UTANMADAN sıkılmadan, arlanmadan İslam ve Müslüman düşmanlığı yapan
bazı Türkiyeli Gizli Yahudiler, konu antisemitizme gelince protesto
ederken mangalda kül bırakmıyor.
Protesto edip kötüleyeceksen, ikisini birden kötüleyeceksin. Hem
antisemitizmi, hem de islamofobiyi.
Bugün dünyadaki huzursuzluğun ve siyasî istikrarsızlığın ana sebebi
siyonizmdir, İsrail emperyalizmidir.
Antisemitizme karşı çıkanlar samimî iseler siyonizme karşı olmak
zorundadır.
Çağdaş dünyada antisemitizme yol açan iki sebep Siyonist ideoloji
ve İsraildir.
Neturei Karta hahamlarına göre Siyonizm ve İsrail devleti Tevrata
ve Museviliğe zıttır, küfürdür.
Ben Sünnî bir Müslüman olarak teröre karşıyım, lakin terörün ana
sebebinin Siyonizm ve İsrail olduğunu iyi biliyorum.
Türkiye Charlie’cileri, alabildiğine Siyonistlik yaparken, yine
alabildiğine İslam ve Müslüman düşmanlığı yapıyor.
Peygamberimize (Salat ve selam olsun ona) hakaret eden Charlie
karikatürlerini inadına ısrarla yayınlamaları, onların huzura,
toplumsal barış ve mutabakata karşı olduklarını kesin olarak
göstermiştir.
Artık taqiyye yapmaya, sahte laiklik pozlarına bürünmeye bile
ihtiyaç duymuyorlar.
Onların yaptıkları söz, fikir, ifade ve medya hürriyeti değil,
doğrudan doğruya İslam ve Müslüman düşmanlığıdır.
Müslümanlar çok iyi bilmelidir ki, bir ülkede nüfusça çoğunlukta
olmak, hür ve haysiyetli yaşayabilmek için yeterli değildir.
Çoğunluğu oluşturan Müslümanların birlik, beraberlik, ittihad
içinde bulunmaları gerekir. En azından İslamı savunmakta.
Medya konusunda üstün ve güçlü değilsen, kelle sayısı çokluğu
hiçbir şey kazandırmaz.
Eğitim senin elinde değilse ve genç nesilleri millî kimlik ve
kültüre göre yetiştiremiyorsan kölelikten kurtulamazsın.
Yeterli sayıda gerçek ziyalılara sahip değilsen kendi öz vatanında
hür yaşayamazsın.
Yine yeterli miktarda Müslüman medenî, güçlü, üstün değilse ikinci
sınıf vatandaş, parya, sömürge yerlisi olmaktan kurtulamazsın.
Onlar Charlie’cilik mi yapıyor, Müslümanlar öyle bir Muhammedîlik
yapacaklar ki, Charlie’ciler feleğini şaşıracak.
Onlardan biri kuyuya bir taş atıyor, bin Müslüman çıkartamıyor;
Müslümanlar öyle güçlü kimseler yetiştirmeli ki, onlardan birinin
attığı taşı öbürkülerin bini çıkartamasın.
Bütün bu dediklerimi vasıflı Müslümanlar yapabilir.
Her şeyden önce bir Selahaddin lazım bize.
(İkinci yazı)
İman Kardeşliğinin Talakı Yoktur
YÜCE Yaratan mü’min kullarını kardeş kılmıştır. Kur’anda “Hiç şüphe
yok ki, mü’minler kardeştir” buyrulmaktadır.
Sâlih olsun fasık olsun, iyi olsun kötü olsun, az günahlı olsun çok
günahlı olsun, kamil olsun ham olsun, mazlum olsun zalim olsun
mü’minler hep kardeştir.
Nikahın talakı olur da, iman kardeşliğinin olmaz.
Bir mü’min dinden çıkmadıkça onunla kardeşlik bozulmaz.
