HDP’nin kimlik bunalımı
HDP’de Ahmet Tan, Öcalan’ın “sağ kolu” olmaya oynuyor. “Halkı
sokağa dökmek bir hataydı.” açıklamasıyla gündeme bomba gibi düşen
Tan’a, parti içerisinden büyük tepki geldi. Tan, muhtemelen
“Öcalan’ın sözcülüğünü” yaparken, parti içerisinde Öcalan’ın
liderliğinin tartışılır durumda olduğu ortaya çıktı. Ancak yine de
Öcalan korkusu yüzünden “Altan Tan’ın kendi görüşüdür.”
açıklamasıyla tepki yumuşatıldı. Eğer gerçekten sadece Tan’ın
“kendi görüşü” olsaydı, siyasi bir lince uğraması işten bile
olmazdı. HDP yönetimi ise sokağa döktüğü halk ve teşvik ettiği
şiddet olaylarıyla bir şey kazanamadığını kabul etmeli ve
özeleştiride bulunmalıdır. Yeni dönemle birlikte, HDP “kimlik
bunalımı”na girdiği gibi, siyasi yapının değiştiğini anlayamadan
çözüm sürecinden istediği sonuçları elde edemez. Çünkü artık sadece
bir terör örgütünün sözcüsü durumunda olmadıklarından dolayı,
taleplerini ve siyasi görüşlerini ifade etme tarzlarına dikkat
etmek zorundadırlar.
Neden Türkiye’nin tercihi İŞİD?
Türkiye ve Suriye arasında sınır çizilirken demiryolu hattı büyük
çoğunlukla esas alındı ve bu sınırla beraber Kürt ve Arap
aşiretleri fiili olarak bir çok parçaya bölündüler. 1925 yılındaki
Şeyh Said Ayaklanması ile beraber, devletin baskısına uğrayan bir
çok Kürt, aralarında bu ayaklanmanın lider kadrosuyla beraber,
Suriye’ye, oradaki akrabalarının yanına göç etti. Uzun yıllar
boyunca herhangi bir şekilde suç işleyen ve devletten kaçan birçok
Kürt, yine aynı bölgedeki akrabalarının yanına kaçtılar. Bölgedeki
Kürtlerin gücünün farkında olan Suriye Hükümeti ise, bağımsızlık
taleplerinin önüne geçmek için bölgeyi Araplaştırarak, bir çok
Arabı oraya göç ettirdi. Bu sebepten, Kürt köylerinin yanında yer
alan Arap köyleri, bölgede parçalanmalara sebep oldular. Şu an ki
bağımsızlık hareketlerinin de büyük toprak parçaları ile değil,
küçük kantonlarla olmasının en büyük sebebi budur. Bütün bu
sebeplerden dolayı, PKK’nın Suriye’de eğitildiği dönemde en büyük
katılım olan 3 bölgeden bir tanesi Kobani’dir. Yani Kobani,
geleneksel olarak tarihten gelen akrabalık ilişkileri dolayısıyla
PKK çizgisinde olan bir bölgedir. Hükümetin “yardım çağrılarına”
kulak tıkamasının en büyük sebebi de budur. Üstelik Kobani, ülke
coğrafyasının göbeğinde olan bir yer olduğundan dolayı, “düştüğü”
andan itibaren sıra Cezire’ye gelecek ve sonrasında Kuzey Suriye ve
Irak hattı boyunca bir İslam Devleti kurulacak. Batıyı
paniklendiren sadece bu değil. Çünkü Cezire o bölgedeki en önemli
petrol kaynaklarından birisi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “Batının
verdiği petrol savaşıdır.” açıklaması da aslında bu niyetin “teşhir
edilmiş” şeklidir. Üstelik ele geçecek petrol kuyuları ile, IŞİD
önemli miktarda para kazanacak. İŞID’in Selefi bir örgüt olarak
Katar, Türkiye, Kuveyt ve Suudi Arabistan tarafından tercih
edilmesinin en büyük sebebi ise, Kürtlerden daha fazla kontrol
altında tutulabilir durumda olmasıdır. Üstelik Koalisyon Güçleri
ile bir olmak Türkiye açısından İŞİD terörünü Türkiye’ye “ihraç
etmek” anlamına geleceğinden çok risklidir. Burada bizim açımızdan
en büyük sıkıntı ise, Cezire Kantonu”nda yaşayan ve Suriye iç
savaşında mağdur olan 600 bin Arap göçmen. Cezire’ye yapılacak bir
saldırı ile başlayacak göç dalgası maalesef bize problem olarak
dönecek.
En iyi Müslüman ölü Müslümandır.
Ölen Müslüman olduktan sonra öldürenin kim olduğunun bir önemi
yoktur. Yeter ki birileri öldürsün. Medyanın, 16 yaşındaki bir
çocuğun, PKK yandaşları tarafından yapılan işkenceyle öldürülmesini
göz ardı etmesinin başka bir açıklaması yok maalesef. Adı Berkin
olmadığı için medyanın ilgisini çekmedi. “Varoş çocuğu” olup
“apaçi” tarzı saçlarını kestirseydi, yüzünde sarı-kırmızı bir maske
ve elinde bir sapan ile evinden 5 km. uzaktaki Taksim’den “ekmek
almaya” gitseydi, işte o zaman “mazlum” olurdu. İşin tek güzel
tarafı, bizim çocuğumuz “gerçekten şehid” oldu.