Kendisi de Van’lı olan gönül adamı kıymetli bir ağabeyim aradı.
Beşiktaş'taki bir yürüyüşte göstericiler arasında HDP'li bir kaç
milletvekilinin de olduğunu görmüş. Meâlen şöyle diyordu "bu
insanlar, talebe iken yollarda yürüyorlardı. Talebenin yürümesini
anlarız; çare ister. Aynı insanlar, milletvekili olup meclise
girdikten sonra niçin sokaktalar? Milletvekilinin bizatihi kendisi
çare üretmek zorundadır."
Türkiye'de ilk sokak hareketleri 1968'de başlamış ve 1969'dan
itibaren hızlanarak devam etmişti. O sırada Başbakan olan Süleyman
Demirel'in söylediği bir söz başına dert olarak yıllar boyu
unutulmadı. Merhum Demirel, "yollar yürümekle aşınmaz!" demişti.
"Demokraside çareler tükenmez" sözü de Süleyman Demirel'indir.
İkincisi müsbet, ilki de menfi mânâda hafızalardan silinmedi.
HDP malumdur ki bir hareketin devam eden parti ismidir. Asıl çıkışı
1968'lerde başlayan o talebe hareketleridir.1961 Anayasası DP
iktidarına bir aksülamel olarak bazı hürriyetleri alabildiğine
serbest bırakmış, hatta iş başıboşluğa kadar varmıştı. Bu zeminden
her fikirdeki grup faydalanma yoluna gitti. Gidişatı aynı zamanda
Paris'ten başlayarak ülkemiz dahil dünyaya yayılan eylemler de
kolaylaştırıyordu. Divanyolu Caddesindeki yürüyüşler bugün gibi
gözümüzün önünde. Asker, iki tarafta saf tutar, orak-çekiçli
pankartlar taşırken sol yumruklar havada slogan atan Çin,
Arnavutluk, Rusya taraftarı sosyalist gençler de arada rahatça
yürürlerdi. Pankartlı gruplardan biri de Devrimci Doğu Kültür
Ocakları'ydı". Dev-Genç'le ondan çıkan DHKP C ve diğerleri bu
yürüyüşlerle alevlenen ideolojilerin eseridir. Devrimci Doğu Kültür
Ocakları da daha sonra PKK oldu. PKK'dan da o isim değiştire
değiştire gelen partiler çıktı.
DDKO ile örfi Kürt hareketinden ayrılarak PPK örgütlenmesiyle
beraber Marksist- Stalinci Sosyalist ve dini reddeden bir yapıyla
silaha sarılıp ideolojisini hayata geçirme peşine düşen bu Kürtçü
hareket, bugün nihayetinde yekpâre gibi görünse bile aslında
İmralı, Kandil, Avrupa ve HDP diye 4 parçalıdır.
Öteden beri kanaat önderleri olarak bu hareketin siyasi kanadına
hep "Türkiye Partisi olun" çağrısını yaptık. 10 Ağustos 2015
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylardan Selahattin Demirtaş,
yalnızca bir buçuk bölgede değil de bütün Türkiye'de CB çalışmaları
icra edince bunun getirdiği verimleri hep birlikte gördüler. 7
Haziran 2015 seçimlerine HDP'nin parti olarak katılmasında bir yıl
önceki bu tecrübenin büyük payı vardır.
Adı geçen parti, ilk defa 80 MV ile meclistedir.
Gerçi bu netice şaibelidir.
Silah tehdidiyle veya korkutarak oy verildiği bilinmekte. Ancak her
seçmenin bu şekilde oy verdiği de iddia edilemez. Eğer yüzde 10
baraj ayıbı devam etmese ve HDP taraftarı da gayrı kanuni yollara
gitmeseydi bugün daha meşru ve demokratik bir yapı mecliste olmuş
olurdu. Şunu başta HDP'liler olmak üzere bütün Kürt karar noktaları
görebilmeli. 80 kişilik bir kitle artık ideoloji partisi olamaz.
Olmaya çalışırsa dağılır. Fikri olur fakat radikal kalamaz. Silahla
yola devam edemez. Bunu yapmak HDP'nin olmazsa olmazıdır. 7 Haziran
akşamı sn Demirtaş'ın "bundan sonraki hedefimiz tek başına iktidar
olmaktır!" dediği unutulmamalı. Bu sözü şöyle okumak isteriz "biz
yaşadıklarımızdan ders aldık. Bundan böyle Türkiye partisiyiz,
Kürtçülüğü, Stalinciliği, ateistliği ve silahları toprağa gömdük!".
Bu nokta HDP'nin açmazıdır. Zira HDP'nin Ankara'daki genel merkezi
bağımsız bir karar merkezi değildir. Bilhassa Kandil'in ve ayrıca
Avrupa'nın baskısı altında. Onların arkasında da yabancı devletler
ve istihbarat örgütleri var. Kürtler üzerinden Türkiye ile
vuruşuyorlar.
Buna rağmen HDP'ye büyük mes'uliyet düşmekte. Zor bir şey
konuştuğumuzun farkındayız. Dağdakileri ve Avrupadakileri yabancı
güdümden çıkartıp meşru çizgiye çekmek için gayret sarf etmelidir.
O bunu yaparken devlet de HDP'yi anlayıp elini kuvvetlendirmeye
çalışmalı, meşru bir partiyi baskılara karşı yalnız bırakmamalıdır.
Onun için sn Selahattin Demirtaş'ın "AK Partiye içerden ve dışardan
destek olmayacağız" demesine rağmen sn Ahmet Davutoğlu'nun hükümet
arayışlarında bu partinin de kapısını çalacak olması yerinde bir
harekettir.
HDP bundan yol ayrımındadır:
Ya gerçekten Türkiye partisi olacak veya şu veya bu şekilde bir
kereliğine yakaladığı bir rüzgârla kurulmuş 80 kişilik grup zaman
içinde dağılarak TİP/Türkiye işçi Partisi'nin akıbetine
uğrayacaktır. Tâc giyen başın akıllanmak gibi bir mecburiyeti
vardır. Bu itibarla her vekil gibi HDP'li vekillerin de hem
söyledikleri söze ve hem de yürüdükleri yola dikkat etmeleri
gerekir.