Osmanlı Padişahları’nın en önemlilerinden biri olan Sultan II.
Abdülhamid Han, tüm dünyada gündeme gelen ve stratejik bir maden
olduğu kabul edilen petrol için büyük çaba harcamıştır. O zamanlar
Devlet’te yetişmiş jeoloji ve maden mühendisi olmaması, Osmanlı
Devleti’nin elini kolunu bağlıyordu. Ancak uğruna savaşların
çıkartılacağı, yeni bir dünya düzeninin oluşturulacağı petrolün
ehemmiyetini anlayan Sultan II. Abdülhamid Han sıkıntıları kendi
fedakârlıkları ile aşmaya çalıştı. Hazine-i Hassa’dan, yani
Padişahın şahsi malından ödenek çıkartılarak geniş kapsamlı bir
petrol rezervi çalışmasına girildi. Sultan’ın kendi parası ile
yaptırdığı çalışmada, yabancı ve yerli mühendisler yer aldı. Musul
ve Bağdat havalisinde, Dicle ve Fırat nehirleri havzasında petrol
taraması yapıldı. Alman maden mühendisi Paul Groskoph ve Habip
Necip Efendi yönetimindeki araştırma ekibi çalışmalarını 22 Ekim
1901’de Sultan II. Abdülhamid Han’a sundular.
Bu zamana kadar söylenen ancak mahiyeti hakkında bir bilginin bulunmadığı ‘’Sultan’ın Petrol Haritası’’ sadece Güneydoğu’da değil, özellikle Hakkâri ve Bitlis gibi illerde de petrol bulunabileceğini öngörüyor. Haritayı hazırlayan heyet, Bitlis Suyu denilen çayın kıyısı boyunca önemli petrol rezervleri tespit etmiştir. Heyetin başkanı Paul Groskoph, petrol noktalarını tek tek tespit ettiklerini aktarırken, takip ettikleri güzergâhı da detaylı bir biçimde anlatıyor. Petrol havzasını dolaşan Paul, Siirt tarafında ve Dicle Nehri kıyısında zengin petrol rezervlerinin bulunduğunu belirtiyor. Dicle Nehri kıyısındaki noktalarda yeterli araştırmayı yükselen sulardan dolayı yapamadıklarını da raporuna ilave eden Paul, nehrin kıyısı dışında, Dicle’nin kıyı şeridi boyunca uzayıp giden yüksek dağlarda da petrol bulunduğunu kaydetmiş. Yine de o dönemin teknik imkanları açısından 900 metre yükseklikte ki bu dağlardan petrolün çıkarılması ve nakliyatının zor olacağını raporuna eklemeyi unutmamış.
Güneydoğu Anadolu’nun neredeyse tamamı ve Doğu Anadolu’nun bir kısmını kapsayan petrol haritasında Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro Çayı etrafı, Batman Çayı etrafı, Dicle bölgesi, Midyat, Bedran, Tulan, Siirt, Botan Çayı etrafı, Habur, Fındık, Cizre, Habur Çayı etrafı, Bitlis Çayı kıyısı ve Hakkâri’de önemli petrol yataklarının bulunduğu raporda ayrıntısı ile yer alıyor. Bu petrol haritasında tam olarak 65 noktada petrol tespit edilmiştir.
Günümüzde birçok yaşanan olayı buradaki petrol ve su sorunları ile açıklamak yerinde olacaktır. İsrail'in ilk Başbakanı Ben Gurion: "Yahudi halkının, gençlerimizin ve yetişkinlerimizin yerine getirmesi gereken bir başka haritası vardır: NİL'DEN FIRAT'A KADAR." Bu söz sanırım buradaki birçok karışıklığı anlatıyor. Bugün İsrail’in sözde Büyük İsrail sınırlarına bakın, o zaman Güneydoğu başta olmak üzere, Suriye ve Irak’ta oynanan oyunları daha iyi görebiliriz. Bu topraklarda Haçlı Birliği’nin en çok istediği şey, eski ABD Dış İşleri Bakanı Condalizze Rice’ın da dediği gibi bölgede 22 tane ülkenin sınırlarını değiştirerek BOP çerçevesinde bir Büyük İsrail Devlet’i kurup, Müslümanların kalbine Kâbe’ye kadar işgallerini sürdürüp Müslümanlığı kökten olarak bitirmek yatar. Tıpkı çok önceden birçok defa planlayıp yapmaya kalkıştıkları gibi! Ama her defasında dumura uğramaktan kurtulamadılar. Fakat ne olursa olsun bu ideallerinden de vazgeçmediler. En son ise, ABD’deki 11 Eylül saldırılarından sonra tekrar güçlenip ve sözde bir bahane ile Haçlı işgallerine başlayana kadar… Sözde bir bahane diyorum çünkü Usame Bin Laden hikâyesi 11 Eylül’de çokta inandırıcı değildi. Çünkü saldırı olduğu gün tam 3 bin Yahudi işe gitmemişti. Bu dikkate değer bir olaydır.
Evet, sevgili dostlar 21.y.y Haçlı Seferleri de aynen devam etmektedir. Hatta hafızaları biraz tazelemekte fayda var. ABD Başkanı Bush 2001’de Afganistan’a girerken ‘’Haçlı Seferindeyiz’’ demişti. Çok geçmeden 2 yıl sonra yani 2003’te ise Irak için söyledikleri manidardı. Aynen şöyle diyordu: ‘’Dünya’yı ciddi bir tehlikeden korumak ve Irak halkını özgürleştirmek için harekete geçtik’’ Yine 8 yıl sonra 2011’de Obama ise Libya için benzer sözleri sarf etmişti. ‘’Tehdit altındaki İnsanların çağrısına cevap veriyoruz. Amerika ve dünyanın çıkarları için harekete geçiyoruz’’demişti. Evet, senaryolar hep aynı Oyun büyük olunca her yol mübahtı onlara göre! Haçlılar ve Haçlılarla beraber olanlar Fransa’da Elize sarayına toplanmıştı. Hatırlayanlar bilirler. Toplantı’nın adı da gayet manidardı. Libya halkı ile dayanışma için Paris zirvesi olarak adlandırılmıştı. Orası o gün resmen bir Kurtlar Sofrası idi. Tıpkı yüzyıl öncesi gibi. Hatırlayın o zaman da adı Paris Barış Konferansı idi ama Dünya orada parçalara ayrılmıştı. Elizedeki konferansta, Küresel güçler ve aktörleri bir araya gelmişti. Hatta Irak Dış İşleri Bakanı Hoşer Zebari bile ordaydı. Bir tek kim yoktu biliyormusunuz? ‘’Türkiye’’ yoktu… Evet, oyunun ne kadar da bizim üzerimize ve bölge üzerine oynandığı açıktır. Günümüz Haçlı seferlerinin zihniyeti de belli: ‘’Toprağın üstündekiler ölür, altındakiler onlara kalır’’. Haçlı seferleri öyle 9 asır geçmişte değil, unutmayın Çanakkale de bir Haçlı Seferi'dir. Tıpkı yakın geçmişte Afganistan, Irak,
Ve son söz: Asla güvenme çok yüzlü Haçlı’ya,
Arkandan en adi kararı verir!
Karar bir tek seni ilgilendirmez;
Türk-İslam Dünyası da kararıverir!