir. Bu dinle yürünemez, mahvoluruz. Ve bize kimse ehemmiyet vermez” dedi. Dâhiliye Vekili (İçişleri Bakanı) Fethi Okyar devam etti “Evet, Karabekir !(Karabekir Paşa itiraz etmişti) Türkler İslamlığı kabul ettiklerinden böyle kaldılar. Ve İslam kaldıkça da bu halde kalmaya mecburdurlar. Bunun için İslam kalmayacağız”.

Bundan beş sene sonra Anayasa’dan “İslam” kavramını kaldırdılar. Fakat yerine “Hristiyanlık” yazamadılar.

Yazamadılar ama hayat nizamımızı biçimlendirdiler.

Adımızın Müslüman olmasına bile tahammülleri yoktu ama milletimiz direndi.

Müslüman milletimizi hınzıra alıştırmak için fiilen (resmen değil) bazı uygulamalar yapıldı. Mesela 1940’lı yıllarda Bursa/Karacabey çiftliğinde hınzır sürüleri beslendi ve geçiş merasimleri yapıldı.

Fakat dikkatinizi çekerim resmen bir tatbikat yapamadılar. Aynen laiklik gibi. Nitekim laiklik uygulaması 1924’de fiilen başlamış ve 1937’de resmen anayasada yerini almıştı.

Hınzır eti meselesi de öyle oldu. 1940’larda fiilen başlatıldı ve nihayet 7 Temmuz 2006 tarihinde “kasaplık et” kapsamına alındı.

7 Temmuz 2006 CUMA

Resmî Gazete

Sayı : 26221

TEBLİĞ

Tarım ve Köyişleri Bakanlığından:

TÜRK GIDA KODEKSİ ÇİĞ KIRMIZI ET VE HAZIRLANMIŞ KIRMIZI ET KARIŞIMLARI TEBLİĞİ

(TEBLİĞ NO: 2006/31)

Amaç

MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, çiğ kırmızı et ve hazırlanmış kırmızı et karışımlarının tekniğine uygun ve hijyenik şekilde üretilmesi, hazırlanması ve işlenmesi ile ambalajlama, muhafaza, depolama, taşıma ve pazarlamasını sağlamak üzere özelliklerini belirlemektir.

Kapsam

MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ çiğ kırmızı et ve hazırlanmış kırmızı et karışımları ile et ürünleri üretiminde kullanılacak olan kırmızı et ve hazırlanmış kırmızı et karışımlarını kapsar. Bu Tebliğ mekanik olarak sıyrılmış etleri kapsamaz.

Hukuki dayanak

MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ 16/11/1997 tarihli ve 23172 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği’ne göre hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 4 – (1) Bu Tebliğ’ de geçen;

  1. a) Kasaplık hayvan: Büyükbaş, küçükbaş hayvanlar ve diğer kasaplık hayvanları,
  2. b) Büyükbaş hayvan: Sığır, manda ve deveyi,
  3. c) Küçükbaş hayvan: Koyun ve keçiyi,

ç) Diğer kasaplık hayvanlar: Domuz, yaban domuzu, at ve tavşanı,

2005 yılında zinanın suç olmaktan çıkarılması meselesine hiç girmiyorum.

Diyelim ki, hükümetimizi bu hususta sınırlandıran bildiğimiz veya bilmediğimiz bazı faktörler olabilir. Bunu anlamaya çalışırız.

Öyleyse 2006 yılında resmi olarak tatbik edilen hınzır meselesini niye gündeme getirdim?

Ben istiyorum ki, Müslüman olanlar (İslam’da hınzır eti yasaktır) dikkatli olsunlar. Ülkemizin büyük bir çoğunluğu da Müslüman olduğuna göre, hatırlatma yapmak hakkımdır diye düşünüyorum.

İkinci husus, günümüzde kapitalist sistemde ekonomik endişeden kaynaklanan bir tercihle her hususta maliyet hesabı yapıyoruz. Mümkün olduğu kadar en ucuzunu tercih etmek durumunda kalıyoruz. Hınzır etinin ucuz olması, hınzır etini tercih etmeyen bir kısım insanlarımızın farkında olmayarak bu eti tercih etmesine sebep olabilir.

Üçüncü olarak, hınzır etinin kesildiği bıçakla kesilen koyun ve sığır da yenilmez. Böyle bir risk de var.

Durum böyle olunca güvendiğiniz kasaptan veya markadan alış-veriş yapmak gerekiyor. Veya bizzat kendiniz keserek ya da kestirerek et ihtiyacınızı karşılamanız icap ediyor.

Ben sanıyordum ki, “çağdaş uygarlık seviyesine ulaşacağız” sözü 1950’li yıllardan önceki dönemde kaldı. Hep birlikte görüyoruz ki, “muasır medeniyetler seviyesini aşacağız” sözleriyle Avrupalıların “yediklerini” resmîleştirmekteyiz.

Demek ki Türk milletinin temel değerleriyle hemhal olmak için biraz daha “ekmek” yememiz gerekiyor.

“Ekmek” derken katkısız ekmeği kast ediyorum.