İçimizdeki çocuk nedir? Onu ne kadar tanıyoruz? İçimizdeki çocuk, neşelimi, sağlıklımı, sevimlimi, hoşgörülümü, yoksa tam tersi neşesiz, sağlıksız, sevimsiz, hoşgörüsüz mü? Ona bakmak ve onu okumak önemlidir. İçimizdeki çocuk kendine ve yaşama küskün olmamalıdır. İçimizdeki çocuk, huzursuz ve kendisiyle kavgalı olmamalı ve kendisiyle barışık olmalıdır. İçimizdeki çocuk, çevresiyle barışık olmalıdır. İçimizdeki çocuk, gergin olmamalıdır. İçimizdeki çocuk, bağnaz olmamalıdır. İçimizdeki çocuk, demokratça davranmayı bilmelidir. İçimizdeki çocuk, sevecen olmalıdır. İçimizdeki çocuk, olur olmaz şeylere kızmamalıdır. İçimizdeki çocuk, sabırlı ve azimli olmalıdır. İçimizdeki çocuk, bilge olmalı ve okuma kültürüne sahip olmalıdır. İçimizdeki çocuk, yenilik ve değişim taraftarı olmalıdır.

İçimizdeki çocuk, duygusal, bireyci, yerine göre hayalci olmalıdır. Saf ve temiz olmalıdır. Açık olmalı ve içten pazarlıklı olmamalıdır. Oyun seven, küçük şeylerden tat alabilen, şefkatli, enerji dolu olmalıdır. Sürece yönelik ne yapmak istediğini iyi bilmelidir. Yaşamın her şekline ve şartlarına uyumlu olmalıdır. İnançlarına bağlı olmalıdır. Pozitif enerjili olmalı ve negatif enerjiyi yok edebilecek güç ve kuvvette olmalıdır. İnsancıl ve insan merkezli olmalıdır. İnsanın değer yargılarına önem vermelidir.

İçimizdeki bu çocuğu böyle kurgulamak ve tasarlamak kolay değildir. Zikredilen bu önemli ve hayatı konuları korumak kolay değildir. Hepimiz içimizdeki bu çocuğu yaşayan insanlarız. Peki, bu içimizdeki çocuk birden bire mi ortaya çıkar? Bence hayır bu çocuk zaman içinde ortaya çıkar. İçimizdeki çocuk buna benzer kural ve kaidelerle kendine yer bulur.

Bu çocuk doğar doğmaz bu kaide ve kurallarının bazılarını doğuştan getirir. Sonradan kazandıkları da vardır. Kimisini ana rahminden itibaren, kimisini bebeklik ve çocukluk döneminde, kimisini gençlik döneminde kazanır. Bu kural ve kaideler aile içinde, çevreden ve okullarda kazanır. Bu sayılan kural ve kaideler; aile, çevre, okul ve iş yaşamının ayrı zamanlarda ve ayrı koşullarda geliştiği için bu kural ve kaideler değişkendirler. Olumlu ve olumsuz düşünce ve fikirler içimizdeki çocuğu şekillendirir. Ruhsal, zihinsel, düşüncesel ve fikirsel yönler içimizdeki bu çocuğun olumlu veya olumsuz gelişmesine etki eder. Bu içimizdeki çocuk zaman içinde büyür ve olgunlaşır mı? Ebetteki büyür ve olgunlaşır.

Kimi zaman yavan ve yüzeysel hareket ve davranışları olmaz mı? Ebetteki Olur. Bu çocuk hassas ortamlarda büyümüşse çok hassas ve çok sıradan ortamlarda büyümüşse sıradan insan yaşamı sürdürür.

Her yaşta çocuksu davranışlar göstermek ve onların arkasına sığınmak vardır. Belli zaman sonra bu içimizdeki çocuk durur ve olgunlaşır. Beden büyür ve büyüyen bedenle birlikte kişilik olgunlaşması olur.

Yetişkinler çocuklara göre daha az çocuksu hareketlerde bulunurlar. Kimi zaman kendi aramızda ne deriz; çocukça hareket etme demez miyiz? Deriz. Çevremizde çeşit çeşit çocuksu hareketler görür ve şahit oluruz.