Biz zahire bakarız: Kişi Ehl-i Tevhid ve Ehl-i Kıble ise
kardeşimizdir.
Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) “Mazlum=zulme
uğramış olsun zalim olsun kardeşine yardım et” buyurmuştur.
Sormuşlar: Mazluma yardımı anladık da, zalime nasıl yardım
edeceğiz?.. Şu cevabı vermişler: Elini onun eli üzerine koyarsın,
yani zulmüne mani olursun.
Resulullah Efendimiz, zina ettiğini üç kere itiraf eden bir
sahabinin recmen idamını emir buyurdular. Orada bulunan biri idam
edilecek zatın aleyhinde ileri geri konuşunca Peygamber-i zişan onu
azarladılar; kardeşiniz ölünce cenazesinin alırsınız, namazını
kılarsınız, Allah’ın onu bağışlaması için dua edersiniz, defn
edersiniz buyurdular.
Mü’min mü’minin kardeşidir. Açıkça ve açıkta fısk ve fücur
yapmadıkça onun gıybeti yapılamaz. Onun gizli günah, ayıp ve
kusurları araştırılamaz.
Mü’minler birbirlerinin gizli günahlarını, dinleme böcekleriyle,
gizli kameralarla asla tecessüs edemezler.
Olgun mü’minler, Müslümanların ayıplarına karşı karanlık gece gibi
olmakla yükümlüdür.
Mü’minin mü’mine düşmanlık etmesi haramdır.
Mü’minin mü’mini, meşreb farklılığı dolayısıyla ötekileştirmesi
günahtır, ayıptır.
Cemaat, tarikat, meşreb, hizip, fırka holiganlığı İslam
kardeşliğini dinamitliyor.
İnsanlar melek değildir. Bir Müslüman sana kötülük ettiyse sen ona
iyilik edeceksin.
Müslüman Müslümana beddua etmez, hayır dua eder.
Aynı meşreb ve mezhepten olan mü’minler kardeştir; farklı
meşreplere mensup olan mü’minler has kardeştir.
Birbirleriyle kardeş olan bütün mü’minler tek bir Ümmet çatısı
altında ve teşkilatı içinde toplanmalıdır.
Bütün mü’minler râşid ve âdil bir İmama biat ve itaat
etmelidir.
Mü’minlerin ilim, irfan, imkan, kültür ve iktidar, icazet sahipleri
kardeşlerine nasihat etmeli, onları uyarmalı, aydınlatmalı,
bilgilendirmelidir.
İman kardeşliği tarikat, meşreb, cemaat kardeşliğinden önce
gelir.
Mü’minlerin kardeşliği Kur’an ve Sünnet ile sabittir.
Benim cemaatime, tarikatıma muhalif olan mü’min benim kardeşim
değildir diyenin küfre düşmesinden korkulur.
İman kardeşliğinin mekanları camilerdir. Orada her mezhep ve
meşrepten mü’minler günde beş kez toplanır, saf olur ve kendilerini
kardeş kılan Rahman’a secde eder.
Camilerdeki namaz saflarında Hanefî olur, Malikî olur, Şâfiî olur,
Hanbelî olur… Nakşî olur, Kadirî, Rufaî, Şazelî olur… Tasavvuf
taraftarı olur, Tasavvufa karşı olan olur… Aynı safta Şeyh-i Ekber
Muhyiddin Arabi’yi seven olur, ona karşı olan İbn Teymiyeci olur.
Velhasıl çeşitlilik olur.
İslam kardeşliği Ümmet birliği ve râşid Halifeye biat ve itaat ile
olur. Ümmet ve Hilafet elden giderse kardeşlik berhava olur.
Bu satırları kaleme alan bendenize sorulursa:
Âleme talkın veriyor, nasihat ediyorsun ama bu konuda senin durumun
nedir?
Cevap: Kardeşlik hukukuna aykırı ne gibi işler yapmışsam, bunları
eşeklik ve hamlık olarak görür ve bağışlanmamı dilerim.