Ülkemizde etik değerlerin ve ahlaki ilkelerin toplumda ve kamu yönetiminde yer bulması için yıllardır yazıyor ve anlatıyorum. Etik ve Hukuk bağlamında, hukukun ve ahlakın toplum genelinde ve kamu yönetimi nezdinde geçerlik bulması ve yaygın bir şekilde hayata geçirilmesi için onlarca köşe yazım makalem, seminer ve konferansım mevcuttur.
Ülkemizde etik değerlerin ve ahlaki ilkelerin toplumda ve kamu yönetiminde yer bulması için yıllardır yazıyor ve anlatıyorum. Etik ve Hukuk bağlamında, hukukun ve ahlakın toplum genelinde ve kamu yönetimi nezdinde geçerlik bulması ve yaygın bir şekilde hayata geçirilmesi için onlarca köşe yazım makalem, seminer ve konferansım mevcuttur.
Bu anlatımlarımı ve bu çabamı sırf rıza-i ilahi için gerçekleştirdim ve Allah ömür verdikçe ve sıhhatim yerinde oldukça, ölene dek etik, ahlak ve hukukun bu toplumda ve Devlette hakim olmasına çalışacağım.
Azim ve çaba bizden yardım ve tevfik Allah'tan. (Tevfik, Allah'ın hayırlı işlerde kişiyi başarılı kılması anlamında kullanılan bir terimdir.)
Peki, yıllardır, Devlet memuriyetinde 40 yıla yakındır, Etik Değerler Hocası olarak 20 yıla yakındır Etik, Hukuk ve Ahlak bağlamında anlatımlarda ve çabalarda bulunuyoruz da durum nedir? Vardığımız noktada etik, hukuk ve ahlak bakımdan toplum ve Devlet açısından hangi ahvaldeyiz? Devlet derken kastım şudur. Kamu Yönetimimiz hukuk ve etiğe ne ölçüde riayet ediyor? Toplum derken kastımız bu toplumun fertleri, aileden başlamak üzere ne kadar adalet ve hakkaniyet içinde davranış gösteriyor? Milletimizin fertlerinin ahlak ve adalet anlayışı sözde mi, özde mi?
Bu sorulara maalesef olumlu cevap veremiyorum. Etik ve hukuk bağlamında kamu yönetimi ve toplum hayatı açısından durumumuz pek de iç açıcı değil.
Kamu yönetiminde hukuk yerine kanun, ahlak ve etik yerine de keyfilik hakim.
Hukuk ve kanun aynı manaya gelmez. Zaten etik ile hukuk birbirine yakındır. Etik hukukun altlığıdır.
Etik ve hukuk nedir? Etik ve ahlak nedir? Gelin isterseniz bir kaç tanım ile konumuza devam edelim.
Etik kavramı Yunanca 'ethos'' sözcüğünden gelmekte olup 'karakter, alışkanlık', anlamları taşımaktadır. Etik bir felsefe terimidir. Hatta felsefenin önemli bir dalıdır. Etik: Felsefenin 'ödev', 'yükümlülük', 'sorumluluk' ve 'erdem' gibi kavramlarını analiz eden, 'doğruluk' veya 'yanlışlık' ile 'iyi' veya 'kötüyle ilgili ahlaki yargıları ele alan, 'ahlaki eylemin doğasını soruşturan ve iyi bir yaşamın nasıl olması gerektiğini açıklamaya çalışan bir bilim dalıdır.
Etik ve ahlak aynı manaya gelmez. Etik ve ahlak arasında nüans vardır. Etik bir bilim dalı, genel bir anlam ifade derken ve teori iken, ahlak bir uygulama ve yerel anlam ifade eder. Ahlakın yerel olması önemli olmasını da beraber getiriyor. Her yerde geçerli olan etik değerler yerine yerel anlamda geçerli olan ahlaki değerler mevcuttur. Bir İngiliz için etik değerler 'adalet, şeffaflık, eşitlik, kamu yararı, doğruluk ve dürüstlük' nasıl önemliyse, bir Türk için de aynı değerdedir. Ancak bir İngiliz'in yerel ahlaki anlayışı ile bir Türk'ün yerel ahlaki anlayışları eşit olamaz. Mesela, bizim ahlak ve ananelerimizde büyüklerimizin karşısında ayak ayak üstüne atarak oturmak ayıplarken bir İngiliz bunu normal görebilir. Bu ahlak anlayışındaki farklıktan kaynaklanır.
