Bunların en zararlısı ve tahripkârı lisanda, alfabede ve eğitimde yapılmış olan zorlamalar, baskı ve değişimlerdir.
Tarihî, siyasî, sosyal ve kültürel kopukluklara mâruz kalmayan doğu ve Asya ülkesi Japonya çok kalkınmış, çok ilerlemiş, çok güçlü olmuş; kopukluklar ve ârızalar ülkesi Türkiye ise onun çok gerisinde kalmıştır.
Zorlama değişimler, tabular, baskılar ve terörler yüzünden halkımız kendi kimliğine ve kültürüne yabancılaşmıştır.
Millî kimlik ve kültürümüze, millî hukukumuza, millî aile yapımıza ters düşen resmî ideoloji; devlet, halk ve ülke olarak Türkiye’ye çok pahalıya mal olmuştur.
Türkiye kopuklukları, ârızaları, kazaları tamir edebilecek midir?
Ladinîleştirilen, yabancılaştırılan, Latinleştirilen Türkiye; ilimlerde, fenlerde, eğitimde, üniversitelerde, sanayide, teknikte, üretimde, ihracatta, güzel sanatlarda Japonya’yı yakalayıp, bir müddet sonra onun da önüne geçebilecek midir?
Türkiye gibi iki büyük cihan imparatorluğunun varisi olan bir ülkeye bugünkü durumu hiç mi hiç yakışmıyor.
Türkiye kopukluklar, ârızalar, kazalar, krizler, kokuşmalar, yolsuzluklar, pislikler, kara ve kirli paralar, askerî veya sivil darbeler, entrikalar ülkesi olmamalıdır.
Türkiye dünyanın ilk beş ülkesi arasında yer almalıdır.
Türkiye adalette, ahlakta, fazilette, temizlikte, şeffaflıkta, dürüstlükte, insan boyutlarına ve fıtrata uygun medeniyette, 10 üzerinde 9,9 not alarak dünya birincisi olmalıdır.
Kendi ülkesinde zulme ve haksızlığa uğrayan herkes Türkiyeye iltica etmek için çırpınmalıdır.
Her vatansever, bilhassa her Müslüman böyle bir Türkiye istemeli, bunun çare ve çözümlerini araştırmalı ve çalışmalıdır. Barış, huzur, adalet, insanlık, temizlik, şeffaflık, gerçek medeniyet, güven Türkiyesi… İdeal ülke… İyilikte, doğrulukta, güzellikte birinci ülke Türkiye…
Bendeniz böyle bir Türkiye istiyorum… Böyle bir Türkiye’yi özlüyorum…

• (İkinci yazı)
Dünya Şehvetlerine Kapılanlar
DÜNYEVÎLEŞEN Müslüman Din’den uzaklaşır ve günün birinde ayağı kayar. İslam ve Müslüman düşmanları, dini büsbütün kökünden kazıyamayacaklarını artık iyice anladıkları için var güçleriyle Müslümanları dünyevileştirmek, seküler hale getirmek için çalışıyor.
Ülke idaresinde, iktisatta, finansta, toplumsal ahlakta sözü olmayan yeni ucuz ılımlı ve evcil bir İslam türetmeye çalışıyorlar.
İktisat, ticaret ve finans sektöründe dinin etkisi azalınca ne oluyor, görüyoruz.
İslam dini en güzel ahlak demektir. Din zayıflayınca ahlak da zayıflıyor ve toplumu pislikler istila ediyor.
Din eğitimden elini çekince korkunç bir bozulma ve çürüme başlıyor.
Dünyevileşme taraftarları zahirde büsbütün dinsiz görünmüyor. Çağdaş ve seküler Müslüman postuna bürünerek dinin temellerini yıkıyorlar.
Dünyevî Müslümanlar Şeriatsız bir İslam türetmek için gece gündüz çalışıyor.
Dünyevîler Müslüman halkı şuursuz yabancılaşmış sürüler haline getirmek istiyor.
İsraf ve aşırı tüketim ekonomisini teşvik ediyorlar.
Dünyevîler gırtlaklarına kadar faize batmıştır.
Osmanlı devleti 600 küsur yıl hangi değerlerle ayakta durmuştu:
Bir: Ehl-i Sünnet itikadı… İki: Ehl-i Sünnet fıkhı… Üç: Şeriata uygun tasavvuf ve tarikatlar.
