Ne zaman insanlığa dair umudum tükenecek olsa bir vesile insanlığımdan utanıyorum ve ne zaman ki insanlığa dair heyecanım artsa yine insanlığımdan utanıyorum. Utanmak bize yazılan galiba…
Ne zaman insanlığa dair umudum tükenecek olsa bir vesile insanlığımdan utanıyorum ve ne zaman ki insanlığa dair heyecanım artsa yine insanlığımdan utanıyorum. Utanmak bize yazılan galiba… Bize düşen mesuliyet… Neresinden bakarsak nobranlık, neresinden bakarsak hamasi, neresinden bakarsak bakalım bakılmasa daha iyi hissettiresi bir vahim tablo bu!
İçi boşaltılacak bir şeyin bırakılmamasıyla alakalı aslında. Mesela o kadar birbirimizden ve kimliklerimizden nefret ettik ki Ayasofya konusunda bırakın sağı solu,İslami kesim dahi ağız dolusu sevinebilmiş değil. Ortaklıklarımızı yitiriyoruz, kimse kusura bakmazsa. Yeni ve anlamsız, bir o kadar da samimiyetsiz ortaklıklar koyuyoruz yerine, kadim dostluklar ve hukukun…
Kurduğunuz ittifakların hiçbiri gönlünü kaybetmiş bir mahalleyi veremeyecek size veya bize. Hiçbir ambargo veya akreditasyon sizi daha güçlü kılamayacak,biz olma kabiliyetini yitirmekte ısrarcı olduğunuz takdirde!
Kafelerde masalara koyduğumuz sigara paketinin yanındaki ısırılmış armut armalı telefon ve eşarbın üstünde, sakalın böğründe duran pahalı görünümlü güneş gözlükleri koruyamayacak sizi. Sizi, aslında bizi elbette hiçbir şey koruyamayacak. Çünkü ayetelkürsimizi yitirdik. Artık bizi muhafaza edecek bir muavvizeteynimiz yok.
ElbetteKur'an hala ve kıyamete kadar dimdik ortada, ancak biz gönlümüzün vahiyle arasını açmakla kalmadık, Hira'yı ortadan kaldırdık. Kala kalatanrı dağı kaldı elimizde. Orada da soğuk, rüzgar ve kurt çığlıkları! Hocanın dediği gibi; ben bunun neresini düzelteyim.
Ayasofya konusunda ortağa yakın bir mutabakat olduğu halde sokaklarda birkaç heyecanlı insan dışındasevincimiziçığlık çığlığa haykıramadık. Zincirlikuyu'da yatan ADAM'la Keş dağında kalan yiğit gündemine çakmıştı gönlünü gönlüne değdirenlerin oysa. Onlara da selam olsun madem.
Temmuz'un gecesinde tankları birlikte durduran insanlar, bu kadar hızlı ve anlamsızca birbirinden nefret etmemeliydi! Bu kadar hazımsız ve kontrolsüz bir düşmanlık ortaya çıkmamalıydı. Türklük ve Kürtlüğün yanında sağ ve sol, sendika, saplantı ve belalarımız yokmuş gibi yeni lanetler çıkarmamalıydık başımıza!
Ne diyor muhterem abimiz Yusuf Hayaloğlu:
Yüreğim kanıyor, yüreğim kanıyor
İncinmeseydi öykümüz böyle…
Ve o türküde söylendiği gibi: Diyeceğim çok amma da pek kalabalık yerdesiniz…