İçimizdeki çocuğu tanıdıkça ona göre davranır ve insanı durumumuzu ona göre netleştirme imkânına sahip oluruz. Birileri diyebilir ki bu çocuk nasıl bir çocuk her insanın yapısına uygun bir gelişim ve değişim gösterir. Buna tam olarak evet demek mümkün değildir. Her insanın farklı olacağını, farklı yaratıldığını ve bu farklılıkta olumlu nedenlerin olabileceğini yüce yaratan bize Kur’anında en açık ifadeyle bize mesajını vermiştir.

"Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Hem de sizi şubeler ve kabilelere ayırdık ki, birbirinizi tanıyasınız. Şüphesiz ki, Allah katında en şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır"(Hucurât sûresi, 13) Bu âyet-i kerîmede Zât-ı Akdes, insanları kabile ve aşiretlere ayırdığının hikmet ve sırrını birbiriyle tanışmak ve yardımlaşmak hakikatine bina ediyor. Ve Allah katında makbûliyetin, Irk ve kabileye bağlılık ile değil, ancak, takva ile olduğunu beyan buyuruyor.

İçimizdeki çocuğu tanırsak ve iyi okursak en az problem ve sorun yaşamak için dikkat ederiz. Endişe ve korkular bize etki etmez ve etse de az etki eder. İçimizdeki çocuğu tanımak bizi mutlu kılar. Tanıdığımız birileri bize zarar vermez ve verse de az zararla kurtulmamız muhtemeldir. Kuantum düşüncesi bizi bu içimizdeki çocuğu tanıma fırsatı vermektedir. Bu çocuk köklü kültürel değerlerle yetiştirilirse ve iyi bir eğitim alırsa olgun ve dolgun olur.

Bu içimizdeki çocuğa etki eden aile, okul, çevre ve yaşamın içinde içimizdeki çocuğu değerli kılan ve kılacak olan kural ve kaidelerin kalitesine bakmak için bu yazımda bu konuya iyi bir objektif tutmak istedim. Onun için içimizdeki çocuğu mantık ve düşünce süzgecinden geçirmek için masaya yatırarak yeni bir bakış açısı kazandırılmaya çalışacağım. Bu içimizdeki çocuğu tam olarak anlamak için sırasıyla Çocuk ana rahminde ne hisseder; Çocuk bebeklik döneminde ne hisseder; Çocuk okulda ne hisseder; Çocuk gençlik döneminde ne hisseder. İş yaşamında ne hisseder, Çocuk aile ortamında, gençlik ve yaşlılık döneminde ne hisseder; Bu çocuk yaşlılık döneminde ve ihtiyarlıkta tekrar çocuk gibimi yaşar; bu konu başlıkları bir insanın yaşamında olmazsa olmazlardır. İçimizdeki çocuğu anlamak için bunların her birini ayrı ayrı incelemek ve ele almak gerekir. Bu konu başlıkları ilerde yazacağım yazılarda ayrı ayrı ele alacağım. Bu konu başlıkları incelemeden ve araştırılmadan bir insanın yaşamını olumlu ve olumsuz olarak ortaya çıkarmanın imkânı yoktur. Bu yazımda konuyu dağıtmadan içimizdeki çocuğu iyi anlamak için biraz derli ve toplu olarak bir bakış ve okuma yapmak istiyorum. Onun için içimizdeki çocuk en çok neden etkileniyorsa okuma ve araştırmalarımı yaparak konuya derinlik kazandırmak istiyorum. İçimizdeki bu çocuk ana rahminde her şeyi hisseden ve bu hislerle büyümesini tamamlar ve vakti zamanı geldiğinde ana rahimden dünyaya giriş yapar ve doğumu gerçekleşir. Anne onun dünyaya gelmesi için ana kaynatır. İçimizdeki çocuğun bebeklik dönemi dünyaya gelişiyle birlikte başlar. Bebeklik döneminde bu çocuk hızlı büyümeye devam ederken etrafıyla da ilgili olmaya başlar.

Çocuk bebeklik yaşından itibaren etrafı tarar ve etrafını tanımak istemektedir. Çocuk; bebeklik yaşından itibaren zekâ gelişimini ve ruhsal gelişimini sağlayacak ortamda yetişmesi gerekir. Sağlıklı aile ocağı çocuğun iyi ve düzenli yetişmesini temin etmesi için önemlidir. Bebekler için şunu düşünmemeliyiz; bebektir anlamaz, kavrayamaz daha kavrayacak yaşta değildir. Bu şekilde düşünmek büyük hata olur.

