Kadın Cinayetleri Veya Cinayetler
Son günlerin gündemi meşgul eden en önemli konulardan biri hiç kuşkusuz “Kadın Cinayetleri”dir. Gün olmaya ki kadın cinayetleri ile ilgili bir haber olmasın! Bu tür haberlerin gündemi yoğun olarak meşgul etmesi alınacak tedbirlere katkı yapıyor gibi görünse de toplum nezdinde sıradanlaşmasına da yol açabileceği dikkate alınmalıdır.
Burada üzerinde durulması gereken en önemli konu, sadece kadın cinayeti değil, her türlü cinayetin nedenleri ortaya konulup çözüme dönük adımlar atılmasıdır. Ya değilse cinayetlerin önüne geçemediğimiz gibi daha iç acıtıcı durumlarla karşılaşmamız kaçınılmaz olabilir.
Ayrıca, suçlu aramanın, birilerini suçlamanın bir faydasının olmadığını da düşünüyorum. Çünkü, yaşanan toplumsal olaylarda toplumu oluşturan her bireyin bir payının olduğu gerçeğini yok sayamayız. Dolaylı ve dolaysız hepimiz ülkemizde işlenen her türlü suça belli oranda ortağız.
-Azıcık düşünün, ortak değil miyiz?
Bu toplum insanı cinnet derecesinde suç işleyebiliyorsa genelde yönetenlerin olmak üzere özelde tüm toplumun özellikle de insanımızın eğitimine direkt etki eden öğretmen ve hocaların suçunun olduğuna inanıyorum.
Yani suçlu aramaya gerek yok; hepimiz suçluyuz ve işlenen her suça bulunduğumuz konum nispetinde ortağız! Aynı şekilde sorunların çözümünde de aynı oranda sorumluyuz.
Bugün, yüzde 99’nun kendisini Müslüman olarak tanımladığı bir ülkede yoğun bir şekilde hem de insan aklı sınırlarını zorlayan, vicdanları yaralayan kadın, çocuk ve tüm cinayetler işleniyorsa en önemli sorgulanması gereken husus Müslümanlığımızı sorgulamamız olmalıdır. Şunu özellikle vurgulamak istiyorum; bazıları Müslümanlığı sorguluyor ki bunlar iyi niyetten uzak yaklaşımlardır. Müslümanların kendilerini sorgulamaları gerekir; buna bir sözüm olamaz sorgulamalılar da,
Müslüman bir toplum olarak İslam’ın emir ve yasaklarına ne kadar uyulduğu; İslam’ın ahlak, merhamet, adalet gibi en temel vasıfları hayatımızda ne kadar yer aldığı, sorgulanmalıdır. Bu sorgulamayı objektif olarak yapabilirsek sadece cinayetlerde değil, toplumun yaşadığı tüm sorunların çözümünün İslam’da olduğunu görürüz.
Batılı toplumlarda cinayetler işlenmiyor gibi bir düşünce içinde olmayınız. Belki suç ve ceza oranı dengeli gibi görülse de Batı’da da her türlü insan canına kasteden suçlar işlenmektedir. Bizimle batı arasında tek fark batı medyasının bu tür olayları çok gündemde tutmaması bizde ise tam tersi haberin ötesinde dedi kodu formatında sürekli medyada yer almasıdır.
-Öyle değil mi?
Bırakınız haber olarak yer almayı dedi kodu programlarının günlerce hatta haftalarca konusu olmaktadır. Mesela, Müge Anlı’nın programında olduğu gibi. Gelelim esas konumuza.
-Cinayetlerin önüne nasıl geçebilir, bunun çözümü nedir?
Çözümün ayrı ayrı iki yolu olmakla birlikte büyük oranda çözüm ikisinin birlikte hayata geçirilmesiyle gerçekleşebilir.
1-Suça uygulanan ceza işlenen suç ile orantılı olmalıdır. Özellikle kadın ve çocuk cinayetlerine toplumsal tepkinin altında yatan duygu da bundan kaynaklanmaktadır. Farkındaysanız “idam talepleri” bu durumlarda daha fazla dile getirilmektedir. Bu durum çözümün ayaklarından birinin “İDAM” olduğunu net olarak ortaya koyuyor. Toplumun bu taleplerine karşı ülkeyi idare edenler aynı minval üzere idamın yasallaşması ile ilgili söylemlerde bulunmaktadırlar. Ancak, 3 Ağustos 2002 yılında AB Uyum Yasaları çerçevesinde kaldırılan idamın bugünkü şartlarda yeniden yasalaşmasının gerçekleşmeyeceği gerçeğini de hepimiz bilmeliyiz.
Onun için, topluma gerçekleşmeyecek umutların pompalanmasının doğru olmadığını; siyasilerin “idam” söylemlerini rafa kaldırmalarının çözüme daha fazla katkı yapacağını düşünüyorum.
Geçen yıl, Hakkari’de katledilen astsubayımızın karısı ve çocuğunun cenazesinden sonra BBP Genel Başkanı Mustafa DESTİCİ “Meclis açılır açılmaz idamın kanunlaşması ile ilgili ” kanun teklifinde bulunacağını kamuoyuna açıklamasına rağmen meclis açıldı kapandı yeniden açılacak hala ses seda yok! Hiç kimse cesaret edip Meclise idamla ilgili kanun teklifinde bu aşamada bulunamaz. Bunu böyle bilelim ki gerçekleşebilecek çözüm yolları üzerinde kafa yoralım.
2- İnsanların kalbine merhamet, Allah(cc) korkusu ve adalet duygusunu yerleştirmek. Yapılması gereken en önemli iş dinimiz İslam’ın hayatımıza yansıyacak düzeyde öğretilmesidir. Özellikle de insan öldürmenin ve tüm canlılara eziyet etmenin Allah(cc) katındaki cezası ortaya konulmalıdır. Dinimizde insan öldürmenin günahı o kadar büyük o kadar büyük ki Yüce Allah(cc);
“Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur." (Maide 32) buyurmaktadır.
Peygamber Efendimiz(sav);
“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bir mü’minin öldürülmesi, Allah katında, dünyanın zevâl bulup yok olmasından daha büyük (bir hâdise)dir.” (Nesâî, Tirmizî, İbn-i Mâce)