Gazeteleri tv ekranlarını iğrenç müstehcen resimlerle doldururlar,
itiraz ve tenkit edelince, basın hürriyeti, ifade özgürlüğü diye
yaygara kopartırlar.
Müslümanların Peygamberine (Salat ve selam olsun ona) hakaret
ederler, bu da ifade özgürlüğü olur.
Hem savcı, hem hakim, hem cellat olurlar, ifade özgürlüğü diye
bağırırlar.
Çoğunluğun temel insan haklarını ve hürriyetlerini hiçe sayarlar,
ifade özgürlüğü…
Sivil veya askerî darbe kışkırtıcılığı yaparlar, ifade
özgürlüğü…
Baylar bayanlar!.. Siyasî iktidarı alabildiğine, en sert şekilde
tenkit edebilir, muhalefet yapabilirseniz ama bir yere kadar. Bu
iktidar serbest seçimlerle iş başına gelmiştir, gidecekse serbest
seçimlerle gitmelidir sınırına kadar. Ondan ötesi kaostur,
anarşidir, yıkıcılıktır, fitnedir, nihilizmdir.
Ne yapsak iktidar serbest seçimlerle devrilmiyor, devrileceği de
yok. Mecburen darbeyi teşvik ediyoruz… İşte bu olmaz.
Laiklik elden gidiyormuş… Beni iyi dinleyin: Laiklik bir insan
hakları değeri değildir. İnsan hakları ile ilgili beyannamelerde,
sözleşmelerde laikliğin esamisi okunmaz. Laiklik sizin tercihiniz
olabilir ama bunu halka, din gibi, totaliter bir ideoloji gibi
empoze edemezsiniz.
Demokrasinin, temel insan haklarının, hukukun üstünlüğünün beşiği
olan İngilterede laiklik var mı? Yok yok yok!.. Laikliğin aksine
Birleşik Krallıkta din devlet birliği vardır. Orada hükümdar aynı
zamanda millî Anglikan kilisesinin başıdır.
O kadar şaşırmışsınız ki, Rumeli Hisarının içindeki (yıktırılmış)
caminin yeniden inşa edilmesine, laiklik adına karşı çıkıyorsunuz.
Orada eskiden cami varmış. Caminin yanında bir de mahalle…
(Çocukluğumda gezmiştim, hatırlıyorum.) O caminin ihya edilmesine
niçin karşı çıkıyorsunuz? Müslüman değilseniz bundan size ne.
İki türlü muhalefet vardır. Olumlu muhalefet, olumsuz yıkıcı
muhalefet. Sizinki ikinci sınıfa dahil.
Boğaziçini imara açtılar, rantçılar ellerini ovuşturuyor. Bu kararı
AKP’liler ve CHP’liler hep birlikte aldı. Bunu niçin yüksek sesle
protesto etmiyorsunuz? İşinize geldi mi avaz avaz, işin içinde
sizinkiler olunca sus pus.
Size bir şey sormama izin verir misiniz?.. Hem M. Kemal’i hem Nâzım
pek çok seviyorsunuz, ikisine de çılgınca aşıksınız. Bu iki sevgi
aynı gönülde bir araya gelir mi? Nâzım M. Kemal’i devirmek istemiş,
on beş sene hapiste yatmış bir kimse. M. Kemal bu yaptığınızı görse
doğrusu kaşlarını fena çatar, suratını iyice asardı.
Sizden bir istirhamımı olacak: Lütfen âdilâne ve vatanperverâne
olumlu muhalefet yapınız. Halkın dinine, inancına saldırmayınız.
Charlie’lik taslamayınız. Muhalefetiniz sert, şiddetli olabilir ama
ille de âdil olması gerekir.
Size bir de bedduam olacak: O kışkırtıp durduğunuz sivil darbe
olursa inşaallah enkazın altında kalırsınız.
(İkinci yazı)
Uyan Uyan
Bir gün gelecek mutlaka uyanacaksınız. Uykunuz ne kadar derin ve
koyu olursa olsun uyanacaksınız. Ümit ederim ki, uyanmakta çok geç
kalmazsınız. Çünkü bazı uyanmalar vardır ki, artık iş işten
geçmiştir, çok geç olmuştur.
Nadir istisnalar dışında bütün insanlar uykudadır. Müslümanlar da
uykudadır.
Dünyada uyuyan herkesin sonu uyanmaktır.
Önemli olan ölmeden uyanmaktır. Buna, ölmeden önce ölenler nail
olur. Ölmek uyanmaktır.
Gaflet çok derin bir uykudur.
Para aşkının verdiği uyku, eroin ve kokain sarhoşluğundan
beterdir.
Benlik uykusu yedinci derece uykudan daha koyudur.
Normal bir insan gece uyur, dinlenir, sabah uyanır. Anormal insanın
uykusu devamlıdır.
En kötü ve berbat uyku ayakta uyumaktır. Yatakta uyuyan icabında
zar zor zahmetle uyandırılır ama ayakta uyuyanın uyandırmak hemen
hemen mümkün değildir.
Derin ve kötü uykulardan biri dedikodu, günlük magazin uykusudur.
Ömrü dedikoduyla, fasa fiso haberlerle geçer, günün birinde ölüm
gelip çatar, uyanır ama çok geç kalmıştır.
Uyuyanları uyarmaya çalışan münadiler vardır. Kulaklarına uyan uyan
uyan diye fısıldarlar ama onlar uyunmaz. Dünya şehvetleri,
zenginlikleri, para aşkı, benlik esareti, kötü medyanın
dedikoduları, magazin haberleri onları uyku hastası etmiştir.
Müslümanları Allahın Kitabı Kur’an uyarıyor, uyanmayanlara yazıklar
olsun.
Peygamber uyarmış, uyanmaya ahlar vahlar olsun.
On dört asırdır gelip geçmiş bütün maneviyat büyükler uyarıyor.
Uyansana.
Sana içindeki bir ses uyan uyan uyan diye seslenmiyor mu?
İslam bir uyarı dinidir… Hem uyarır, hem müjdeler, hem teselli
eder.
Çok geç kalmadan vaktinde uyanmak… İşte büyük mesele…