İman ve Kur’an hizmetlerini siyasete ve dünya hırslarına alet etmek
manevî maddî büyük zararlara, fitneye, fesada, hezimete sebep
olur.
İman ve Kur’an hizmetleri paraya alet edilmemelidir.
Para kirlidir, kirletir.
Siyasî iktidarlar ve saltanatlar gelip geçicidir. Maneviyat ve
gönül saltanatları ise kalıcıdır.
Riyaset şehveti ve hırsı, cinsel şehvetten 360 derece azgın,
şiddetli, yakıcı ve yıkıcıdır.
Allahü Teala için yapılan hizmetin ücreti yaratıklardan istenmez.
İsteyen mürai ve münafıktır.
Kur’ana hizmet eden aziz, Kur’anı kendi şahsî ve nefsanî
menfaatlerine alet eden zelil olur.
Müslümanlıkta esas olan ıslah için hayırlı dua etmektir. Zaruret ve
şartları yoksa beddua edilmez. Her hâl ü kârda beddua
istisnaîdir.
Allahü Teala Afüv’dür, afvetmeyi sever. Müslüman da kardeşlerini
afveder.
Müslüman devlet adamları ve iktidar sahiplerinin ıslahları için
hayırlı dualar edilmesi gerekir.
Müslüman, Darülharb’te, kefere diyarında yaşasa bile, o ülkenin
devlet ve hükümet adamlarının islahı ve hidayeti için dua
etmelidir.
Devlet ve hükümet reisi geminin kaptanı gibidir, ona beddua etmek,
geminin batmasını istemek gibi olur.
Müslüman kaosa anarşiye teröre, dolaylı şekilde olsa bile destek
veremez.
Akıllı ve firasetli Müslüman, dünyadaki her işin ilahî kader ve
kaza ile olduğunu bilir. Minicik bir sinek bile, Allahın iradesi,
yaratması, takdiri olmadan kanadını çırpamaz.
AIlahın Resulü (Salat ve selam olsun ona) “Siz ne haldeyseniz öyle
idare olunursunuz” buyurmuşlardır.
İyi, doğru, güzel şekilde idare edilmek isteyen bir toplum kendini
ıslah etmeli, iyileştirmelidir.
Bütün iyiliklerin başı doğru şekilde iman etmektir.
En üstün hizmet de iman ve Kur’an hizmetleridir.
İslam Ümmeti, Peygamber aleyhisselamdan sonra 73 fırkaya
ayrılmıştır. Bu fırkaların 72’si bozuktur.
Ebedî saadetini kurtarmak isteyen herkes Fırka-i Nâciye’ye dahil
olmalıdır.
Bir insana, bir topluma yapılacak en hayırlı ve en büyük hizmet
onun imanını kurtarması, muhafaza etmesi için yapılan iman ve
Kur’an hizmetleridir.
Müslümanları birbirine düşürerek, fitne ve fesat çıkartarak,
kardeşi kardeşe düşman ederek hizmet olmaz, hezimet olur.
İman ve Kur’an hizmetlerinde kinin, intikam duygusunun yeri
yoktur.
Ahsenü’l-intikam (İntikamın en iyisi ve güzeli) afvetmektir.
En sağlam ve emin sığınak Allahın himâyesidir.
Beşerî rütbelerin en yükseği fakrını, aczini idrak edip mütevazı
olmaktır.
Ülü’l-azm Peygamberlerden İsa Efendimiz “Kardeşin sana bir tokat
atarsa öbür yanağını uzat” buyurmuşlardır.
Ehl-i dünyanın ve yaratıkların en büyük ihsanı, Haliq-i Müteal
hazretlerinin en küçük ihsanına denk olamaz.
İslamın has, muhlis=ihlaslı, samimî hizmetkarları iman ve Kur’an
hizmetlerini ücretsiz yapar.
Allah’ın bir kulunun hidayetine (iman etmesine) vesile olmak
(Hidayeti Allah verir, biz veremeyiz, vesile olabiliriz), üzerine
güneşin doğduğu ve battığı her şeye sahip olmaktan hayırlıdır.
Kullar tevfiqi=başarıyı kendileri kazanamaz. Tevfiq
Allahtandır.
Mülkün Sahibi Allahtır. Mülkü dilediğine verir, dilediğinden alır.
Kimse O’na karışamaz, kimse O’nun iradesini engellemez.
