İçimizdeki çocuk nedir? Onu ne kadar tanıyoruz? İçimizdeki çocuk,
neşelimi, sağlıklımı, sevimlimi, hoşgörülümü, yoksa tam tersi
neşesiz, sağlıksız, sevimsiz, hoşgörüsüz mü? Ona bakmak ve onu
okumak önemlidir. İçimizdeki çocuk kendine ve yaşama küskün
olmamalıdır. İçimizdeki çocuk, huzursuz ve kendisiyle kavgalı
olmamalı ve kendisiyle barışık olmalıdır. İçimizdeki çocuk,
çevresiyle barışık olmalıdır. İçimizdeki çocuk, gergin olmamalıdır.
İçimizdeki çocuk, bağnaz olmamalıdır. İçimizdeki çocuk, demokratça
davranmayı bilmelidir. İçimizdeki çocuk, sevecen olmalıdır.
İçimizdeki çocuk, olur olmaz şeylere kızmamalıdır. İçimizdeki
çocuk, sabırlı ve azimli olmalıdır. İçimizdeki çocuk, bilge olmalı
ve okuma kültürüne sahip olmalıdır. İçimizdeki çocuk, yenilik ve
değişim taraftarı olmalıdır.
İçimizdeki çocuk, duygusal, bireyci, yerine göre hayalci olmalıdır.
Saf ve temiz olmalıdır. Açık olmalı ve içten pazarlıklı
olmamalıdır. Oyun seven, küçük şeylerden tat alabilen, şefkatli,
enerji dolu olmalıdır. Sürece yönelik ne yapmak istediğini iyi
bilmelidir. Yaşamın her şekline ve şartlarına uyumlu olmalıdır.
İnançlarına bağlı olmalıdır. Pozitif enerjili olmalı ve negatif
enerjiyi yok edebilecek güç ve kuvvette olmalıdır. İnsancıl ve
insan merkezli olmalıdır. İnsanın değer yargılarına önem
vermelidir.
İçimizdeki bu çocuğu böyle kurgulamak ve tasarlamak kolay değildir.
Zikredilen bu önemli ve hayatı konuları korumak kolay değildir.
Hepimiz içimizdeki bu çocuğu yaşayan insanlarız. Peki, bu
içimizdeki çocuk birden bire mi ortaya çıkar? Bence hayır bu çocuk
zaman içinde ortaya çıkar. İçimizdeki çocuk buna benzer kural ve
kaidelerle kendine yer bulur.
Bu çocuk doğar doğmaz bu kaide ve kurallarının bazılarını doğuştan
getirir. Sonradan kazandıkları da vardır. Kimisini ana rahminden
itibaren, kimisini bebeklik ve çocukluk döneminde, kimisini gençlik
döneminde kazanır. Bu kural ve kaideler aile içinde, çevreden ve
okullarda kazanır. Bu sayılan kural ve kaideler; aile, çevre, okul
ve iş yaşamının ayrı zamanlarda ve ayrı koşullarda geliştiği için
bu kural ve kaideler değişkendirler. Olumlu ve olumsuz düşünce ve
fikirler içimizdeki çocuğu şekillendirir. Ruhsal, zihinsel,
düşüncesel ve fikirsel yönler içimizdeki bu çocuğun olumlu veya
olumsuz gelişmesine etki eder. Bu içimizdeki çocuk zaman içinde
büyür ve olgunlaşır mı? Ebetteki büyür ve olgunlaşır.
Kimi zaman yavan ve yüzeysel hareket ve davranışları olmaz mı?
Ebetteki Olur. Bu çocuk hassas ortamlarda büyümüşse çok hassas ve
çok sıradan ortamlarda büyümüşse sıradan insan yaşamı sürdürür.
Her yaşta çocuksu davranışlar göstermek ve onların arkasına
sığınmak vardır. Belli zaman sonra bu içimizdeki çocuk durur ve
olgunlaşır. Beden büyür ve büyüyen bedenle birlikte kişilik
olgunlaşması olur.