Çocuk bebeklikten itibaren kavrama, anlama kabiliyeti yüksektir. Her an gelişmesini sağlayan bir yüce varlıktır. Bebeklikten itibaren onu seven, onunla ilgileneni görür, işitir, duyar, kokusunu anlar, dokunanı hisseder. Çocuk bebeklik yaşından itibaren yaşamaya önem veren ve yaşmak için mücadele veren bir ruh haliyle yaratılmıştır. Bebeklik yaşından itibaren yaşama bağlanmak için çaba içinde olmaktadır. Bu durumu anne ve baba gözlemlemektedir. Bunu fark eden anne ve babalar onun için iyi ortamlar hazırlamakta geri durmazlar. Anne ve babanın çocuk yetiştirmede becerikli ve aydın olması önemlidir.

İçimizdeki çocuğu ilgilendiren özgürlükler; olanı duyma, görme, tatma, koklama ve dokunma özgürlüğüdür sözünü biraz önce konu etmiştim. Bu amaçla Anne ve babalar çocukların bu özgürlüklerini mutlaka düşünmek zorundadırlar. Bu özgürlükleri çocuklara tanımazsak çocuk kendisini özgür hissetmez. Anne ve babalar duygu, düşünce ve fikirleriyle çocuğun dünyasında olumsuzluk yaratmamalıdır. Bunlarla çocuğun özgürlük alanına set çekmemelidir. Bunu yaptıkları takdirde içindeki çocuk kendini bağımlı hisseder ve bağımsız olarak karar verme imkânı ortada kalkar. Düşündüğünü ifade etme özgürlüğüne sahip olmayan çocuklar sağlıklı bir çocuk olarak yetişmez ve bu durum ileriki yıllarda çocukta büyük olumsuzluklara neden olur. Kendini özgür hisseden çocuk içindeki çocukla barışık olur ve her yönüyle kendini ifade etme konusunda iyi ve sağlıklı bir çocuk olarak yetişir. Bu tür insanlar için söylenen en güzel söz; gömleğiyle barışık insan demektir.

Anne ve babalar çocuk eğitimiyle ilgili bilgilerini her geçen gün geliştirmelidir. Bebeklik ve çocukluk dönemi huzur ve güven içinde geçen çocuklar yaşamı boyunca hayat dolu ve kendisiyle barışık yetişir. Kendisiyle barışık olan her çocuk çevresiyle ve diğer akranlarıyla da barışık yaşamını sürdürür. Aile içinde iletişim iyi olmalı, çocuğa karşı saygı, sevgi ve hoşgörü önemlidir. Burada önemli olan sınır koyabilmektir. Hoşgörüde sınırsız davranılmamalıdır. Sınırsız bir hoşgörü olumsuzluk yaratabilir.

Aile ortamında kavga olamamalıdır. Aile ortamı her türlü şiddet ortamından uzak olmalıdır. Ailede tatlı tartışma zarar vermez. Tartışma yaşanmayan aile pek sağlıklı bir aile tipi değildir. Önemli olan tartışılan konularda önemli dersler çıkarmak ve ailede her insanın sorumluluk ve görevini bilmesidir. Ailede her fert birbirine değer vermelidir. Değer vermenin çok önemli bir durum olduğunu tutum ve davranışlarla ortaya koymak çocuğa değer vermeyi kazandırır. Kendine değer veren başkasına da değer vermeyi öğrenir.

Sorunları büyük fotoğrafta görmek ve çözümünü büyük fotoğraftan aramak işi daha kolay kılacaktır. Sorunların ana kaynağına inmek ve ana kaynakta ne gibi problemlerin var olduğunu kavramak ve ona göre çözüm üretmek gerekir. Aile içindeki tutum ve davranışlar saygı, sevgi, insanı olursa çocuğun içindeki çocuk çok sağlıklı olarak yetişir. Anne baba kendi mutluluğuna önem verirse ve bunu çocuğa hissettirirse çocukta mutlu olur.

Çocuğun sağlığını etkileyen kurallar bilinçaltına olumlu veya olumsuz noktalar halinde yerleşir. Bu bilinçaltı bilgi ve düşüncelerin temiz ve olumlu olması önemlidir. Her insan içindeki çocuğu olumlu kılmak istiyorsa iyi bir eğitimden geçmesi gerekir.

Sağlıklı ailelerde kurallar ve kaideler açık ve nettir. Karışık bir durum söz konusu değildir. Ailenin sağlıklı bir aile olması kadar çocuğun içinde yaşadığı çevre ve okulda bir o kadar sağlıklı ve huzurlu olması gerekir.

