Türkiye, 1970'ten beri terörle uğraşmakta. Sol terör de
Kürtçü terör de dış güçler, emperyalist devletler projesiydi. 30
yıl sonra barış iklimi yakalandı. Bu sürecin kalıcı olması için
devletin her anlamda yeniden inşaı gerekmekte.
Devleti devlet yapan temel unsurlar var; adaletin tesisi, asayişin
temini gibi. Vatandaşın can ve mal emniyetinden "devlet" adlı ortak
üst iradeyi yöneten Hükümetler sorumludur.
Vatandaşın belli saatlerden sonra sokağa çıkamadığı, eşkıyanın
güpegündüz iş yeri basıp haraç topladığı bir yerde devlet gücü
zaafa uğramış demektir. Ordu nasıl ki dış tehlikeye karşı milletin
kalkanıysa, polis de iç tehlikeye karşı milletin kalkanıdır.
İnsanlar, başını yastığa huzurla koyabilmeli, her an kapısının
kırılacağı endişesini yaşamamalı, sokağa çıktığında tedirginlik
duymamalı, iş yerinde huzurla çalışabilmelidir.
Böyle olmayıp da devlet içinde mafyalar, çeteler doğar, terör
örgütleri, paralel devletler kurmaya kalkışırlarsa bir zaman sonra
orası tam bir kargaşa ve keyfiliğin hüküm sürdüğü yaşanılmaz bir
memleket olur.
Bunların olmaması için asker gibi polisin de teçhizat ve mevzuat
olarak ileri dünya şartlarında olması icap eder. Eğer şu son Şah
Fırat Harekâtında yazılım, insansız hava aracı ve tanklar yerli
imalat olmasaydı asker, bu başarıyı gösteremeyecekti.
Bir milletin askerinin düşman karşısında mağlup olması felaketse, o
milletin emniyet kuvvetlerinin terör, mafya ve her türlü gayrı
kanuni faaliyet önünde acze düşmesi, iş yapamaması, iç güvenliği
temin edememesi de öylesine felakettir.
Şu gün İç Güvenlik Paketiyle yapılmak istenen felakete mani
olmaktır. Ziyan doğduktan sonra akıl veren çok olur.
Polis, asker, bürokrasi, devlet zalim olmamalı, zorba olmamalı,
kaba olmamalı. Fakat ammenin selamet ve huzuru ve toplumsal barış
için aciz, zavallı ve güvenilmez de olmamalı.
Daha dün bu ülkenin bazı iş adamları, paralarını yabancı bankalarda
tutuyor, gerektiğinde kaçabilmek için yurt dışında evler
alıyorlardı.
Emniyetteki zaaf sokak terörünü, o iktisadi buhranı, iktisadi
buhran da devletin itibar kaybını getirir.
Niyeti farklı olmayan neden ve niçin molotofkokteylinin ateşli
silah sayılmasına karşı çıkar, neden yüzü maskeli gösterinin suç
sayılmasına infial duyar, neden gençlik düşmanı bonzai zehiriyle
mücadeleden rahatsızlık verir?
Polise savcıdan faza yetki verildiği iddiasının ise ciddiye alınır
bir yanı yoktur.
Muhalefet, maalesef gelişmelerdeki sür'ate ayak uyduramıyor, dünden
ders çıkartamıyor, bugünü okuyamıyor, yarına dair kayda değer bir
fikir, proje üretemiyor. Halbuki problemler, sükûnet içinde
konuşulabilse herkes diğerinin fikrinden istifade eder.
Öfke kontrolsüzlükleri, ağızdan çıkanı kulağın duymaması,
yumrukların havayı ve sırayı dövmesi... Bunlar TBMM'ne de millete
de hakarettir.
Bu nezaketsizliği, bu hırçınlığı ayıplıyoruz.