Her ne kadar ilk yazı ve özellikle yeni bir mecrada çiçekli böcekli yazılar daha güzel olacak olsa da omzumuzdan inmeyen ölüm hakikati, her şeyi alt üst edebiliyor, kurulacak cümlelere müdahale edebiliyor...
Her ne kadar ilk yazı ve özellikle yeni bir mecrada çiçekli böcekli yazılar daha güzel olacak olsa da omzumuzdan inmeyen ölüm hakikati, her şeyi alt üst edebiliyor, kurulacak cümlelere müdahale edebiliyor.
Kimsenin okumadığı bir romanda, yavaş yavaş ölen ve ölümü kendisi dışında kimsenin kabullenmediği bir genç vardı. Kitap anlaşılmayacağı üzere bana ait, ismi hayatlar ve kayıplar. Konusunun da finali hariç şu an yazmaya çalıştıklarımla alakası hiç mi hiç yok.
Genç yavaş yavaş ölüyor, hiçbir şeyi hatırlamıyor, elini ayağını, parmak uçlarını… burnunu kaşıyamıyor genç. Adını koymadım ancak insanın belki de ölümü en çok isteyebileceği hastalığa düçar idi.
Şahsımın da imtihan olarak en çok korktuğu durumlardan biriydi hastalık. Ne o karaktere bu sonu yazarken, ne o hastalığın hakikatte varlığından bihaber olmamama rağmen bu hastalığı uydururken yanı başımda yaşanacağını bilmedim, tahmin etmedim. Edemedim.
Yazmak belki kolay ancak gözünüzün önünde birisinin alsye mahkum oluşunu hissediyor oluşunuz çok ağır. Yaşayanın iç dünyasına dair yorumum ve fikrim elbette gün olur hikayenin devamı yazılırsa olacak. Ancak gözlem olarak şunu paylaşabilirim; gözünüzün önünde birisi ses tonu dahil herşeyini yitiriyor. Yürümekte zorlanıyor… sonrası yürüyememek! Yemek yemekte tutmakta herhangi bir şeyi zorlanıyor. Sonrası parmakların hareket edememesi. Kaşınmak, sakınmak, herhangi bir yerini sallamak tutmak… elbette yok artık. Makinesiz nefes almak bir yana damağınızda ortaya çıkan tükürüğe müdahale edemiyorsunuz. Ez cümle als böyle bir hastalık. Bir uzman değilim. Bir uzman kalkıp aslında als o değil şöyle şöyle diye başlayıp çok dolu cümleler kurabilir. Ne yazık ki anladığım ve şahit olduğum bundan ibaret.
İyileşmesi için dua ve gayret ettiğimiz bir gonca vardı. Ömrünün baharında, ailesi için göz nuru. Hafta sonu daha iyi olduğuna dair haber almak isterken… tüm acılarından azade , burada kullanamadığı kollarıyla cennete yelken açtığını öğrendik.
Hayallerini biliyorduk ancak aldığı kararları ve az kişiyle paylaştığı duayı öğrenince ne tepki vereceğimizi şaşırdık.
Ölüyoruz nitekim.
öleceğiz. Haberimiz yok gibi yaşıyoruz , o hep yanımızda duruyor. Bu karmaşık yazı ölüme…
ölüme dimdik duran kız babalarına ve annelerine…
acıyla metaneti karıştırmayanlara…
cennet duasıyla bakanlara gönderdiklerine…
hepimiz oraya gideceğiz. Hep birlikte orada toplanacağız. Orada bulunmayı arzu ettiğimiz konuma göre hareket belirlemekte fayda var. Ölümden sonrasına dair itirazı olanlara anlatacağımız hiçbirşey yok. Orada onlarla da bulunacağız. Selfie çekmek mümkün olmayacak elbette.
Daha az ciddi konularda kelimelerde buluşmak duasıyla…