Atasözlerinin bazıları çocuk eğitiminde olumsuzluk yansıtmaktadır. Bu atasözlerin bir iki tanesini söylersek; “Hocanın dövdüğü yerde göl biter”,” Dayak cennette çıkmıştır”, “Çocuğunu dövmeyen dizini döver” bunlar çocuk eğitiminde çoğu zaman hatalı kullanılmaktadır. Bu da çocukta ruhsal yıkım yaratır. Onun için bu atasözleri yeri yerinde ve ölçüyü kaçırmadan kullanmak gerekir. Bir insanın yaşamını sürdürmesi için iç ve dışa uyum önemlidir. Bunun yolu insanın kendi içindeki çocukla uyumlu olmasından geçmektedir.

Çocukta öz güven konusu başlı başına bir konudur. Öz güven geliştirici sebeplerin başında anne ve babanın çocuğun güvenmesi ve bu konu da yetki vermesinden geçmektedir. Aile ortamında şiddetin birçok olumsuzlukları vardır. En önemli olumsuzluğu çocuğu içe kapanık yapması ve içe kapanık olan bir çocuk öz güven eksikliği yaşar.

Ailenin sağladığı bu öz güveni okulda geliştirmelidir. Çevre de çocukta var olan bu öz güveni yok etmeden geliştirmelidir. Aile ortamında şiddet gören bir çocuk birçok olumsuzluklar yaşar en önemlisi şiddet gören bir çocuk içindeki çocukla barışık değil onun için huzursuzdur. Huzursuz bir çocuk sağa sola zarar vermekten kaçınmaz. En önemlisi aile ve çevrenin dışında çözüm aramaya başlar. Bu aradığı çözüm onun için risk taşımaktadır. Aile dışında aradığı ortamlar çoğu zaman Uyuşturucu ve madde kullanan kişilerin tezgâhına düşer. Bu düştüğü durum kendisine ve yaşamına büyük zarar verir. Uyuşturucu ve madde kullanan çocuklar kendisiyle barışık değildir. Genelde aile ortamından kopuk yaşayan çocuklardır. Aile ortamından kopmaların sebebi aile ortamında şiddete mazur kalmış çocuklar olmalarıdır. Bu tip çocukları rehabilite etmeden önce çocuğun yaşam haritası çıkarılmalı ve ona göre tedavi edilmelidir.

Çocuk zaman zaman kendinde suçluluk duygusu yaşamalıdır. Bu suçluluk duygusu aşırı olmamalıdır. Bu suçluluk duygusu aşırı olursa istismar ortaya çıkar. İstismar ise hem çocuğu ve hem de karşıdakini rahatsız eder. Aşırı suçluluk duygusu çocukta olumlu düşünce enerjisini kaybeder. Çok denetlenmekten pek hoşlanmaz, çocuk denetlenirken ölçülü olmalıdır. Aşırı denetleme çocukta güvensizlik yaratır.

Eleştiri de ölçülü ve insaflı olmak gerekir. Bunda aşırı davranılması öz güvende eksiklik ortaya koyar. Yardım etme konusunda dikkatli olmak önemlidir. Aşırı yardım gören çocuk ve çocukluk dönemi böyle geçen çocuk kendi başına hareket etme yeteneğini kazanmada büyük sıkıntı yaşar.

Çocuk sağlıklı bir cinsel bilgiye sahip olmalıdır. Bunu aile ortamında uygun şekilde bilgi sahibi olmalı ve öğrenmelidir. Karşı cinsi tanımada bilgi sahibi olmada anne ve baba yardımcı olmalıdır. Cinsellik duygusu biyolojik ihtiyaç olduğundan bu biyolojik ihtiyaç hakkında bilgi çocuğun cinsine uygun anne ve baba tarafından verilmelidir. Bu bilginin vermesi için sağlam bilgi kaynaklarından öğrenmek önemlidir.

Çocuğun izlediği film ve diziler çok önemlidir. Bunlar çocuğun iç dünyasına yön vermede çok büyük etki alanı yaratır. Onun için bu konu da dikkatli olmak anne ve babanın görev ve sorumluluğudur. Bu konu da seçici olmak önemlidir. İnanç değerlerine uygun seçim yapmak gerekir. Düşünce ve fikir dünyasına uygun seçim yapmak gerekir. Bu izlenen filmler ve programlar içimizdeki çocuğun beyin ve bilinçaltını olumlu veya olumsuz olarak algı yaratır. Bu yaratılan algı çocuğun tüm yaşamında etkili olur.

