Bu dizi yazımızın üçüncü ve son bölümünde, yabancı ilim adamlarının “Dil Devrimi” ile gelen “Dilimizin Devrilmesi” sürecinde yaşanan “Birinci Büyük Dil Yol Kazası Uydurukça Dil İcadı” ile yaşanan buhranları dile getirmeye yönelik, bunların da en azından bizim sağduyulu ilim adamlarımız kadar “Türkçenin perişan haline ağlamaklı” görüşlerini, “Dilimizin haline yabancılar da ağlıyor” haliyle aşağıda sıraladığımız ilim adamlarının görüşlerinden olarak dile getireceğiz.
Bu dizi yazımızın üçüncü ve son bölümünde, yabancı ilim adamlarının 'Dil Devrimi' ile gelen 'Dilimizin Devrilmesi' sürecinde yaşanan 'Birinci Büyük Dil Yol Kazası Uydurukça Dil İcadı' ile yaşanan buhranları dile getirmeye yönelik, bunların da en azından bizim sağduyulu ilim adamlarımız kadar 'Türkçenin perişan haline ağlamaklı' görüşlerini, 'Dilimizin haline yabancılar da ağlıyor' haliyle aşağıda sıraladığımız ilim adamlarının görüşlerinden olarak dile getireceğiz.
PHİLİP HOWARD ANDERSON
'Özleştirme Türkçeyi fakirleştirdi. Bu boşluğu Batı kaynaklı kelimelerin doldurması önlenemiyor'
Philip Howard Anderson, Oxford Üniversitesinin Türkologlarından olup Deny ve Hony gibi İngilizce - Türkçe sözlük kitabının yazarlarındandır.
Anderson, Londra'da yayınlanan Times gazetesinin 'Edebiyat İlavesi' nde çıkan bir yazısında dilimizin büyük hastalığı uydurukça dilin dilimize verdiği zararlarla ilgili olarak şunları yazmıştı: ' Türkçe, yapmacık ve ani bir değişikliğe uğradı. Bazı Türk aydınları buna 'özleştirme', 'arıtma' adını veriyor ve Türkçeyi 'yabancı' kelimelerden temizlemekle övünüyorlar. Halbuki, İngilizce örneğinin de gösterdiği gibi, bir lisanın gücünü zenginliğini onun, yabancı kelimelerden arındırılmışlığı değil, bilakis, onları içine alarak kendisine mal ettiği yabancı köklü kelimeler sağlar.
Şüphesiz, her konuşma dili, yavaş yavaş tekamül ederek, gelişerek değişir. Ancak, Türkçeye son elli yılda (1932 – 1982) uygulanan asla bir 'tekamül' değil, ani ve sun'i bir değişiklik, bir 'devrim'dir. İngilizce - Türkçe Lügat, Türkiye'deki ani değişme ve yoksullaşmayı anlatmak için pek çok gayret sarf ediyor…
'Özleştirme' adı altında sun' i ve uydurma olarak Türkçeyi yoksullaştırma furyası hala devam ediyor. Bu yüzden, Türkçede boşluklar kaldığı gibi, İngilizce ve Fransızca kelimelerin Türkçeye sızması da hızlandı. 'Öztürkçeciler', dışarıdan alınmış ve yüzlerce yıldan beri Türkçeleşmiş nice kelimeleri atıp yerlerine, tutmayan uydurma ve Batı kaynaklı kelimelerin geçmesini önleyemiyorlar.' (Nejat Muallimoğlu, Türkçe Bilen Aranıyor, Nejat Muallimoğlu Yayınları, İstanbul, 2003, s. 311-312)
PROFESÖR NEUMARK
'Türkçenin her on yılda bir değiştirildiğini gördüm'
'Prof. Neumark, vergi sistemimizi düzenleyen bir Alman'dır. Aynen şunları söylemişti: 'Otuz sene içinde, Türkiye'ye onar yıl ara ile üç defa geldim. Öğrendiğim Türkçenin hiçbir kelimesini unutmadığım halde, her gelişimde yazı dili olarak Türkçeyi yeniden öğrenmek zorunda kaldım.' (Oğuz Çetinoğlu, Ses Bayrağımız Türkçe, Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul, 2020, s. 19)
MİSS MARGARET BAİNBRİDGE
'Bu gidişin sonu ne olacak? Diliniz ziyan olup gidiyor. Bu kadar kısa zamanda nasıl mahvettiniz?'
Edebiyatçı yazarlarımızdan ve aynı zamanda İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen okulunda edebiyat dersleri hocamız, Nihat Sami Banarlı, Londra üniversitesinde Türkçe okutmanı Miss Margaret Bainbridge ile olan hatıralarını anlatırken, Türkçeyi daha büyük boyutlarda incelemek ve öğrenmek için İstanbul'a geldiği ve kendisiyle de bu konuda görüştüğünden le, Baintbridge'nin dilimizi inceleme görüşlerinden olarak içine düştüğü buhranı hatıralarından olarak anlatırken 'Türkçenin bu günkü çılgın gidişi hakkında İngiliz ilim adamını en az bizim kadar üzgün ve meyus buldum' şeklinde yazdıktan sonra onun şu görüşlerine verir: 'Bu gidişin sonu ne olacak? Sizin, büyük, tarihi eseriniz olan güzel diliniz, böylece ziyan olup gidecek mi?...
