Kâinatın

Efendisi -aleyhisselam- öyle buyururlar "hubb'ül vatan, mine'l imân/vatan sevgisi, imândandır." Buradaki "vatan" sadece "yurt" değildir, aynı zamanda insanın memleketidir. Bununla alâkalı olsa gerek ki sıla-i rahim; sılayı, şehrini, hısım ve akrabayı ziyaret vâcibtir.Bunları bize Nihat Kızıltunç hatırlattı.

Nihat

Kızıltunç, kendisi yurt dışında çalışan, Erzurum Dumlu'dan bir vatan sevdalısı. Bir süre evvel Dumlu İlköğretim Okuluyla, Dumlu Ortaokulu talebelerine "Sevgili Peygamberim Siyer-i Nebî" kitabımızdan alıp hediye etmiş. Bu haber bize ulaştığında bir de rica ulaştı. Nihat Bey, "Dumlu'ya gidip bu kitapları imzalamamızın mümkün olup-olmadığını" sormaktaydı. Bu esere çok emek vermiş olan arkadaşım Ragıp Karadayı, bunu naklettiğinde şunu dedik "Peygamberimize hizmetin mevzu olduğu yerde farklı bir şey düşünmek mümkün mü? Elbette gideceğiz!"

Ragıp

Karadayı ve eserin yayıncısı İsmet Demir'le birlikte pazartesi sabahı Erzurum'a uçtuk. Bizi hava meydanında Türkiye gazetesi Erzurum temsilcisi Cumali Geleri, Organ Nakli Doğu Anadolu Koordinatörü Dr. Fatih Gacıroğlu ile Av. Yavuz Ertugay karşıladılar. Ancak karşılayan biri daha vardı. Nihat Kızıltunç, yurt dışında olduğu halde nice kilometreler öteden dakika dakika bizi takip etmiş, şâhâne bir misafirperverlik numunesi sunmaktaydı...

Öğleden evvel Dumlu İlköğretim Okulu'na gittik:

Hazırlıklar olağanüstüydü. Pırıl pırıl yavrularımızdan mehteran bölüğü teşkil edilmişti. Çiçekler, mehter ve okul müdiresi Onur Kurdulu başta olmak üzere öğretmenlerimizin candan alâkasıyla karşılaştık. Toplantı salonunda serçe kuşlarının bile güzelliklerini kıskanmaları mümkün yavrularımızla sohbet ettik. Zekâlarının parlaklığı bizi çok sevindirdi. Düşünceleri ise inceler incesiydi. Sevgili Peygamberimize mektuplar yazmışlar. O mektupları bize teslim ettiler. Serâpa samimiyet dolu olduğuna emin olduğum mektupların paketini hâlâ açabilmiş değilim. Kitap imzalama ânında yaşadığımız güzellikleri anlatmaksa hayli zor.

Dumlu ilköğretim Okulu'ndan sonra Dumlu Ortaokulunun etkinliğinin yapılacağı salona gittik. Burada da okul müdürü Fatih Bayrakçeken başta olmak üzere pırıl pırıl öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz ve velilerle birlikte olduk. Sevgili Peygamberimize dair etraflıca bir konuşma yaptık. Ardından etkinlikler başladı. Bu okulun gençleri, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle Resuller Resulünü anmak için çok ama çok güzel hazırlanmışlardı. İlâhiler, tiyatrolar edebli, kalbden, tesirli ve güzeldi. Burada da kitaplar imzaladık. Ortalık gül bahçesine döndü.

"Eshabım, gökteki yıldızlar gibidir, kim hangisine tutunursa kurtulur" Hadis-i şerifinin bir tiyatroda kalblere nakşedildiğini tasavvur etmenin ne demek olduğunu, kadını ve erkeğiyle ilklerin müşrikler karşısında aşılmaz dağlar misali nasıl da yiğitçe durduklarını o günler denli yaşadık. Her iki okulumuzun idareci, öğretmen ve berrak sular kadar temiz yavrularına kalbi şükran ve dua borcundayız.

Dumlu'da sanki bir bayram yaşamıştık. Akşam geç vakitlere kadar okuyucularımızla ve üniversiteli gençlerle ayrı ayrı buluşmamız oldu. Kültür penceresinden tarih ufkuna açıldık, dün bugün yarın muhasebesi yaptık...

Ertesi gün, Eshab-ı kiramdan Seyyid Abdurrahman Gazi Hazretleriyle diğer türbe sahibi zâtları ve bir mimari şâheser Ulu Cami ile vali beyi ve tabyaları ziyaret ettik. Erzurum valisi Dr. Ahmet Altıparmak'la sohbetimiz
neticesinde hakkındaki sözümüz şu olacaktır. "Değerler eğitimiyle en aykırılara bile faydalı olabilen bu mülki âmirimiz, hem Erzurum ve hem de ülkemiz için kazanç sayılacak insan varlıklarımızdan biridir."

Salı öğleden sonra ise Aziziye, Mecidiye ve Hamidiye Tabyalarından Aziziye ve Mecidiye Tabyalarını gezdik... Erzurum, Sahabe-i kiramdan izler taşıyan ve ayrıca İlhanlı, Selçuklu, Osmanlı taş eserlerinin ayakta olduğu bir vilayetimiz. Biz, bu şehri Medine-i Münevvere'ye benzettik. O'nun gibi etraf dağlarla çevrili. Bir farkla ki bu dağlar, karla kaplı. Burada yaz ve kış aynı ânda yaşanıyor. Ama hayrettir ki şifalı suları,
çift oluklu çeşmelerden gürül gürül boşa akmakta. Muhteşem tabyaların hâlâ Askeri Müze veya üniversite olmamış olmasını ise anlamakta çok zorlandık. Erzurum, herhangi bir şehir değil. Erzurum, mânâsı ve maddesiyle değerli. Bu iki günlük ziyaretimizde bu şehrin, o değer ölçüsüyle yeniden keşfi gerektiğini buruk bir kalble yaşadık.