SORU: 1923’ten bu yana, Cumhuriyet tarihinde en geniş basın
hürriyeti ne zaman olmuştur?
CEVAP: Günümüzde olmuştur.
SORU: Ama cezaevlerinde bir yığın gazeteci ve tv’ci var…
CEVAP: Onların suçları basın, fikir, inanç, tenkit suçu değildir.
En ağır muhalefeti yapan gazeteciler bile serbestçe
yazabilmektedir.
SORU: M. Kemal Paşa ve İsmet İnönü zamanında bugünkü kadar medya,
fikir hürriyeti var mıydı?
CEVAP: Yüzde biri bile yoktu. Ağır baskılar ve rejim terörü
vardı.
SORU: Birileri basın hürriyeti çiğneniyor diye niçin feryat
ediyor?
CEVAP: Vesayet rejimi kalkıyor, egemen azınlıkların hakimiyeti
elden gidiyor, resmî ideoloji ilga ediliyor diye yaygara
kopartıyorlar.
SORU: Cumhuriyet tehlikede midir?
CEVAP: Türkiye Cumhuriyeti olarak tehlikede değildir ama Sabataycı
egemen azınlık vesayet Cumhuriyeti olarak gerçekten
tehlikededir.
SORU: Yolsuzluk var mıdır?
CEVAP: 1923’ten bu yana her zaman yolsuzluk olagelmiştir.
SORU: 1923’te kurulan ilk Cumhuriyet ne cumhuriyeti idi?
CEVAP: İslam Cumhuriyeti idi. Anayasasının ikinci maddesinde
devletin dini İslam’dır yazılıydı. Dolmabahçe sarayında, Büyük
Millet Meclisi tarafından seçilmiş bir Halife vardı ve resmî
törenle cuma selamlıklarına çıkıyordu. Toplu taşıma vasıtalarında
kadınlarla erkeklerin yerleri ayrıydı. Ramazan gündüzünde açıkta
oruç yiyenler tutuklanıyordu. 1924’e kadar şapka giyen Müslüman
erkekler polis tarafından yakalanıyordu. Medenî Kanun Mecelle
idi.
SORU: O zamanlar laiklik var mıydı?
CEVAP: Laiklik anayasaya 1937’de konulmuştur.
SORU: Türkiye’de gerçek laiklik olmuş mudur?
CEVAP: Hiçbir zaman olmamıştır. Laiklik diyerek dinsizlik
yapmışlar, Müslüman çoğunluğun temel hak ve hürriyetlerini
kısıtlamışlar, vatandaşlara dinleri ve inançları yüzünden çok
eziyetler etmişler, çok masumları öldürmüşler, İstiklal mahkemeleri
ile terör estirmişler, kıyımlar yapmışlardır.
SORU: Bugün Türkiye’de gerçek din, inanç, inandığı gibi yaşamak
hürriyeti, mesela İngiltere’de olduğu gibi tam olarak mevcut
mudur?
CEVAP: Bizde İngiltere’de olan din hürriyeti yoktur. İngiltere
Hıristiyan bir ülkedir ama orada 85 Şeriat mahkemesi faaliyet
göstermektedir. Orada İslam medreseleri, tasavvuf tekkeleri,
Müslüman komünleri vardır. Büyük Britanya bölgesinde, 1944’ten beri
bütün kolejlerde, her sabah derslere başlanmadan önce okulun
şapelinde (kilisesinde) ayin yapılmaktadır.
SORU: Türkiye’de İslam ilerliyor mu, geriliyor mu?
CEVAP: Siyasal İslam, bin çeşit İslamcılık ilerliyor, lakin gerçek
İslam geriliyor. Namaz kılanlar ve oruç tutanlar azınlığa düşmüştür
ve sayıca gerilemektedir. Gerçek İslam’ın içi boşaltılmaktadır.
İçteki ve dıştaki derin güçler, Ehl-i Sünnet İslamlığını kaldırıp
onun yerine light ve ılımlı Fazlurrahmancılık dinini getirmek
istiyor.
SORU: Türkiye’de din sömürüsü var mıdır?
CEVAP: Haddinden fazla vardır.
SORU: Çizdiğiniz tablo karamsar değil midir?
CEVAP: Karamsardır ama yakın gelecekte akla hayale gelmeyen radikal
değişimler, sosyal siyasal kültürel depremler olacak ve sonunda
İslam galip gelecektir.
SORU: Türkiye’nin yeniden bir Dönmeler ve egemen azınlıklar vesayet
Cumhuriyeti olması mümkün müdür?
CEVAP: Bu kapı kapanmıştır. Boşuna yaygara kopartmasınlar.
(İkinci Yazı)
Câmi Akustiği Konusunda
İngiltere’den Gelen Mail
İNGİLTERE’DEN gelen aşağıdaki e-mail’i, Başta Diyanet İşleri
Başkanlığının, il ve ilçe müftülerinin, cami imam ve müezzinlerinin
ve bütün medenî, kültürlü ve ziyalı Müslümanların dikkatlerine
sunuyorum.
Müslüman bir gencin akustik mühendisliği tahsili yapmasını çok
önemsiyorum ve kendisini tebrik ediyorum.