Sizin Divan şiirinin güzelliğini biliyorum. Türkçenin ve eski büyük şairlerinizin elinde neler söylemeye muktedir bir lisan oluşunun hayranıyım. Sinan Paşa gibi, Evliya Çelebi gibi, eski nesrinizin eserlerini meydana getirenler beni kendilerine bağlamışlardır…
Sizin hakiki Türkçeniz, bundan 40 – 50 sene önce (1932' de başlayan Dil Devriminde önce 1840 – 1912 zaman diliminde yaşanan Sadeleştirme ile gelen dilimiz) ) konuşulan Türkçe ile yazan yazarlarınızın dilidir. Bu dilinizden iyi şiirler ve nesirler çıkmıştır. Bugünkü diliniz ise tamamıyla uydurma ve artık güzel olmayan bir dil; ne sesi, ne üslubu kalmış, ziyan olmuş bir dil…
Ömer Seyfettin'in, Yahya Kemal'in, Ahmet Haşim'in, Faruk Nafiz ve Orhan Seyfi'nin, Refik Halit'in, Reşat Nuri'nin eserlerinde kemalini (olgunluğu ve iyi gelişmesini) bulmuş Türkçeye nasıl kıyıyorsunuz? Bu güzel dili kısa zamanda nasıl bu kadar mahvı perişan ettiniz? Bu, akıl alacak bir şey değildir. '
Banarlı hatıralarının sonunda, 'Yaşayan Türkçeyi keşfetmek ana amacıyla Türkiye'ye gelen İngiliz ilim adamının' en sonunda 'Kaybettiğimiz Türkçe' ile karşılaşınca, büyük bir üzüntü içinde ülkesine geri döndüğünden bahseder. (Nihat Sami Banarlı, Türkçenin Sırları, Kubbealtı Yayınları, İstanbul, 1972, s. 223 – 224)
PROF. URİEL HEİD
'Dil devrimi bir maziden koparma projesidir. Türklerin İslam medeniyetine girmelerini 'hata' olarak gören Türk dil devrimcileri, Batı medeniyetine girmek emeliyle, Batı dilleri kelimelerinin Türkçeye girmesine izin veriyorlar'
Yahudi bilim adamlarından, İsrail'de Hebrew Üniversitesinde profesör Prof. Uriel Heid, Türkiye'nin Dil Devrimini inceleyen kitabında, milletimizi mazisinden koparamaya yönelik olarak, 'Türkiye'deki dil devrimi geleneksel yazı ve klasik diller dahil eğitimli sınıfın kültürel mirasının terk edilmesi ile yakından ilgilidir' görüşlerine yer vererek, dil devrimcilerinin 'yeni bir medeniyet Modern Batı Medeniyeti tercihi' nden ileri gelen dillerini de bu tercihe göre değiştirmek görüşlerinden olarak da şunları yazar: 'Türklerin İslam uygarlığını kabul etmesini zamanın talihsiz gelişmesi olarak değerlendiren Türk dil devrimcilerinin bu değerlendirmesini modern Türkçe tekrarlayacak gibi görünüyor. Batılı nesne ve kavramlar için kendi yerli sözcük dağarcığından Türkçe karşılıklar çıkarmak yerine (Türkçeyi Arapça ve Farsçanın boyunduruğundan kurtaralım derken bu sefer de Fransızca ve İngilicenin boyunduruğunu sokmak işi) Batılı terimleri durmaksızın artan sayıda kabul etmektedirler.' (Prof. Dr. Uriel Heid, Türkiye'de Dil Devrimi, Çev. Necdet Öztürk, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2001, s. 14 ve 87)
LONDRA'DA İNGİLİZ İLİM ADAMLARININ DİLİMİZDEN ŞİKAYETLERİ
'Sanat Kongresinde yabancılar bizden yakındılar: Dilinizi anlayamaz hale geldik. Buna bir çare bulun'
Yazarlarımızdan Mehmet Önder, 1967'de Londra'da toplanan Milletlerarası III. Türk Sanat Kongresine Milli Eğitim Bakanımızla birlikte katıldıklarından le, Türkçe bilen yabancı ilim adamlarının dilimiz konusunda sızlanmaları ile ilgili olarak Milli Eğitim Bakanımıza şunları söylediklerini yazar: ' Bizler, öğrencilerimize Türkçe öğretmeye çalışıyoruz. Fakat, son yıllarda Türkiye'den getirttiğimiz bazı kitaplarınız, dergileriniz ve gazetelerinizdeki Türkçeyi, itiraf edelim ki, anlayamıyoruz. Bir takım uydurma kelimelerle Türk dilini bozuyor ve içinden çıkılmaz hale getiriyorsunuz. Bu gidişle ne biz Türkçeyi anlayacağız, ne de siz!...Dil uydurulmaz. Bütün diller gibi zaman içinde tekamül eder. Bir Milli Eğitim Bakanı olarak bu gidişe son vermelisiniz' (Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, II. Dil Kongresi ve Akademi, Türkiye Muallimler Birliği Yayınları, İstanbul, 1969. s. 163, (Mehmet Önder'in sunduğu tebliğden.)