Yetişkinler çocuklara göre daha az çocuksu hareketlerde bulunurlar.
Kimi zaman kendi aramızda ne deriz; çocukça hareket etme demez
miyiz? Deriz. Çevremizde çeşit çeşit çocuksu hareketler görür ve
şahit oluruz.
İçimizdeki çocuğu tanıdıkça ona göre davranır ve insanı durumumuzu
ona göre netleştirme imkânına sahip oluruz. Birileri diyebilir ki
bu çocuk nasıl bir çocuk her insanın yapısına uygun bir gelişim ve
değişim gösterir. Buna tam olarak evet demek mümkün değildir. Her
insanın farklı olacağını, farklı yaratıldığını ve bu farklılıkta
olumlu nedenlerin olabileceğini yüce yaratan bize Kur’anında en
açık ifadeyle bize mesajını vermiştir.
"Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Hem de sizi
şubeler ve kabilelere ayırdık ki, birbirinizi tanıyasınız. Şüphesiz
ki, Allah katında en şerefliniz, takvaca en ileride
olanınızdır"(Hucurât sûresi, 13) Bu âyet-i kerîmede Zât-ı Akdes,
insanları kabile ve aşiretlere ayırdığının hikmet ve sırrını
birbiriyle tanışmak ve yardımlaşmak hakikatine bina ediyor. Ve
Allah katında makbûliyetin, Irk ve kabileye bağlılık ile değil,
ancak, takva ile olduğunu beyan buyuruyor.
İçimizdeki çocuğu tanırsak ve iyi okursak en az problem ve sorun
yaşamak için dikkat ederiz. Endişe ve korkular bize etki etmez ve
etse de az etki eder. İçimizdeki çocuğu tanımak bizi mutlu kılar.
Tanıdığımız birileri bize zarar vermez ve verse de az zararla
kurtulmamız muhtemeldir. Kuantum düşüncesi bizi bu içimizdeki
çocuğu tanıma fırsatı vermektedir. Bu çocuk köklü kültürel
değerlerle yetiştirilirse ve iyi bir eğitim alırsa olgun ve dolgun
olur.
Bu içimizdeki çocuğa etki eden aile, okul, çevre ve yaşamın içinde
içimizdeki çocuğu değerli kılan ve kılacak olan kural ve kaidelerin
kalitesine bakmak için bu yazımda bu konuya iyi bir objektif tutmak
istedim. Onun için içimizdeki çocuğu mantık ve düşünce süzgecinden
geçirmek için masaya yatırarak yeni bir bakış açısı kazandırılmaya
çalışacağım. Bu içimizdeki çocuğu tam olarak anlamak için sırasıyla
Çocuk ana rahminde ne hisseder; Çocuk bebeklik döneminde ne
hisseder; Çocuk okulda ne hisseder; Çocuk gençlik döneminde ne
hisseder. İş yaşamında ne hisseder, Çocuk aile ortamında, gençlik
ve yaşlılık döneminde ne hisseder; Bu çocuk yaşlılık döneminde ve
ihtiyarlıkta tekrar çocuk gibimi yaşar; bu konu başlıkları bir
insanın yaşamında olmazsa olmazlardır. İçimizdeki çocuğu anlamak
için bunların her birini ayrı ayrı incelemek ve ele almak gerekir.