Çocuğun seviyesinin üstünde seçim yapmak çocukta büyük tahribat yaratır. Vurma, kırma, düğüş, kavga ve savaş içerikli film ve diziler çocuğun içindeki çocuğa büyük zarar verir. Günümüz dünyasında savaş ortamında büyüyen çocukların içindeki çocuk çok cani ve acımasız olur. Çocuk için öfke, kin, nefret önemlidir. İçimizdeki çocuk kin, nefret, öfke taşımamalıdır. Kin, nefret, öfke ortamında yetişen çocuğun içindeki çocuk aynı duygu ve düşünceleri taşır ne etrafına zarar verir. İçimizdeki çocuğun uysal olması içinde yaşadığı ortama bağlıdır.

Çocuğun dinlemekte olduğu müzik türleri önemlidir. Benim şahsi kanaatim bir çocuk Türk halk, sanat müziği ve klasik müzik türlerini dinlerse çocuğun ruh dünyası güzelleşir ve sosyal olmasına katkı sağlar. İç karatıcı ve arabesk müzik türleri çocukta duygu çöküntüsü yaşatır. Çocukta duygu çöküntüsü yaşatacak müzik türlerinden uzak durmak ve çocuk benliğini ve öz güvenini kazandıktan sonra kendisi müzik türlerini seçmede özgür davranmayı bilecektir. Çocuğun içindeki çocuk el becerileri, sanat, spor ve eğlence kültürü almalıdır. Çocuk yavan olarak yetiştirilmemelidir. Yavan yetiştirilen çocuk kaba davranışlı olur ve huzursuz bir iç dünyaya sahip olur. Böyle bir yetiştirme tarzı içimizdeki çocuğa büyük zarar verir. İçimizdeki çocuğa zarar vermemek için uyumlu çocuk yetiştirmek her anne ve babanın görevidir. İçimizdeki çocuk iyi eğitim almalıdır. Eğitim kurumların her aşamasında kendisini olgunlaştırmak ve yaşama hazırlamak için çaba içinde olmalıdır. Bu eğitimi alabilmesinin teminatı ana babadır. Eğitim kurumları bu eğitimi sağlamada gerçek görev ve sorumluluklarını yerine getirmelidirler.

İçimizdeki çocuğun sosyal olması için yukarıda saydığımız olumlu durumları yaşaması ve olumsuzlukları sağlıklı bir ortamda temiz düşüncelerle atlatması gerekir. Çocuk sağlıklı bir şekilde gelişmesi için çocuğun her devresinde hayalleri ve hayallerin gücü önemlidir. Hayallere sınır konulmadan yönlendirme sağlıklı ortamda yapılmalıdır. Koşullar ne olursa olsun çocuğun hayalleri kırılmamalıdır. Olumsuz düşünceler çocuğa yüklenmemelidir. Çocuğun önü kesilmeden hayalleri güçlendirmelidir.

İçimizdeki çocuk çok şey biliyor. Bildikleri çoğu zaman doğru olmalı ve doğru yerde, doğru yaşam sürdürmesi gerekir. İçimizdeki eğri bildiklerini doğruya çevirme gücüne sahip olmalıdır. İçimizdeki çocuk negatif ve olumsuz duygu ve düşüncelerini uygulamaya koymamalıdır. Olumsuzluklardan kaçınmalıdır. Şeytanı duygu ve düşüncelerin kendisine zarar vereceğini her fırsatta bilmelidir. İçimizdeki çocuk bize rahman olan duygu ve düşünceleri empoze etmelidir. İçimizdeki çocuk nefsi davranışlardan uzak ve insanı davranmayı bilmelidir.

İçimizdeki çocuk insanlığa ve çevreye zarar vermekten kaçınması insanı bir görev olduğunu bilmelidir. İçimizdeki çocuk bencil olmamalıdır. Bencil davranışların uzun süreçte faydadan çok zarar getireceğine inanmalıdır. İçimizdeki çocuk kâmil ve olgun davranmayı bilmelidir. İçimizdeki çocuk olumlu düşünmeyi ve olumlu hava yaymayı kural haline getirmeyi bilmelidir.

