Geçen gün, Ankara’da kurulu bulunan Server Vakfı’nda bir sunum dinledim. O sunum Karabük Üniversitesi Felsefe Bölümü Profesörlerinden Mehmet Münir Dedeoğlu Hocamızın sohbet havasında geçen sunumu idi.
Sunumun başlığı “Allah Gerçekten Merhametliyse Bu Kadar Kötülük Neden Var?” O günkü sunum başlığı, esasında Hocanın çıkarttığı bir kitabın da başlığıdır.
Sunum sonunda Hocamızın kitabını aldım. Kendisine ben de kitap hediye ettim. Hocamızın şu sözü hoşuma gitti. "Kitap veren kitap bulsun."
Neyse asıl söylemek istediklerim bunlar değil.
Birçok insandan duyuyoruz, “Allah (cc) adaletliyse neden Dünya’da adaletsizlik var? Allah (cc) merhametli ise neden Dünya’da bunca merhametsizlik var? Neden bunca acı, çile ve gözyaşı var?”
Bu sorular uzar gider.
O gün sunum sırasında, Hocamıza “bıçağın üretilmesi şer değil, bıçağın şerre kullanılması şerdir” diyerek katkıda bulunmuştum. Gerçekten de “bir bıçakla cinayet işlenmesinde, kimse bıçağın üreticisini suçlamıyor ve bıçağı şerde (kötü işlerde) kullananı suçluyor.”
O gün, sunum sonunda da o konuyla alakalı, yani, Allah (cc) merhametli ise, bunca merhametsizlik neden var sorusuna cevap bağlamında şu üç noktaya dikkat çekmiştim.
1-O soruda “mantık hatası” vardır. Mantık hatası olan sorulardan bir sonuç çıkmaz. Yani şu mantık hatasından (“nadir olan şeyler değerlidir, gerçek hayatta topal at nadir bulunur, öyleyse, “topal at” da değerlidir” sözü baştan itibaren yanlış olup) bir sonuç çıkmayacağı gibi, “Allah (cc) merhametliyse Dünya’da bunca merhametsizlik niye var” sorusu baştan itibaren yanlıştır, mantıksızdır ve baştan yanlış ve mantıksız olan bir sorudan mantıklı ve doğru sonuçlara varamazsınız. Zaten Mehmet Münir Dedeoğlu Hocamız da, o soru başlığı altında bir kitap yazmış olsa da bir sonuca (herkesi ikna edici bir sonuca) varamadığını o gün belirtti.
2-Totoloji diye bir husus ve mantık biliminde bir kavram var. Totoloji, “hepdoğru veya eşsöz”, bir bileşik önermenin kendini oluşturan önermelerin her değeri için daima doğru sonuç vermesi durumudur. Bir şeyi kendi basitliğiyle tanımlayan tanımlardır. Bu tür tanımlar yeni bir bilgi vermez. Örneğin, ev evdir”, “adam gibi adamdır”, gibi tanımlar kendi başlarına yeni bilgi vermez. Bu nokta itibariyle “Allah (cc) merhametliyse, bunca merhametsizlik niye var” sorusu totolojik bir sorudur ve hiçbir sonuç getirmez, çünkü, “bu böyleyse, böyledir” durumu mevcuttur. Yani Allah (cc) bu Dünya'yı böyle yarattı. Bunun tartışması abestir. Bunu söylemek istiyorum.