Bu konu başlıkları ilerde yazacağım yazılarda ayrı ayrı ele
alacağım. Bu konu başlıkları incelemeden ve araştırılmadan bir
insanın yaşamını olumlu ve olumsuz olarak ortaya çıkarmanın imkânı
yoktur. Bu yazımda konuyu dağıtmadan içimizdeki çocuğu iyi anlamak
için biraz derli ve toplu olarak bir bakış ve okuma yapmak
istiyorum. Onun için içimizdeki çocuk en çok neden etkileniyorsa
okuma ve araştırmalarımı yaparak konuya derinlik kazandırmak
istiyorum. İçimizdeki bu çocuk ana rahminde her şeyi hisseden ve bu
hislerle büyümesini tamamlar ve vakti zamanı geldiğinde ana
rahimden dünyaya giriş yapar ve doğumu gerçekleşir. Anne onun
dünyaya gelmesi için ana kaynatır. İçimizdeki çocuğun bebeklik
dönemi dünyaya gelişiyle birlikte başlar. Bebeklik döneminde bu
çocuk hızlı büyümeye devam ederken etrafıyla da ilgili olmaya
başlar.
Çocuk bebeklik yaşından itibaren etrafı tarar ve etrafını tanımak
istemektedir. Çocuk; bebeklik yaşından itibaren zekâ gelişimini ve
ruhsal gelişimini sağlayacak ortamda yetişmesi gerekir. Sağlıklı
aile ocağı çocuğun iyi ve düzenli yetişmesini temin etmesi için
önemlidir. Bebekler için şunu düşünmemeliyiz; bebektir anlamaz,
kavrayamaz daha kavrayacak yaşta değildir. Bu şekilde düşünmek
büyük hata olur.
Çocuk bebeklikten itibaren kavrama, anlama kabiliyeti yüksektir.
Her an gelişmesini sağlayan bir yüce varlıktır. Bebeklikten
itibaren onu seven, onunla ilgileneni görür, işitir, duyar,
kokusunu anlar, dokunanı hisseder. Çocuk bebeklik yaşından itibaren
yaşamaya önem veren ve yaşmak için mücadele veren bir ruh haliyle
yaratılmıştır. Bebeklik yaşından itibaren yaşama bağlanmak için
çaba içinde olmaktadır. Bu durumu anne ve baba gözlemlemektedir.
Bunu fark eden anne ve babalar onun için iyi ortamlar hazırlamakta
geri durmazlar. Anne ve babanın çocuk yetiştirmede becerikli ve
aydın olması önemlidir.
İçimizdeki çocuğu ilgilendiren özgürlükler; olanı duyma, görme,
tatma, koklama ve dokunma özgürlüğüdür sözünü biraz önce konu
etmiştim. Bu amaçla Anne ve babalar çocukların bu özgürlüklerini
mutlaka düşünmek zorundadırlar. Bu özgürlükleri çocuklara
tanımazsak çocuk kendisini özgür hissetmez. Anne ve babalar duygu,
düşünce ve fikirleriyle çocuğun dünyasında olumsuzluk
yaratmamalıdır. Bunlarla çocuğun özgürlük alanına set çekmemelidir.
Bunu yaptıkları takdirde içindeki çocuk kendini bağımlı hisseder ve
bağımsız olarak karar verme imkânı ortada kalkar. Düşündüğünü ifade
etme özgürlüğüne sahip olmayan çocuklar sağlıklı bir çocuk olarak
yetişmez ve bu durum ileriki yıllarda çocukta büyük olumsuzluklara
neden olur. Kendini özgür hisseden çocuk içindeki çocukla barışık
olur ve her yönüyle kendini ifade etme konusunda iyi ve sağlıklı
bir çocuk olarak yetişir. Bu tür insanlar için söylenen en güzel
söz; gömleğiyle barışık insan demektir.
Anne ve babalar çocuk eğitimiyle ilgili bilgilerini her geçen gün
geliştirmelidir. Bebeklik ve çocukluk dönemi huzur ve güven içinde
geçen çocuklar yaşamı boyunca hayat dolu ve kendisiyle barışık
yetişir. Kendisiyle barışık olan her çocuk çevresiyle ve diğer
akranlarıyla da barışık yaşamını sürdürür. Aile içinde iletişim iyi
olmalı, çocuğa karşı saygı, sevgi ve hoşgörü önemlidir. Burada
önemli olan sınır koyabilmektir. Hoşgörüde sınırsız
davranılmamalıdır. Sınırsız bir hoşgörü olumsuzluk yaratabilir.