Hukuk: Toplumdaki sosyal, kültürel, ekonomik, mali ve diğer tüm ilişkileri düzenleyen ve bu ilişkilerde kurallara uymayanlara karşı devletin yaptırım gücünü belirleyen düzenlemeler bütünüdür. Hukuk kurallarının kaynağı, etik, ahlak ve vicdandır. Etik, hukuktan daha geniş ve daha kapsayıcıdır.
Hukuk akıllara hitap eder, etik ise vicdanlara hitap eder.
Hukukta yaptırım maddidir, etikte ise yaptırımlar manevidir.
Hukuk kuralları yazılıdır. Etik kuralları ise daha çok vicdanlarda yazılıdır.
Hukukun amacı adaleti gerçekleştirmektir. Buna karşın etiğin amacı 'iyi'yi gerçekleştirmek ya da iyiye ve doğruya ulaşmaktır.
Hukuk kuralları devlet tarafından oluşturulur. Etik kuralları ise devletin yanı sıra diğer kurum ve kuruluşlarca da oluşturulabilir.
Etik ve hukuk arasındaki bu farkları böyle belirttikten sonra şu hususların da altını çizmek istiyorum.
'Her yasa dışı davranış aynı zamanda etik dışı davranıştır. Ancak, her etik dışı davranış aynı zamanda yasa dışı davranış demek değildir.'
Bu söz ile şunu anlatmak istiyorum. Bazı şeylerin yapılmasını mevcut hukuk düzeninde normal görebilirsiniz, çünkü o hususta bir hukuki kural, norm yoktur. Mesela bir Belediye Başkanının en yakınını ve hatta eşini yanına yardımcı olarak atamasında belki bir engel olmayabilir. Buna hukuk izin verebilir. Peki, böyle bir saçmalığa vicdan ne der? Bir Belediye Başkanının yakınlarını Belediyede işe almaya hukuk izin verse de bu durum yani etik değerler, ahlaki ilkeler açısından uygun değildir.
Gelin isterseniz tüm devlet Dairelerinin hepsinde esas kural olması gerek bir kavram üzerinde duralım.
Çıkar Çatışması: Kamu görevlilerinin görevlerini tarafsız ve objektif şekilde icra etmelerini etkileyen ya da etkiliyormuş gibi gözüken ve kendilerine, yakınlarına, arkadaşlarına ya da ilişkide bulunduğu kişi ya da kuruluşlara sağlanan her türlü menfaati ve onlarla ilgili mali ya da diğer yükümlülükleri ve benzer şahsi çıkarlara sahip olmaları halini ifade eder. Kamu görevlileri, çıkar çatışmasında şahsi sorumluluğa sahiptir ve çıkar çatışmasının doğabileceği durumu genellikle şahsen bilen kişiler oldukları için, herhangi bir potansiyel ya da gerçek çıkar çatışması konusunda dikkatli davranır, çıkar çatışmasından kaçınmak için gerekli adımları atar, çıkar çatışmasının farkına varır varmaz durumu üstlerine bildirir ve çıkar çatışması kapsamına giren menfaatlerden kendilerini uzak tutarlar.
Çıkar çatışmasına bir örnek: Bir yöneticinin, amcasının arsasının da bulunduğu bir yerin kamulaştırılmasına karar verecek bir kurulun içinde yer alması. (Buna hukuk izin verir, ancak etik izin vermez) Başka bir örnek: Bir fabrikaya denetime gönderilen bir kontrol elemanının o kontrole gittiği yerde eşinin o fabrikada müdür olması. (Buna hukuk izin verir, etik izin vermez.)
Çıkar çatışması, kamu yararı ile kişisel yararın aynı düzlemede bir görev ya da bir iş sırasında karşı karşıya gelmesidir. Kamu yararına riayet edildiğinden kişisel yarar zarar görmekte, kişisel yarara riayet edildiğinde kamu yararı zarar görmekte ve kişi, yani kamu görevlisi bu durumda hukuk ve etik arasında kalmaktadır.
Peki kamuda çıkar çatışmasına düşen kamu görevlileri kamu yararına mı riayet etmekte ve onu öncelemekte midir, yoksa kişisel yararına uygun bir şekilde usulsüzlük mü yapmaktadır?
Bunun cevabını yazımının ikinci kısmında bulacaksınız, inşallah.