3-Bu üçüncü husus, kendi aklıma sorup da aldığım bir cevap üzerinedir. “Dünya, bu formatın haricinde, başka bir şekilde dizayn edilebilir miydi?” (Zaten, bu soru aynı zamanda yazımın başlığıdır.) Bu soruyu sorarken elbette “cennet ve cehennem bir veri, yani sorunun çerçevesinde mevcut olan bir gerçektir. Ahiret ile cennet ve cehennem bir gerçek iken, aklen ve mantıken, Dünya’nın, mevcut bu hali dışında, başka bir formatta olması mümkün değildir. Yani şunu söylemek istiyorum: Mutlak adalet, mutlak merhamet, mutlak huzur, mutlak zenginlik, mutlak güzellik ve benzeri mutlaklıklar var ise, niye ölüm var, niye ölümden sonra, cennet var? Zaten bu mutlaklıklar ile Dünya bir Cennet olmuyor mu? Oluyor. Bu sorulara bu cevap veriliyorsa, bu Dünya’da ölüm var ise, tüm cevaplar anlamsız hale geliyor. Ve ölümün mevcut olduğu bir Dünya’da, Dünya’nın bu formatta olması anlamlıdır. Aksi halde ölüm ve ölüm sonrası anlamsız olacaktı. Elbette ki, Allah (cc) anlamsız iş yapmaz. Öyleyse “Dünya’nın, bu formatın haricinde, başka bir şekilde dizayn edilebilmesi” mümkün olmadığı ve öyle bir Dünya akla da uygun olmadığı için Dünya bu haliyle (akla da sorularak) kabul edilecektir.”
Dünya bu haliyle kabul edilmezse ve başka yerlere sapılırsa akıl o soruların altında ezilir kalır.
Şair ne demiş kulak verelim:
“İdrâk-i maâlî bu küçük akla gerekmez.
Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez.”
Ziya Paşa
Aklımız bunca sorunun altından kalkacak şekilde yaratılmadı. Ancak kendine bu Dünya’yı basitçe kavrayıp ölüm sonrasında muazzam bir hayatı idrak edecek, bunlar da kendine yetecek, yani en elzem hususları bilecek şekilde yaratıldı. Elzemin dışında soruları akla sormayın, o akıl terazisi onları çekemez ve terazi çöker.
Böylece şuna da vardık. (Yukarıdaki 3 husus yanında şu 4. hususa da dikkat çekiyorum.)
4-“Allah Gerçekten Merhametliyse Bu Kadar Kötülük Neden Var?” sorusu elzem değildir, gereksizdir. Hatta şeytani bir sorudur. 5. tespitim de şu.
5-“Şeytani sorulardan Rahmani cevaplar çıkmaz.”
6. Bir sonuç da var.
6- Aklı ağır sorular ile ezdirmeyin.
Bu Dünya’dan böyle bezdirmeyin.
(Bu da Ziya Paşa gibi bir sesleniş oldu.)
Ve yazımızın başlığındaki sorumuzun, yani “Dünya başka ya da insanların istediği bir formatta olabilir miydi?” sorunuzun cevabına gelelim.
Olamaz, asla olamaz, asla mümkün değil.
Anlamayanlara bir de espri babında seslenelim: “Olsa dükkan senin.”
Bu kadar ciddiyetten sonra sonunda bu espri iyi oldu. Anlayan anladı. Zaten anlamayana hiçbir sözün faydası yok.
Ve şu şiirimi de, konumuz sadedinde, gerçeklerin bir manzum ifadesi olarak sunuyorum. Belki anlamayanlar anlar.
DÜNYA DENİLEN YER
Bu alem fani, yalnız bir andan ibaret.
İnsan için, bir imtihandan ibaret.
Ebediliği ancak bir zandan ibaret.
Dünya denilen yer, gelip geçici bir yer.
Bazı şeyler anlaşılmaz, tam bir muamma.
Anlamadığın şeyleri hayra yor amma.
Mutlak adalet bulamazsın, hiç arama.
Dünya denilen yer, kimi bakar, kimi yer.
Şu gerçek aklında bulunsun, iyi bil.
En son ölüme ayarlı, bu yol, bu menzil.
Sağ salim çıkman hiç mi hiç mümkün değil.
Dünya denilen yer, insanı tüketir yer.
Azrail'in elinde, "can" denilen bir kuş var.
İnsanın içinde doğru yolu buluş var.
Ancak, bu şekilde tek bir kurtuluş var.
Dünya denilen yer, gel de buna kafa yor.
Vurdum duymaz yaşıyoruz ölüşüne.
Şaşıp duruyoruz, hayatı bölüşüne.
Bakma öyle, bir sevgili gibi gülüşüne.
Dünya denilen yer, hiç kimseye olmaz yâr.
Dünya denilen yer, hiç kimseye olmaz yâr.
Vesselam