Sn Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Parti genel başkanlığını bırakarak
Cumhurbaşkanlığına geçmesi mevzuu gündeme geldiğinde bu sütunda,
çıktığımız televizyonlarda ve konferanslarımızda "bir dönem daha
yerinde kalmasını, şartların bunu zaruri kıldığını, anayasa
değişikliğinden sonra Cumhurbaşkanlığına çıkmasının isabetli
olacağını" bir çok yazı ve konuşmalarımızla uzun uzadıya dile
getirmiştik. Bu sütunu, bizi sürekli takip edenler, bu
dediklerimizi çok rahat hatırlayacaklardır.
Mevcut neticede sn Erdoğan'ın partinin başında bulunmamasının
tesiri olmadığını kimse iddia edemez. Sn Cumhurbaşkanı da bunun
farkında olduğu içindir ki son güne kadar meydanlara çıktı...
Bunu derken Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu başarısız bulduğumuzu kimse
düşünmemeli. Canla başla çalışarak elinden geleni yaptı. Artık hiç
bir ihtimal kalmayıp da Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçimine
gireceği gündeme gelince henüz hiç kimse telaffuz etmeden biz, bu
sütun risk alarak AK Parti genel başkanı ve Başbakan olarak sn
Davutoğlu'nu teklif ettik. Orada da kalmadık. O yazımızda ve
seçildikten sonraki yazılarımızda Ahmet Davutoğlu için "bilge
adam", "yerli" ve "milli" tesbitleri yaptık. "İki asırdan bu yana
eli kalem tutan ilk devlet adamımız" dedik. "İrticalen konuşurken
de fikir inşa etme kabiliyetine sahiptir" diye ilave ettik. "Bilge
adam" sözümüz, daha sonra parti tarafından slogan hâline
getirildi.
Ne var ki sn Başbakan'ın yakın bürokrat yardımcıları, etrafında
duvar oldular. Başbakanla canlarının istediklerini görüştürdüler.
Tebrik için arayanlara bile gün vermediler. Telefonlarını
açmadılar. Bu "yakın çevre" felaketine o güzel insan da uğramıştı.
Ama hiç bir zaman bundan haberdar olmadı. Böylece bazı
istişarelerden mahrum kaldı. Bunun sonucu olarak da bazı
gönüldaşlar için "ulaşılamayan adam" durumuna düştü. Tayyip
Erdoğan, ilk defa Başbakan olduğunda tebrik ederken kardeşâne
hislerle kendisine "ulaşılmayan adam olma" dedik. Allah için hakkı
teslim etmeli ki, buna hassasiyet gösterdi. Yurtiçi veya dışından
aradığımızda en geç iki saat sonra dönüş yaptı. Bugünkü neticede bu
ulaşılamama keyfiyetinin payı elbette var.
Üçüncü husus:
Yine bizi takip edenler gâyet net hatırlayacaklardır: Son güne
kadar "gelin şu üç dönem şartından vazgeçin" diye gerekçeleriyle
birlikte defalarca yazdık ve konuştuk. O yazı ve konuşmalarımız
bugün arşivlerdedir. Üç dönem şartıyla AK Parti'den 70 kişi
giderken 7 Haziran seçimlerinde de 70 vekil eksilmesi düşündürücü
bir denkliktir. Tecrübeli bir kadro, geriye çekilirken onların
yerini elbette bu isimleri aratmayacak yeni insanların alması
gerekirdi. Umre dönüşü sn Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bize şu
söylediğine Ticaret Bakanı sn Nihat Zeybekci şahittir.
Cumhurbaşkanı aynen şunu dedi: "Sadece parti ile olmaz, toplumda
karşılığı olan güçlü isimlerin de meclise girmesi lâzım!"
Seçim sürecinde biz de bu sütunda "Aday Seçecek Kurullara Bir Çift
Sözümüz Var" diye bir yazı yazmış ve o seyahatte sn Cumhurbaşkanına
bahsettiğimiz gibi "bu seçimlerin 1946'dan bu yana yapılmış bütün
seçimlerin en mühimi ve eşik seçim olduğunu, aday tesbitinin büyük
vebali bulunduğunu" sarahaten dile getirmiştik.
Bugün artık dile getirmekte hiç bir mahzur yok ki aday listeleri
seçmende hayal kırıklığına sebep oldu. Hoşnutsuzluğa yol açtı.
Küskünler meydana geldi...
AK Parti ilgili organları, bir büyük hizmeti sekteye uğratma
ihtimali olan böyle bir seçim neticesini muhakkak ki bir dâvâ
ahlâkıyla masaya yatıracaklardır. İki asırdan bu yana ilk defa
yakalanmış bir fırsatı heba etmeyerek hedefine ulaştırmak değişmez
büyük gâye olmalıdır...