Aile ortamında kavga olamamalıdır. Aile ortamı her türlü şiddet
ortamından uzak olmalıdır. Ailede tatlı tartışma zarar vermez.
Tartışma yaşanmayan aile pek sağlıklı bir aile tipi değildir.
Önemli olan tartışılan konularda önemli dersler çıkarmak ve ailede
her insanın sorumluluk ve görevini bilmesidir. Ailede her fert
birbirine değer vermelidir. Değer vermenin çok önemli bir durum
olduğunu tutum ve davranışlarla ortaya koymak çocuğa değer vermeyi
kazandırır. Kendine değer veren başkasına da değer vermeyi
öğrenir.
Sorunları büyük fotoğrafta görmek ve çözümünü büyük fotoğraftan
aramak işi daha kolay kılacaktır. Sorunların ana kaynağına inmek ve
ana kaynakta ne gibi problemlerin var olduğunu kavramak ve ona göre
çözüm üretmek gerekir. Aile içindeki tutum ve davranışlar saygı,
sevgi, insanı olursa çocuğun içindeki çocuk çok sağlıklı olarak
yetişir. Anne baba kendi mutluluğuna önem verirse ve bunu çocuğa
hissettirirse çocukta mutlu olur.
Çocuğun sağlığını etkileyen kurallar bilinçaltına olumlu veya
olumsuz noktalar halinde yerleşir. Bu bilinçaltı bilgi ve
düşüncelerin temiz ve olumlu olması önemlidir. Her insan içindeki
çocuğu olumlu kılmak istiyorsa iyi bir eğitimden geçmesi
gerekir.
Sağlıklı ailelerde kurallar ve kaideler açık ve nettir. Karışık bir
durum söz konusu değildir. Ailenin sağlıklı bir aile olması kadar
çocuğun içinde yaşadığı çevre ve okulda bir o kadar sağlıklı ve
huzurlu olması gerekir.
Atasözlerinin bazıları çocuk eğitiminde olumsuzluk yansıtmaktadır.
Bu atasözlerin bir iki tanesini söylersek; “Hocanın dövdüğü yerde
göl biter”,” Dayak cennette çıkmıştır”, “Çocuğunu dövmeyen dizini
döver” bunlar çocuk eğitiminde çoğu zaman hatalı kullanılmaktadır.
Bu da çocukta ruhsal yıkım yaratır. Onun için bu atasözleri yeri
yerinde ve ölçüyü kaçırmadan kullanmak gerekir. Bir insanın
yaşamını sürdürmesi için iç ve dışa uyum önemlidir. Bunun yolu
insanın kendi içindeki çocukla uyumlu olmasından geçmektedir.
Çocukta öz güven konusu başlı başına bir konudur. Öz güven
geliştirici sebeplerin başında anne ve babanın çocuğun güvenmesi ve
bu konu da yetki vermesinden geçmektedir. Aile ortamında şiddetin
birçok olumsuzlukları vardır. En önemli olumsuzluğu çocuğu içe
kapanık yapması ve içe kapanık olan bir çocuk öz güven eksikliği
yaşar.
Ailenin sağladığı bu öz güveni okulda geliştirmelidir. Çevre de
çocukta var olan bu öz güveni yok etmeden geliştirmelidir. Aile
ortamında şiddet gören bir çocuk birçok olumsuzluklar yaşar en
önemlisi şiddet gören bir çocuk içindeki çocukla barışık değil onun
için huzursuzdur. Huzursuz bir çocuk sağa sola zarar vermekten
kaçınmaz. En önemlisi aile ve çevrenin dışında çözüm aramaya
başlar. Bu aradığı çözüm onun için risk taşımaktadır. Aile dışında
aradığı ortamlar çoğu zaman Uyuşturucu ve madde kullanan kişilerin
tezgâhına düşer. Bu düştüğü durum kendisine ve yaşamına büyük zarar
verir. Uyuşturucu ve madde kullanan çocuklar kendisiyle barışık
değildir. Genelde aile ortamından kopuk yaşayan çocuklardır. Aile
ortamından kopmaların sebebi aile ortamında şiddete mazur kalmış
çocuklar olmalarıdır. Bu tip çocukları rehabilite etmeden önce
çocuğun yaşam haritası çıkarılmalı ve ona göre tedavi
edilmelidir.
