Kürt hareketi için seneler senesi "dağdan inin gelin mecliste siyaset yapın! Ne diyorsanız mecliste dile getirin!" dedik. Bunu gerek biz sütun sahibi yazarlar ve gerekse parti sözcüleri tekrarladık.
Bu hareket ise iki yol takip ediyordu:

Biri terör, diğeri mecliste temsilcilerinin olması. Hareketin siyasi kanadı çok parti adı altında toplandı. Kapatıldıkça veya kendi istekleriyle kapattıkça farklı bir isim aldılar. HDP son isim midir bilmiyoruz? Bu insanlar, milletvekili seçimlerine parti olarak girmeyi göze alamadılar. 12 Eylül rejiminin mahsulü yüzde 10 barajı mevcuttu. Engeli, kendi buluşları olan bir yolla aştılar. Bağımsız aday olarak seçimlere girip daha sonra partilerini meclise taşıdılar.

Bu hikâye, 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar böyle sürdü. O tarihte cumhurbaşkanını ilk defa halk seçecekti. 3 adaydan biri de HDP genel başkanı Selahattin Demirtaş'tı. Sn Demirtaş, Cumhurbaşkanlığına aday olmuş, Türkiye'nin başına geçmek için halkın rızasını istemekteydi. Bu sebeple yurdun her yerinde mitingler yapabildi. Nitekim belki tahmin bile edemedikleri bir yüzde ile 9.76 oy aldı. Baraj kapısına dayanmış olmak, HDP'yi yüreklendirdi. 7 Haziran 2015 seçimlerine bağımsız adaylarla değil, parti olarak gireceklerini açıkladılar. Bu açıklama, evvela tereddütle karşılandı. Barajı aşma kaygısından dolayı vazgeçebilecekleri tahminleri dile geldi. Fakat alınan karardan vazgeçilmedi. HDP bugün diğer partilerle aynı şartlarda hatta MHP'den daha geniş bir sahada çalışarak seçimlere hazırlanmakta.

HDP'nin parti olarak seçime girme kararı, Abdullah Öcalan'ın mı, Dağın mı, HDP parti yönetiminin mi? bilmiyoruz. Manzara o ki bu karar hepsinindir. Böyle bir karar alınmasının esas sebebi ise 9.76 sayısıdır. 9.76 HDP için altın tepsi içinde gelen bir fırsattı. Bu fırsatın başrol oyuncusu, bir önemli başarı yakalamıştı. Ne var ki Arap Pınarı/Kobani hadiselerinde eski alışkanlıklara dönerek Kürt vatandaşları sokağa çağırınca 52 kişi hayatından oldu. Amme mülkü büyük zarar gördü. Sonuç, derhal 9.76'ya aksetti. O yüzde aşağılara düştü. Adı geçen hareket, buna rağmen seçimlere parti alarak girme kararı aldı. Bu karar, "dağdan inin, meclise gelin; Türkiye partisi olun!" davetlerine bir cevaptır.
Gündemdeki soru malumdur:

-HDP barajı aşar mı?

Samimi kanaatimiz şu ki HDP bu seçimde barajı aşamayacaktır. Bunda unutuldu zannedilse bile 52 ölümle çıkan kargaşanın payı vardır. Buna ayrıca şu vahim hatalar eklenmiştir. Selahattin Demirtaş, partisine iki talihsizlik yaşattı. Bir ithamı ise çürütemedi. Bunlardan biri, Taksim Meydanı'yla Kâbe-i Şerif kıyaslamasıdır. İkincisi Diyaneti lağvetmeye dair söyledikleridir. Üçüncüsü de Cumhurbaşkanı sn Tayyip Erdoğan'ın "elimizde kayıtlar var. Dağda Kürt gençlere bizim dinimiz Zerdüştlüktür diye eğitim vermekteler!" İthamına dair sükût edilmiştir.

Bu ülkenin Kürtleri, bu ülkenin en dindar insanları içinde yer alırlar. Şafiî mezhebindeki Kürtler için İslamiyet her şeydir. PKK ise Stalinci, ateist, sosyalist bir örgüt olarak ortaya çıkmıştır. Muhafazakâr ve dindar Kürtler, HDP'nin, Kürt hareketinin hiç bir şüpheye yer vermeyecek şekilde ateistlikle alakasını kestiğine dair vicdanî kanaat sahibi olmazlarsa bu partiye oy vermeyeceklerdir.
Hal böyle olunca HDP barajı aşamaz...

8 Haziran 2015 tarihine gelince. O gün HDP'nin ve Kürt hareketinin demokrasiyle, imtihan günüdür. Ya neticeyi olgunlukla hazmedip "nerede ne hata yaptık?" diyerek bir sonraki seçimlere hazırlanır, barış süreci üzerine titrer veya haşinleşir ve terör için düğmeye basarlar. HDP'nin kötü geçmişe dönmeyeceğini tahmin etmekteyiz. Aksine baraj altında kalması dolaylı olarak kendine de yarayacaktır. Böylece AK Parti, anayasayı değiştirecek güce erebilir. O zaman Yeni Türkiye şartlarında yüzde 10 baraj diye bir engel kalamaz.

Bir dönem barajı aşamamak o partiyi bitirmez.

Yeter ki samimi olsun, olgun davransın ve parti olarak çalışsın.