Enteresanlığa bakın ki bu insan katliamından hemen sonra Avrupa devletleri ayağa kalktı ve BM Güvenlik konseyi Suriye yönetimine müdahale edilmesini masaya yatırmıştı.

Değerli dostlar; hatırlayanınız var mı bilmiyorum Esed Ağustos 2013’de Şam’ın bir kasabası olan Guta bölgesinde kimyasal silah kullanmıştı. O dönem bu bölge sözde isyancıların karargâh olarak kullandığı bazı binaları da içinde barındırıyordu. Kullanılan kimyasal silah ne yazık ki yaklaşık olarak 1300 sivilin, yani yaşlı, kadın ve çocukların ölümüyle sonuçlandı.

Orada kullanılan kimyasal silahlar hiçbir şekilde Suriye rejiminin tasarrufu değildir! O kimyasal silahlar bilakis Rusya’nın Esed’e göndermiş olduğu kimyasal silahlardır.

Enteresanlığa bakın ki bu insan katliamından hemen sonra Avrupa devletleri ayağa kalktı ve BM Güvenlik konseyi Suriye yönetimine müdahale edilmesini masaya yatırmıştı.

Ancak hemen iki itiraz geldi!

Kimden mi? Kimden olabilir ki? Tabi ki Rusya ve Çin’den…

BM konseyinin itirazlarından hemen sonra da Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov devreye girdi ve ABD yetkililerine “Sakin olun biz Esed ile konuşuruz bir daha yapmaz abisi” diyerek kimyasal silahların devredilmesi konusunda anlaşmaya varıldı!

Birkaç gün önce de Suriye’de bir ateşkes imzalandı ve taraflar yine o bilindik başrol oyuncuları…

BM’nin daimi üyeleri olan ABD ve Rusya!

Çok enteresan bir açıklama geldi Rus Dış İşleri Bakan yardımcısından…

Sayın Bakan Yardımcısı Sergey Ribakov diyordu ki; Suriye federasyonlara bölünebilir!

ABD eski Dış İşleri Bakanı Condolizza Rice’ın sözleri bir kez daha kulaklarımızda çınladı;

“Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişebilir!”

Türkiye üzerinde ki bu parçalama politikası Ocak 1919’da “Paris Barış Konferansı” adı ile toplandığında da dile getirilmişti. Osmanlı’dan geriye kalan Türk devletinin içinden önce büyük Ermenistan ve sonra da Kürdistan çıkarma hayali peşindeydiler.

İngiltere Başbakanı Lloyd George Türkiye’nin güneydoğusunda yeni bir devlet çıkarılabileceğini ve adının “Kürdistan” olabileceğini söylüyordu çünkü Paris’te toplanan sözde Barış! Konferansına katılan devletlere göre Kürt kökenli topluluklara yeni bir devlet vaat edilir ise hem Araplara hem de Türk’lere karşı kullanılabilirlerdi.

Ve dedikleri gibi de oldu! Dün Kuveyt, Irak için kullanılan Kürt topluluklar bugün Suriye’de PYD, Türkiye’de ise PKK olarak kullanılıyor… Yarın ise PJAK olarak İran’ın başına bu belayı saracaklardır.

ABD veya Rusya’nın PYD’yi böylesine sahiplenmesi “Büyük Kürdistan” senaryosunun bir parçasıdır. ABD’nin 28. Başkanı Wilson’un 8 Ocak 1918 yılında 14 Maddelik Türkiye’nin parçalanmasını üzerinde de tekliflerini barındıran “Wilson Önerileri” bugüne adeta ışık tutuyor. Zira Wilson’un önerilerine göre önce Irak, Suriye, İran ve Türkiye’den topraklar alınmalı ve Ermenistan ile Kürdistan isimli manda devletleri kurulmalıydı.

Öcalan’ın yıllarca saklandığı ülkeleri şöyle bir gözünüzün önüne getirin ve sonra rahmetli Eşref Bitlis’in PKK’nın bitirilmesi için yaptığı mücadele de hangi ülkeler tarafından uçağına veya helikopterine suikast girişimi yapıldığını bir düşünün!

Her zaman dört tane ülke göreceksiniz!

Bunların ikisi sahne önünde ki kahraman, ikisi ise sahne arkasında ki beyin takımıdır. Sahne önündeki kahramanlar Rusya ve ABD iken, sahne arkasında ki kahramanlar ise İsrail ve İngiltere’dir…

Suriye Kürtlerine söz veren Rusya ile Irak Kürtlerine söz veren ABD’nin PYD konusunda geri adım atmayacağı aşikârdır. Ancak unutulmamalıdır! Türk devleti de yaklaşan Armageddon savaşının ve bu savaşın yaşanacağı ilahi mesajların farkındadır ve bölgede ki güç dengelerin de söz sahibidir…

Rusya’nın “bölünebilir Suriye” önerisinin yanında yine “Üç parçalı Irak” önerisini sunan ABD’nin tüm bu yaklaşımları sömürgeci batı zihniyetinin İslam dünyası üzerinde tasarruf sahibi olma sevdalarından başka bir şey değildir.

Yakın geçmişte Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalayarak küçük devletçikler oluşturanlar geçmişte olduğu gibi yine İslam dünyasına karşı ittifak halindedirler. Osmanlı’da etnik grupları “isyancı” olarak kullananlar bugün de PYD-YPG-PKK gibi grupları bölücü taşeron olarak kullanarak bu devletçikleri daha da küçük lokma haline getirme peşindeler.

Ancak ne zaman, ne de zihinler onların arzu ettiği gibi işlemiyor artık!

Deccalizm hizmetkârı olan ülkelerin karşısında bugün Mehdiyetin hâkim olması için çabalayan ve buna hazırlanan güçlü ülkeler var artık karşılarında ve onlarda bunun farkında…

Muhammed İbrahim Numani’nin “Gaybet-i Numani isimli eseri, İş’afür Rağıbin’in “Tılsımlar” isimli eseri ve daha birçok hadis kaynağın da rivayet edilenlere göre Mehdi Hz. Ordusu Türkiye topraklarından çıkacaktır. Rivayette Mehdi ordusu için “Diyar-ı Rum topraklarından çıkar” denmektedir. (Türk topraklarına verilen isim)

Bütün ilahi emareler ve rivayetler mehdiyet sancağının Türkiye’den kalkacağına işaret etmektedir.

Hz. Mehdi’nin sancağı Türkiye’den kalkacaktır!

Deccal orduları ellerini ovuşturarak zafer planları kursalar da,

Unutmamak gerekir ki;

Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır! (Tevbe Suresi 32)