Çocuk zaman zaman kendinde suçluluk duygusu yaşamalıdır. Bu
suçluluk duygusu aşırı olmamalıdır. Bu suçluluk duygusu aşırı
olursa istismar ortaya çıkar. İstismar ise hem çocuğu ve hem de
karşıdakini rahatsız eder. Aşırı suçluluk duygusu çocukta olumlu
düşünce enerjisini kaybeder. Çok denetlenmekten pek hoşlanmaz,
çocuk denetlenirken ölçülü olmalıdır. Aşırı denetleme çocukta
güvensizlik yaratır.
Eleştiri de ölçülü ve insaflı olmak gerekir. Bunda aşırı
davranılması öz güvende eksiklik ortaya koyar. Yardım etme
konusunda dikkatli olmak önemlidir. Aşırı yardım gören çocuk ve
çocukluk dönemi böyle geçen çocuk kendi başına hareket etme
yeteneğini kazanmada büyük sıkıntı yaşar.
Çocuk sağlıklı bir cinsel bilgiye sahip olmalıdır. Bunu aile
ortamında uygun şekilde bilgi sahibi olmalı ve öğrenmelidir. Karşı
cinsi tanımada bilgi sahibi olmada anne ve baba yardımcı olmalıdır.
Cinsellik duygusu biyolojik ihtiyaç olduğundan bu biyolojik ihtiyaç
hakkında bilgi çocuğun cinsine uygun anne ve baba tarafından
verilmelidir. Bu bilginin vermesi için sağlam bilgi kaynaklarından
öğrenmek önemlidir.
Çocuğun izlediği film ve diziler çok önemlidir. Bunlar çocuğun iç
dünyasına yön vermede çok büyük etki alanı yaratır. Onun için bu
konu da dikkatli olmak anne ve babanın görev ve sorumluluğudur. Bu
konu da seçici olmak önemlidir. İnanç değerlerine uygun seçim
yapmak gerekir. Düşünce ve fikir dünyasına uygun seçim yapmak
gerekir. Bu izlenen filmler ve programlar içimizdeki çocuğun beyin
ve bilinçaltını olumlu veya olumsuz olarak algı yaratır. Bu
yaratılan algı çocuğun tüm yaşamında etkili olur.
Çocuğun seviyesinin üstünde seçim yapmak çocukta büyük tahribat
yaratır. Vurma, kırma, düğüş, kavga ve savaş içerikli film ve
diziler çocuğun içindeki çocuğa büyük zarar verir. Günümüz
dünyasında savaş ortamında büyüyen çocukların içindeki çocuk çok
cani ve acımasız olur. Çocuk için öfke, kin, nefret önemlidir.
İçimizdeki çocuk kin, nefret, öfke taşımamalıdır. Kin, nefret, öfke
ortamında yetişen çocuğun içindeki çocuk aynı duygu ve düşünceleri
taşır ne etrafına zarar verir. İçimizdeki çocuğun uysal olması
içinde yaşadığı ortama bağlıdır.