Haber aldığıma göre Almanya’da da bir kardeşimiz akustik tahsili
yapmış ve mezun olmuş. Onu araştırıyorum, bilgi edinince bu
sütunlarda paylaşacağım.
Hiç vakit geçirilmeden hoparlör holiganlığına, rezilliğine,
rüsvaylığına, cahilliğine, bedeviliğine, soytarılığına,
kepazeliğine son verilmelidir. Camilerimiz ve minarelerimiz
hoparlör fetişizmine alet edilmemeli, ettirilmemelidir.
İNGİLTERE’DEN GELEN MAİL’İN SURETİDİR:
Muhterem Mehmet Şevket Eygi beye…
Hoparlör rezilliği ile ilgili köşe yazınızı bana Fransa’daki başka
bir köşe yazarımız gönderdi. Kendisi de aylar önce bu konuda
yazmış.
Mehmet bey, ismim Enis Murat Çakır. Sekiz senedir İngiltere’nin
başkenti Londra’da yaşıyorum. Kendi kurduğum Westend AV ltd
firmasının sahibiyim.
2014 yılında, Londra South Bank Üniversitesi Akustik Mühendisliği
bölümüne giren tek Türk öğrenci olmayı başardım. Üniversite bitirme
projesi olarak Cami Akustiğini seçtim. Hocalarım bana neden bu
konuyu seçtiğimi sorduğunda yanıtım bugüne kadar Müslüman
dünyasından camilerdeki sorunlara yönelik ciddi olarak yazılmış bir
tez veya rapor bulamadım, bu yüzden ben araştırma tezimi cami
akustiği üzerine hazırlıyorum dedim.
3 ayda bir Türkiye´ye gidip gelen birisiyim, camilerde akustik
analiz ölçümleri yapıp veri topluyorum. Ben sıradan bir öğrenci
değilim, zaten camilere sistem tasarlayan ve montajını yapan bir
firmam var. İngiltere’de şu ana kadar 34 tane caminin projesini
yaptık.
Fakat Türkiye´de sizin de yazınızda belirttiğiniz gibi ciddi bir
problemle karşı karşıyayız. Hem cami içinde hem de minarelerde.
Ben geçtiğimiz nisan ayında İstanbul´da CNR fuar alanında Cami yapı
ekipmanları diye bir fuara katıldım. Fuara ciddi anlamda masraf
ettik, amacımız sesimizi sizin köşenizde yazdıklarınız gibi
duyurabilmekti, fakat geri dönüşüm sıfır oldu.
Diyanet´in bu fuara destek olmayışı zaten beni hayal kırıklığına
uğrattı.
Öte yandan benim Ankara´da yaptığım akustik ölçümleri kendi
profilimde paylaşmaya başlayınca birilerinin dikkatini çekmeye
başladım. Bence sizin köşe yazınız birilerinin dikkatini fazlası
ile çekmeye devam edecektir zaman içerisinde.
İstanbul´daki fuara katılmadan önce İl Müftülüğü ile görüştüm,
kendileri özellikle minarelerden çıkan sesleri kontrol altına alma
konusunda bir sistem olup olmadığını sordu, bende var dedim.
İngiltere´de 30 senedir bu sistem işliyor ve bir cihaz kullanılıyor
gürültü denetimi için. Fabrikadan bir adet numune istedim, yanıma
aldım fuara katıldım, standıma İl Müftülüğü´nden bir kişi kalkıp
gelmedi. Sonra ben müftülüğe gittim, benim muhatap olacağım kişi
hastalandı, bana cihazı yardımcısına göstermemi istedi. Müftülüğe
vardım, 45 dakika bekletildim sonra beni zar zor 15 dakika dinledi
oradaki vatandaş, söylediklerim gösterdiklerim anlattıklarım havaya
gitti. Londra´ya döndüm müftülüğü aradım, benim İstanbul´a tekrar
gelmemi, bir adet numune takmamı istediler, ben de hay hay dedim
ama benim uçak, yeme içme, konaklama masraflarımın karşılanmasını
talep ettim. Onlar biz karşılayamayız dedi. Ben de geri adım
attım.
Geçtiğimiz ay Ankara´da yapılacak bir cami projesi için ziyarette
bulundum ve geçiyorken Diyanet İşleri Başkanlığı´na uğradım. Orada
bu işlerden sorumlu bir arkadaş ile görüştüm, kendisi elektronik
mühendisi ama itiraf etti akustik alanı ile ilgili bilgi sahibi
olmadıkları hatta Diyanet´in bu alan üzerine hiç bir alt yapısını
olmadığını görmüş oldu.
Sıkıntı büyük ve çözülmesi zaman alacak. Size mail atmak istedim.
Eğer ikili istişare içerisinde olursak belki daha fazla ses
getiririz bu konu için. Önümüzdeki ay bir dergide yayınlanacak bir
köşe yazısı yazmıştım isterseniz sizinle paylaşabilirim. Saygılar.
Enis Murat ÇAKIR
Email:muratcakiruk@gmail.com
Web: www.enismuratcakir.com