EZANIM ben. Ezan-ı Muhammedî’yim. İslâm ümmetine insanlık çağrısıyım. Hakikatin yankısıyım. Diriliğe dâvetim ben. Mü’minler dünya işlerinde beş ayrı zamanda nefeslenmek ve Hakk divanında niyaza durmak için benim çağrıma odaklıdırlar.
EZANIM ben.
Ezan-ı Muhammedî'yim.
İslam ümmetine insanlık çağrısıyım.
Hakikatin yankısıyım.
Diriliğe davetim ben.
Mü'minler dünya işlerinde beş ayrı zamanda nefeslenmek ve Hakk divanında niyaza durmak için benim çağrıma odaklıdırlar.
Tazelenmek demektir bu.
Dünya kirlerini yıkayıp arıtmak ve negatif enerjileri yakıp atarak pozitif cereyanla dolup tekrar işine gücüne, ailesine dönmek benim duyulmamla başlar.
Gurbet ele düşmüş hüzünlü bir yürek beni duyduğunda vuslat duygusu yaşar.
Gariplik çekip gider üzerinden.
Yeryüzünün bir mescit olduğu bilincine kavuşur beni işitmekle…
Ve yarin olmadığı yerin gurbet olduğunu idrak eder.
Ezan sesi varsa seni kendine çağıran var demektir.
Seni dikkate alan var demektir. Seni önemseyen var demektir.
Seni öteden beriden çekip alarak kendi huzuruna almak isteyen var demektir.
Hasreti dindirmek isteyen var demektir. Vuslatı önceleyen var demektir.
Yalnız değilsin, dünyada seninle birlikte tekbir alacaklar var, kıyam edecek olanlar var, rükuya, sücuda varacak olanlar var. Tahiyyatta bulunacak olanlar var demektir.
Yani yalnızlık yoktur. Keder yoktur. Birlik ve beraberlik vardır.
İşte ben bunun simgesiyim.
…
HATIRLAR MISIN bilmem ama ben sana yine de hatırlatayım.
Ben senin kulağına özenle okunanım.
Senin adın benden sonradır.
O isimle anılman hemen benim ardımcadır.
Ben senin isminin evveliyim.
İşte bu sebeple beni nerede duyarsan için ürperir.
Ruhun kanatlanır.
Aklın aydınlanır.
Gönlün coşkulanır.
Ben ezanım çünkü.
…
ÇOCUKLUĞUNU bir düşün hele…
Elektriklerin olmadığı o dönemlerde annen, baban akşam iftar sofrasının başına oturur seni sokağın başına kulak gözcüsü olarak gönderirlerdi.
İlk sen işitirdin beni.
Beni duymuş olmanın heyecanını, neşesini son sür'at koşarak iftar için müsaade bekleyen ailene götürür muştulardın.
Bunu otuz gün boyunca yapardın.
Ben senin ilk çocukluk heyecanınım.
Çünkü ben ezanım.
…
BİLDİRMEK, duyurmak, çağrıda bulunmak, ilan etmek anlamlarına gelirim.
Vaktin geldiğini bildiririm.
İslam'ın şiarıyım ben. Simgesiyim. Müslüman varlığının sembolüyüm.
Allah'ın varlığını ve birliğini günde beş kez ilan eden seslenişim.
Efendimizin O'nun Resulü olduğunun müjdeleyicisiyim.
Salaha ve felaha çağırıcıyım.
Asıl kurtuluşun nerede olduğunun şifrelerinin kulaklara sunanım.
Ben farz namazlar için okunanım.
Duyulduğum her yerde hükmüm geçer ve bir başkası tarafından seslendirilmem gerekmez. Ama duyulmadığım yerde duyurulmam kaçınılmaz olur.
Ben dünyanın her noktasında ardışık olarak yankılananım.
Sesimin, yankımın ulaşmadığı hiçbir nokta kalmaz.
Ben tekrarlananım. Mü'minler müezzin beni okurken tekrarlarlar.
Her inanmışın dilinde olanım ben, çünkü ezanım.
Kur'an-ı Kerim'de bana işaretler vardır. Bildiri, ilam manasında yer bulurum orada. Sözlük anlamda ve çeşitli fiil kalıplarıyla yine yüce kitapta yedi yerde bulunurum.
Ben rüyada sahabe efendilerimizden ikisine gösterilenim.
Fahr-i Kainat Efendimiz tarafından bizzat Bilal-i Habeşi'ye ezberletilenim.
Her vakit onun yanık diliyle tekrar edilenim.
Ardından İslamiyet yayıldıkça yayılanım.
Çünkü ben ezanım, bildirenim, ilan edenim, duyuranım.
Bu Ramazan ayında kulağında bir başka yankılanıyorum, bundan mutluyum.
Ama ne olur bayram sonrasında beni garip bırakma.
Dinle yine beni.
Ve…
Duy ve çağrıma uy.