Çocuğun dinlemekte olduğu müzik türleri önemlidir. Benim şahsi
kanaatim bir çocuk Türk halk, sanat müziği ve klasik müzik
türlerini dinlerse çocuğun ruh dünyası güzelleşir ve sosyal
olmasına katkı sağlar. İç karatıcı ve arabesk müzik türleri çocukta
duygu çöküntüsü yaşatır. Çocukta duygu çöküntüsü yaşatacak müzik
türlerinden uzak durmak ve çocuk benliğini ve öz güvenini
kazandıktan sonra kendisi müzik türlerini seçmede özgür davranmayı
bilecektir. Çocuğun içindeki çocuk el becerileri, sanat, spor ve
eğlence kültürü almalıdır. Çocuk yavan olarak yetiştirilmemelidir.
Yavan yetiştirilen çocuk kaba davranışlı olur ve huzursuz bir iç
dünyaya sahip olur. Böyle bir yetiştirme tarzı içimizdeki çocuğa
büyük zarar verir. İçimizdeki çocuğa zarar vermemek için uyumlu
çocuk yetiştirmek her anne ve babanın görevidir. İçimizdeki çocuk
iyi eğitim almalıdır. Eğitim kurumların her aşamasında kendisini
olgunlaştırmak ve yaşama hazırlamak için çaba içinde olmalıdır. Bu
eğitimi alabilmesinin teminatı ana babadır. Eğitim kurumları bu
eğitimi sağlamada gerçek görev ve sorumluluklarını yerine
getirmelidirler.
İçimizdeki çocuğun sosyal olması için yukarıda saydığımız olumlu
durumları yaşaması ve olumsuzlukları sağlıklı bir ortamda temiz
düşüncelerle atlatması gerekir. Çocuk sağlıklı bir şekilde
gelişmesi için çocuğun her devresinde hayalleri ve hayallerin gücü
önemlidir. Hayallere sınır konulmadan yönlendirme sağlıklı ortamda
yapılmalıdır. Koşullar ne olursa olsun çocuğun hayalleri
kırılmamalıdır. Olumsuz düşünceler çocuğa yüklenmemelidir. Çocuğun
önü kesilmeden hayalleri güçlendirmelidir.
İçimizdeki çocuk çok şey biliyor. Bildikleri çoğu zaman doğru
olmalı ve doğru yerde, doğru yaşam sürdürmesi gerekir. İçimizdeki
eğri bildiklerini doğruya çevirme gücüne sahip olmalıdır.
İçimizdeki çocuk negatif ve olumsuz duygu ve düşüncelerini
uygulamaya koymamalıdır. Olumsuzluklardan kaçınmalıdır. Şeytanı
duygu ve düşüncelerin kendisine zarar vereceğini her fırsatta
bilmelidir. İçimizdeki çocuk bize rahman olan duygu ve düşünceleri
empoze etmelidir. İçimizdeki çocuk nefsi davranışlardan uzak ve
insanı davranmayı bilmelidir.
İçimizdeki çocuk insanlığa ve çevreye zarar vermekten kaçınması
insanı bir görev olduğunu bilmelidir. İçimizdeki çocuk bencil
olmamalıdır. Bencil davranışların uzun süreçte faydadan çok zarar
getireceğine inanmalıdır. İçimizdeki çocuk kâmil ve olgun
davranmayı bilmelidir. İçimizdeki çocuk olumlu düşünmeyi ve olumlu
hava yaymayı kural haline getirmeyi bilmelidir.
İçimizdeki çocuk insanın yeryüzünde en kutsal varlık olduğunu
bilmelidir. Yeryüzü meleği olabilmek için inanç değerlerine
sarılmayı ve onları doğru olarak yorumlamayı bilmelidir. İçimizdeki
çocuğun insan odaklı olması için kendisinin insanlık değerlerini
iyi kavramış olması gerektiğini bilmelidir. İçimizdeki çocuk ihmal
edilmezse bu çocuk bir başkasını da ihmal etmez. İçimizdeki çocuk
yer yaşta bize lazım ve gereklidir.
