GÜNEY SINIRLARIMIZ

Dış politikaya dair hatalarımız, Suriye sorunuyla bambaşka bir boyuta doğru evrildi. Emevi camisinde kılınacak Cuma namazından beka sorununa gelişimiz de, bu devasa hataların birer yansımasıdır. Suriye ve Esed sorununa ciddiyetsiz, ehemmiyetsiz ve üzerinde düşünülmeyecek bir eda ile yaklaşmak, sorunlar sarmalının da başlangıç noktasıydı. Henüz ayaklanma başlamış ve henüz Suriye halkı meydanları doldurduğu zaman, kısa süre içerisinde Esed devrilir kolaycılığı, dış politika ve dünyayı okuma noktasında ki yetersizliğimizi de açık etmekteydi.

Haftalar haftaları, aylar ayları ve yıllar yılları kovaladı. Tepeden baktığımız, alabildiğince tiye alıp küçümsediğimiz Suriye ve Esed, önü alınamaz bir bela haline dönüştü.

Üç beş aya kalmaz gider, fazla direnecek gücü yok gibi ciddiyetten yoksun söylemler, Devlet yönetme aklı ve tecrübesinin ne olduğunun da göstergesi niteliğini taşıyordu. Kulak tıkanılan, önemsenmeyen, ciddiye alınıp okkalı üç kelime söylemeyi bile gereksiz görenler, durumu ‘’ beka ‘’ sorunu haline getirdiler.

Oysa olaya en başından samimi, ciddi ve Devlet aklı ile bakılmış olsa idi, sorunun maliyeti bugün ki hale dönüşmeyecekti. Harcanılan devasa miktarlar, kaybedilen canlar ve tüm bunların yanı sıra, hala önemli bir tehlikeyi barındırmakta güney sınırlarımız.

Olayın vahameti ve boyutları ciddiye alınıp üzerinde düşünülmeye başlandığı zaman, at ve Üsküdar olayı vücuda gelmişti. Artık tiye alınacak bir konu olmadığı gibi kaybedilecek bir saniyenin de olmadığı nihayet anlaşılmıştı. Da eş terör örgütünün paçavraları Ceylanpınar da gözle görülür halde arzı endam ederken, müdahale etmeyi bataklığa bulaşmak olarak niteleyenler, Devleti, çok daha büyük risk almakla karşı karşıya getirdiler. O süreçte yapılacak hamle, hem daha az risk barındırmasının yanı sıra, hem de son derece kısa zaman da büyük kazanımlar doğuracaktı. Ama az evvel de söylediğim gibi dış politika yetersizliğimiz ve dünyayı okumada ki eksiklik mevcut fotoğrafı okumamıza engel olduğu gibi, sürecin geleceği noktayı kavramamıza da müsaade etmiyordu.

Üzerinde uzun uzun düşündüğüm ve içerisinden bir türlü çıkamadığım sorulardan bir tanesi de, bu zaman kadar iktidarın bir kez bile ABD’yi işgalci olarak nitelememiş olması ve ABD’nin bu coğrafyayı terk etmesi gerektiğini dillendirmemesidir. Hem ABD kalsın ama hem de hiçbir şeye müdahil olmasın gibi karışık ve karmaşık bir durum ile karşı karşıyayız.

ABD’nin pkk-pyd ile olan ilişkisine karşın haklı ve doğru serzenişler, bizatihi ABD’nin kendisine karşı seslendirilmiyor olması açıklayabildiğim bir durum değil. Ya hepten ABD’ye ve varlığına karşı olacak ve bunu da her fırsatta dillendireceğiz, ya da hem ABD kalsın ve hem de etkisiz eleman modunda hareket etsin gibi anlamsız bir beklenti içerisinde olmayacağız.

Ardı ardına yaptığımız yanlışlar silsilesi, yukarıda bahsettiğim yanlışla devam etmektedir. Neden ve niçindir ki bizatihi ABD’nin varlığını hedefe koymuyor ve bu haksız, yersiz ve anlamsız varlığı Dünya kamuoyuna taşımıyoruz ?

Oysa bizzat ve direk olarak ABD’nin kendisini hedefe koymuş olsak, bu durumu Dünyaya çok daha rahat, tutarlı ve mantıklı şekilde izah edebiliriz. Ama varlığını kabul edip, sesiz kalarak onaylıyor olmamız, yaman bir çelişkiden başkası değil gibi geliyor bana.

Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonları, geçmişte yapılan devasa yanlışların bir nebze de olsa üzerini örten doğrular arasında. Şimdi de Fırat’ın Doğusu ve Batısına yapılacak olası operasyonlarda, yapılmış olanlar kadar başarılı bir sonuç verirse, çok ciddi kazanımları beraberinde getirecektir.

Fırat’ın gerek Doğusu ve gerekse Batısına yapılacak harekâtlar, her ne kadar en az operasyon kadar önemli risk ve tehlikeleri barındırıyor olsa da, bir o kadar gerekli ve elzemdir de. Doğruları ve yanlışları ile birlikte yazmaya çalıştığım Suriye sorunu, hazırlığı yapılan son harekâtın başarısı ya da ( Allah korusun ) başarısızlığına bağlı olarak ya bitecek ya da çok daha büyük sorunlara kaynaklık edecektir.

Burnumuzun dibinde ki bu tehlike ve akıl almaz oyunların güzergâhı daha başka sorun ve boyutlara evrilmeden, olası operasyon ve harekatın başarıyla tamamlanması duamız ve temennimizdir.