Ümmet birliği tek bir Ay idi. İçimizdeki ve dışımızdaki şeytanlar
bu ayı kırptılar, bir sürü irili ufaklı yıldız yaptılar.
Filan din Baronu hazretlerinin cemaati… Falan baronun cemaati…
Feşmekan, Fişman Baronların cemaatleri.
Ümmet Ayını kırpa kırpa böylece bin yıldız meydana getirdiler.
Yıldızların hepsi birbirinden uzak. Yakınlaşsalar
çarpışacaklar.
Küfür, şirk, nifak, dalalet güçleri Müslümanların tek bir Ümmet
olmasını değil, paramparça darmadağın bölük pörçük olmasını
istiyordu.
Çünkü bölünmüş Müslümanlar daha iyi güdülürdü, daha fazla
sömürülürdü, onlardan daha fazla yağ bal çıkartılırdı.
Ehl-i Sünneti yıkmaya çalıştılar, onun yerine bin parçadan oluşan
bir İslamcılıklar Protestanlığı oluşturdular. Bin parçalı mozaik…
Kaos, anarşi… Birinin ak dediğine öteki kara diyor…
Böldüler, parçaladılar, dağıttılar…
Afyonladılar, sersemlettiler, şaşkın hale getirdiler.
Baronlar baronlar baronlar…
Birbirinden kopuk cemaatler…
Hayırda müsabaka=yarışma gitti, rekabet ve düşmanlık başladı.
O’cular, Bu’cular, Şu’cular, Mu’cular…
Tavaif-i müluk… Haleb beyliği… Şam emareti… Musul prensliği…
Deyr-i Zor hakimliği… Bağdad hanedanı… Basra zâdegânı… Aşiretler…
Kabileler… Rüesa…
Ne kadar çok baron, prens, rüesa, Hazret var… Saymakla bitip
tükenmez.
İngilizler Hindistanı sömürdükleri yıllarda bir sürü racalığı,
mihraceliği ayakta tutmuşlardı. Kimi racanın kudümünde on beş pare
top atılırmış, kimi mihrace için 33 pare… Bu racaların,
mihracelerin yanında bir de zenginler zengini bir Haydarabad Nizamı
varmış.
Müslümanların da racaları, mihraceleri, nizamları var… Onların
üzerinde derin devlet var, Mason saltanatı var, Siyonizm var,
Kemalist mafya var, gizli çeteler var, Sabataycılar, Kriptolar,
Pakraduniler var.
Bu baronluklar, bu mihraceler racalar, bu aşiret saltanatları sona
erdirilmeden, Ümmet birliği hayata geçirilmeden Müslümanlar aziz
olamaz, sahil-i selamete çıkamaz.
Bunca yıldızı toplayıp yeniden bir tek Ay haline getirecek
Salahaddin nerede?
(Ümmet birliği taraftarı hakiki ihlaslı ulema, fukaha, meşayih ile
baronatı birbirine karıştırmamak gerekir. Allah rızası için
yaratıklardan ücret ve alkış istemeden muhlisen lillah İman, İslam,
Kur’an, Sünnet, Şeriat hizmetleri yapan muhteremlerin ellerinden
öperim…)
(İkinci yazı)
Geberinceye Kadar Rant peşinde
Güneydoğuda bir isyan hareketi oldu. Tahribat, medyanın
anlattığından çok daha fazla. Diyarbakırda müzeler yağmalandı,
kütüphaneler yakıldı… Bir yerde Bediüzzaman Kültür Merkezi
inşaatına hücum edildi, beş milyon lira zarar verildi.
Dükkanlar yağma edildi. Kırk ölü var, yüzlerce yaralı…
Hani her şey iyiye gidiyordu?
İstanbul’da da bazı semtlerde anarşi ve terör vak’aları
görüldü.
Okmeydanında fitne fesat, çatışma hiç bitmiyor. Çünkü orası eskiden
vakıf arazisiydi. O arazi yağmalandı. Eski haline getirilmedikçe
fitne fesat hiç bitmez.
Ülkede çok üzücü hadiseler olurken büyük medyada müstehcen yayınlar
gırla gidiyor. Tahrik edici şehvetli fotoğraflar. Bazı gazeteler
genelev bülteni gibi.
Diyarbakırda, başka şehirlerde sokağa çıkma yasağı konulduğu
günlerde en lüzumsuz, en faydasız şeytanî magazin haberlerine ve
resimlerine ara verilmedi.
Rantçılar da hiç tatil yapmadı.
Allah korusun belki savaş çıkacak ama onlar hâlâ haram rantlar
peşinde.
Ne doymaz adamlar, şirketler bunlar!
Ölümüne bir gün kaldığını bilse ne yapar?.. Rant peşinde koşar.
Geberinceye kadar.
Sırtlanlar bile, bir leşin bir miktarını yiyip doyunca çekip gider
inine, istirahat eder. Bunlar doymaz doymaz doymaz.
Bizim Napolyon Artin, Elbe adasından Türkiyeyi karıştırmaya devam
ediyor.
Büyük televizyonlardaki eğlenceler, vur patlasın çal oynasınlar,
açık saçık kadınlar, açık oturumlardaki kavgalar, tabanca çekmeler,
kalçalar, göğüsler, bilcümle magazin fitneleri olanca şiddet ve
hararetiyle berdevam.
Münevver kızı öldürüp parçalayan genç hapishanede intihar etmiş.
Koğuş arkadaşı o hiç intihar edecek bir tip değildi, Çince
öğreniyor, günde saatlerce Çince çalışıyordu demiş… Ne garip bir
intihar bu!.. Kaçırıldı diyenler var.
Güneydoğuda isyan… Müzeler yağmalanıyor… Kütüphaneler tahrip
ediliyor… Mağazalar talan ediliyor… Etraf yangın yeri, savaş alanı
gibi… Top sesleri geliyor sınırdan… Karakollarımıza yine saldırılar
başladı… Birileri Atatürk heykelinin başını kopartıp onunla top
oynamışlar. Kemalistler ağlıyor hırsından. Ağlayın ağlayın belki
açılırsınız.
İstanbul trafiği savaştan beter.
Zelzele olsa, sağ kalanların toplanacağı açık alanlara, boş
arazilere hep gökdelen, AVM, lüks otel, rezidans yapıldı.
Ah Cem Karaca sağ olsaydı da, dinleyenleri hırsından çıldırtan bir
rant rant rant müziği yapsaydı.
Önümüzdeki nisan, mayıs, haziran ayları büyük hadiselere sahne
olacağa benziyor.
Sokağa çıkabilecek miyiz?
Ekmek su doğalgaz…
Yeterli güvenlik olacak mı?
Gökdelenlerin üst katlarına çıkartan asansörler çalışacak mı?
Rantçıların umurunda mı bunlar.