İçimizdeki çocuk yer yaşta bizimle yaşar ve içimizdeki çocuk
ölmemelidir. İçimizdeki çocuk ölürse bizimde ölmemiz gerekir. Sözün
kısası içimizdeki çocuk özümüz ve vaaz geçilmemizdir. Her yaşta bu
çocukla yaşar ve bu çocukla yaşamımızı ya mutlu veya mutsuz ederiz.
Mutlu olmak için bu çocuğa iyi bakmak gerekiyor. İçimizdeki çocuğa
hakaret etmeye hakkımız yoktur. Yüce Allah bu içimizdeki çocuğu
bize kutsal emaneti olarak vermiştir. Bu emaneti korumakla
mükellefizdir. Yüce Allah bu içimizdeki çocuğa sorumluluk ve
mükellefiyetler yüklemiştir. Mükellefiyetleri yerine getirmek için
bu çocuğu iyi tanımak ve değerini bilmek görevlerimizin arasında
yer almaktadır.
Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: "Âdem'e
secde edin" dedik; hepsi secde ettiler, yalnız İblis, secde
edenlerden olmadı. (Araf 11) Bu ayette insanın ne derece kutsal
olarak yaratıldığı ve meleklerin bu insanı tanıması yüce yaratan
tarafından istendiği ve buna şeytanın itirazı yer almıştır. Aynı
şeytan bu yaratılan kutsal varlığı yaşam boyu sevmediği düşman ilan
ettiğini anlıyoruz. İnsanlık tarihi boyunca bu şeytanı duygu ve
düşünceler insana zarar vermek üzere kurgulanmıştır. Bu kurgunun
yersiz ve boş olması için içimizdeki çocuğunun bunun farkında
olması gerekiyor. Bunun farkında olduğumuz nispette düzenli bir
yaşam sürdürebileceğimizin mesajları insan olarak bize
verilmiştir.
Demek ki içimizdeki çocuğun işi o kadar kolay değildir. Bu
sıkıntıları atlata bilmesi için kendisine kutsal olarak gönderilen
emir ve yasakları bilmesi gerekir. İndirilmiş ayetlerle, kâinat
kitabını ve kendi kitabını birleştirmek suretiyle yaşamına bir
vermesi gerekir. Bunu becere bilmesi için düşünce ve fikir
derinliğine sahip olarak yaşamak çok önemlidir. Onun için kuantum
düşüncesiyle yaşama evet diyen insan olmak ve bunun farkında olmak
bir farkındalık yaratacaktır. Bu farkındalığı yakalamak için
yaşamımız süresince içimizdeki çocuğu terbiye etmek, kollamak ve
ona yön vermekle sorumluyuzdur. Bunu yapmanın yolu sağlam
kaynaklarda okuma ve araştırma yapmak gerektiğini biraz önce konu
etmiştim. İşte bütün çaba ve gayretimiz insan odaklı olmalıdır.
“Düşünüyorum demek ki varım” sözün ruhuna uygun içimizdeki çocuğu
okumak her birimizin görevidir. Kısacası bu içimizdeki çocuk
canımızdır. Buna can diyoruz ve can yaşamımızdır.
Bu makalemi yazmama rehberlik eden sayısız eser vardır. En başta
Doğan Cüceloğlu’nun “İçimizdeki Çocuk “ kitabı, Kuran ve Yüce
peygamberin hadisleri, Evrim Anaforu ve gerçek (Dr. Fuat Bozer,Dr.
Mustafa yıldız, Jeo Müh. İhsan İnal, Astronom Tahsin Yılmaz ),
Öğrenme ve öğretme(Yüksel Özden),Okul Evde başlar(Prof.Dr. fatih
Kalkılınç ) ,NLP el kitabı (Harry Alder ), sağlıklı yaşa ve güzel
yaşa (Dr. Andrew Well),Kalp,Nefis, Ve Ruh (Prof.Dr. Robet Frager)
bu eserleri incelemiş ve okumalarımı yapmama yardımcı olduğu için
bu yazarlara teşekkür ediyorum. (01.10.2014)