Allah dilediğini aziz, dilediğini zelil kılar.
Yürekleri dünya parası, dünya serveti, dünya iktidarı, dünya
riyaseti, dünya şöhreti, dünya itibarı, dünya alkışı için yananlar
çok kötü durumdadır. Allah onları ve hepimizi ıslah etsin,
kurtarsın.
İslama, İmana, Kur’ana, Sünnete, Şeriata, Ümmete, İmamete, İslam
ahlakının hakim olmasına, adalete, kardeşliğe, ittihada, tesanüte
gerçekten muhlisen lillah hizmet edenlere ne mutlu. Onların
ellerinden öper dualarını beklerim.
(İkinci yazı)
M e d y a
BAZI gazetelerin internet sitelerine göz atıyorum. Çeşitli
haberler. Bir yılan timsahı yutmuş, resmi de var ince, uzun, dar
bir yılan timsahı nasıl yutmuş?
İnsan suretli aslanlar, kaplanlar, yılanlar, timsahlar,
gergedanlar, su aygırları, köpek balıkları birbirlerini yiyip
duruyor.
Medyada büyük miktarda dolarlar, eurolar, liralar uçuşuyor.
Akıl almaz lüks meskenler, lüks yazlıklar, lüks otolar, lüks
yatlar. Bunların sahiplerinin göbekleri doğduklarında mutlaka
platinden lüks bisturilerle kesilmiştir.
Bazı cemaatçiler ve politikacılar konuşurken, ağızlarından alevler
saçılıyor, lavlar akıyor. Yakınlarında durmamalı, ateş sıçrar insan
yanar.
Mürşid-i kâmil olduğu iddia edilen mühim bir zat çok beddua etmiş.
Allah Allah, bu ne biçim mürşid ki, beddua ediyor. Beddua yerine
hayırlı ıslah duası etse olmaz mı?
Kızgın biri ötekine tencere dibin kara demiş. Öteki de ona, senin
dibin benimkinden daha kara demiş. Acaba hangisi doğru
söylüyor?
Dünya tersine döndü: Müslüman bir cemaat seçimlerde CHP’ye oy
verecekmiş.
Bir yerde kocaman bir tencere devrilmiş, kapağını bulmuş.
Gökten yere cemre diye bir şey düşmüş.
Zina ekenler fuhuş biçiyor.
Riba ekenler uğursuzluk, bela, musibet, azap devşiriyor.
Çok sayıda haber ve yorum yapılmış, dolar mı çok kazandırıyor,
altın mı?
Yağmur yağmazsa bu yaz kuraklık olacakmış.
İstanbul ve civarında çılgın projeler hayata geçirilecekmiş.
Medyada, Hilafetin kaldırılışının yıldönümü ile ilgili dişe dokunur
haber, resim ve yorum yok.
Dinî bir cemaat aleyhinde çok ağır yazılar, cümleler, paragraflar
okudum. Bunları yazanların bazısı kısa bir müddet önce aynı cemaate
övgüler diziyordu.
Halkın gönderdiği birtakım e-mailleri okudum. İstasnalar dışında
Türkçe çok bozulmuş, ne doğru dürüst imla kalmış, ne gramer
bilgisi. Üslup yürekler acısı… Hakaretin, âdiliğin, bayağılığın
bini bir paraya.
Medyada iyi, hoş, güzel, sevindirici haberler hemen hemen yok.
Kavgalar, savaşlar, ağır polemikler, hakaretler, düşmanlıklar…
Birtakım yazarlar savcılık yaparken, aynı zamanda avukatlık da
yapmak gerektiğini anlayamamış.
Tek beğendiğim haber şu oldu: Bir kedi ile bir köpek dost ve
arkadaş olmuş, kucak kucağa uyuyorlar.
İnsanlar o kedi ve köpek kadar olamıyor.
Fakirhanede üç kedim var, beni çok seviyorlar. Bazen boynuma
sarılıp mırıl mırıl sesler çıkartıyorlar.
Balkondaki kumrulara günde iki kere kırık pirinç veriyorum.
Günlük yazılar kaleme almasam medyayı takip etmeyeceğim.
Bazı büyük gazeteler ve tv’ler pembe değil kara, hattâ kara değil
kapkara.
Bendeniz huzur verici, sevindirici, iç açıcı, ümitlendirici
haberler, yorumlar, resimler istiyorum. Benim de neş’elenmeye
hakkım var.