Dünyevîler ve dünyaperestler ne yapıyor?
Bir: Ehl-i Sünnet itikadını yıkmaya, inanç konusunda kaos ve anarşi çıkartmaya çalışıyorlar… İki: Sünneti ve Fıkhı yıkmaya, mezhepsizliği hakim kılmaya uğraşıyorlar… Üç: Tasavvufu ve tarikatları inkar ederek İslamın ahlak ve vicdan boyutunu kaldırmak için çırpınıyorlar.
İyi bir Müslüman dindar insandır, o asla yabancılaşamaz, dünyevîleşemez.
Dünyayı çok sevenler, dünyaya tapanlar gaflete düşer, âhiret için gereği gibi çalışmayı terk ederler.
Dünyevileşen Müslüman namazı ya büsbütün terk eder, yahut aksatır.
Parayı, maddî zenginliği, lüksü, konforu putlaştırır.
Dünyanın bir imtihan yeri olduğunu unutur, öldürücü bir gaflet içine yuvarlanır.
Soru: Müslüman dünyayı imar etmesin mi?.. Böyle diyen yok!.. Dünya elbette imar edilecek, elbette dünya vazifeleri yapılacak ama Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın, İslam ahlakının sınırları içinde.
Müslüman, ihtiyacından büyük, çok süslü, çok lüks, çok israflı bir meskende oturamaz. Müslüman olmayan Japon zenginleri, Müslüman zenginlerin evlerine nispetle çok mütevazı ve küçük evlerde oturuyor.
Müslüman, ihtiyacının üstünde lüks, israflı ve pahalı otomobil edinmez. Lüks ve gösterişli otomobili ile gururlanıp kibirlenen kimse iyi Müslüman değil, beyinsizdir.
Dindar Müslüman yemek için yaşamaz, yaşamak için yer, asla israf etmez, fazla geliri ve serveti varsa paylaşır.
Müslüman ribaya karşıdır.
Müslüman beyinsizliğin her türlüsünden uzak durur.
Müslüman, doyduktan sonra yemez.
Bugünkü seküler eğitim genç nesilleri bozmakta ve yabancılaştırmaktadır.
Ahîliğin ve fütüvvet ahlakının olmadığı ekonomik bir sistemin nasıl canavarlaştığını görmüyor musunuz?
Dünün 500 bin Müslüman nüfus barındıran İstanbul’unda 400’e yakın tekke ve zaviye vardı ve bunlar ahlaklı, olgun, gerçekten dindar Müslümanlar yetiştiriyordu. Batı kötü istisnalar, tasavvufun iyiliğini ve faydasını çürütmez.
Okullarda doğru dürüst din eğitimi verilmediği için bugünkü pislikler ortaya çıkmıştır.
Yoksa siz başında kocaman bir portre bulunan kitapları din dersi kitabı mı sanıyorsunuz? Bir kitabın din dersi kitabı olması için başında besmele bulunması gerekir.
Seküler hayat misyonerleri cami imamlığını namaz kıldırma memurluğu haline getirerek dindarlığı berhava ettiler.
Ey basiret ve firaset sahipleri!.. En azılı din düşmanlarının okullara mecburî din dersi koyması size bir şey söylemiyor mu?
Türkiye Müslümanlarının önemli bir kısmı sekülerleşip dinden uzaklaşınca bugünkü utanç verici kavgalar, çekişmeler tepişmeler, savaşlar, pislikler ortaya çıktı.
Gerçek dindarlar dünyayı ayaklarının altına alır. Dünyevileşmiş sahte dindarlar dünyayı, parayı, zenginliği, lüksü baş tacı eder.
Türkiye Müslümanlarının dünyevileştirilmesine kimler karşı çıkacak?
Şeriatsız ve tasavvufsuz beşerî bir İslam türetmek isteyenlere kimler dur diyecek?
Sabah namazlarında camilerin boş olmasından dolayı kimler feryat edecek?
On milyonlarca Müslümanı kimler Kur’an, Sünnet, Şeriat, fıkıh ve ahlak yoluna çağıracak?
Birilerinin bu konularla uğraşmaya vakti yok. Zaman Cemaat-İktidar kavgaları ve dedikoduları zamanıdır.
Namazı yitirip dünya şehvetlerine kapılanları uyarmak ne mümkün.