İçimizdeki çocuk insanın yeryüzünde en kutsal varlık olduğunu bilmelidir. Yeryüzü meleği olabilmek için inanç değerlerine sarılmayı ve onları doğru olarak yorumlamayı bilmelidir. İçimizdeki çocuğun insan odaklı olması için kendisinin insanlık değerlerini iyi kavramış olması gerektiğini bilmelidir. İçimizdeki çocuk ihmal edilmezse bu çocuk bir başkasını da ihmal etmez. İçimizdeki çocuk yer yaşta bize lazım ve gereklidir.

İçimizdeki çocuk yer yaşta bizimle yaşar ve içimizdeki çocuk ölmemelidir. İçimizdeki çocuk ölürse bizimde ölmemiz gerekir. Sözün kısası içimizdeki çocuk özümüz ve vaaz geçilmemizdir. Her yaşta bu çocukla yaşar ve bu çocukla yaşamımızı ya mutlu veya mutsuz ederiz. Mutlu olmak için bu çocuğa iyi bakmak gerekiyor. İçimizdeki çocuğa hakaret etmeye hakkımız yoktur. Yüce Allah bu içimizdeki çocuğu bize kutsal emaneti olarak vermiştir. Bu emaneti korumakla mükellefizdir. Yüce Allah bu içimizdeki çocuğa sorumluluk ve mükellefiyetler yüklemiştir. Mükellefiyetleri yerine getirmek için bu çocuğu iyi tanımak ve değerini bilmek görevlerimizin arasında yer almaktadır.

Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: "Âdem'e secde edin" dedik; hepsi secde ettiler, yalnız İblis, secde edenlerden olmadı. (Araf 11) Bu ayette insanın ne derece kutsal olarak yaratıldığı ve meleklerin bu insanı tanıması yüce yaratan tarafından istendiği ve buna şeytanın itirazı yer almıştır. Aynı şeytan bu yaratılan kutsal varlığı yaşam boyu sevmediği düşman ilan ettiğini anlıyoruz. İnsanlık tarihi boyunca bu şeytanı duygu ve düşünceler insana zarar vermek üzere kurgulanmıştır. Bu kurgunun yersiz ve boş olması için içimizdeki çocuğunun bunun farkında olması gerekiyor. Bunun farkında olduğumuz nispette düzenli bir yaşam sürdürebileceğimizin mesajları insan olarak bize verilmiştir.

Demek ki içimizdeki çocuğun işi o kadar kolay değildir. Bu sıkıntıları atlata bilmesi için kendisine kutsal olarak gönderilen emir ve yasakları bilmesi gerekir. İndirilmiş ayetlerle, kâinat kitabını ve kendi kitabını birleştirmek suretiyle yaşamına bir vermesi gerekir. Bunu becere bilmesi için düşünce ve fikir derinliğine sahip olarak yaşamak çok önemlidir. Onun için kuantum düşüncesiyle yaşama evet diyen insan olmak ve bunun farkında olmak bir farkındalık yaratacaktır. Bu farkındalığı yakalamak için yaşamımız süresince içimizdeki çocuğu terbiye etmek, kollamak ve ona yön vermekle sorumluyuzdur. Bunu yapmanın yolu sağlam kaynaklarda okuma ve araştırma yapmak gerektiğini biraz önce konu etmiştim. İşte bütün çaba ve gayretimiz insan odaklı olmalıdır. “Düşünüyorum demek ki varım” sözün ruhuna uygun içimizdeki çocuğu okumak her birimizin görevidir. Kısacası bu içimizdeki çocuk canımızdır. Buna can diyoruz ve can yaşamımızdır.

Bu makalemi yazmama rehberlik eden sayısız eser vardır. En başta Doğan Cüceloğlu’nun “İçimizdeki Çocuk “ kitabı, Kuran ve Yüce peygamberin hadisleri, Evrim Anaforu ve gerçek (Dr. Fuat Bozer,Dr. Mustafa yıldız, Jeo Müh. İhsan İnal, Astronom Tahsin Yılmaz ), Öğrenme ve öğretme(Yüksel Özden),Okul Evde başlar(Prof.Dr. fatih Kalkılınç ) ,NLP el kitabı (Harry Alder ), sağlıklı yaşa ve güzel yaşa (Dr. Andrew Well),Kalp,Nefis, Ve Ruh (Prof.Dr. Robet Frager) bu eserleri incelemiş ve okumalarımı yapmama yardımcı olduğu için bu yazarlara teşekkür ediyorum. (01.10.2014)