MHP seçim neticeleri belli olur-olmaz 7 Haziran akşamı "biz
muhalefette kalacağız!" diyerek koalisyon ihtimallerine karşı
kapılarını kapatmıştı. Sn Devlet Bahçeli, partinin an'anevi
disiplini gereği sonraki gelişmeler karşısında da bu kararını aynen
devam ettirdi.
HDP ise AK Parti ile köprüleri attı. Öyle olunca bu partiyle her
türlü ortak hükümet şekli çöküyordu. HDP diye bir parti MHP için
keenlemyekûndur. Kaç vekil çıkartırsa çıkartsın öyle bir parti
yoktur. Hüküm bu olunca yan yana gelmeleri muhaldir. HDP ancak CHP
ile azınlık hükümeti kurabilirler. Bu da kâğıt üzerinde mümkünken
fiilen yine muhaldir. Hele Suruç'tan bu yana verilen şehitlerden
sonra muhal ötesi muhaldir.
Tek ihtimal AK Parti-CHP ortaklığı.
İktidarda olmak ve en büyük parti hasebiyle AK Parti genel başkanı
sn Ahmet Davutoğlu, nezaketen olsun diğer üç parti genel
başkanlarını ziyaretle mes'eleyi açtı. İki partinin tutumları
aşikâr olduğundan sadece AK Parti-CHP ortaklığı için alt hey'etler
teşkil edildi. Bu hey'et mensupları, değişik mekânlarda günlerce
tartıştılar. Neticede klasörler meydana geldi.
Bu klasör muhtevasının üçe ayrıldığı ifade edilmekte:
-Anlaşılan hususlar.
-Anlaşılmayan hususlar.
-Genel başkanlara bırakılan hususlar.
Encümen, haftalar boyu çalıştı ama bu bir nâfile çabaydı. Çünkü AK
Parti, tabanı CHP ile aynı çatı altında hükümet olmaya karşı.
Partinin mazisini inkâr olacağı ve partiye zarar vereceği
görüşünde. Taban "illa bir koalisyon lâzımsa MHP ile yapılsın!"
demekte. İşin esasına inersek CHP ile ortaklık, Cumhurbaşkanından
AK Parti beyin takımına kadar istenmediği bilinmektedir. Bu iki
partinin kimyaları senteze manidir. Bunu elbette sn Davutoğlu da
bilmekte. Fakat buna rağmen sabırla sonuna kadar gitti. Zira bir de
bu koalisyonu şiddetle arzu eden baskı unsurları var. Onlar da iç
ve dış finans çevreleri, belli bazı etkili mihraklar gibi tuzu kuru
"ekalliyet".
Başarılı idarecinin bir tarifi vardır:
-Başarılı idareci, fikrini karşısındakine söyleten insandır!
der.
Ahmet Davutoğlu, görüşmeleri düne kadar taşıdı. Dün gece de sn
Kılıçdaroğlu’yla görüştüler. Bu görüşmeden hemen sonra
"olur-olmaz!" açıklaması beklenemezdi. İki taraf da üç gün gibi bir
değerlendirme mehli almış olmalı.
Süre bitince, CHP sözcülerinden "biz kamuoyunun da takip ettiği
gibi bir koalisyon kurulsun diye her çareye baş vurduk, fakat AK
Parti'de böyle bir samimiyet göremedik. Bu yüzden seçimlerin
yenilenmesinden başka çare kalmamıştır!" şeklinde bir açıklama
beklenebilir.
AK Parti sözcüleri de buna kısa bir cevap verince bu yol kapanır.
Hatta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu'na Hükümet
kurma vazifesi verse de bir şey değişmeyecektir.
CHP uzun bir zamandan beri iktidar hasretindedir. Ortaklık şeklinde
bile olsa hükümete gelmeyi şiddetle istemektedir. Diğer sebep de sn
Kılıçdaroğlu'nun şahsı ile alakalıdır. Bu defa da iktidar
olunamazsa CHP'de kılıçların çekilmesi sürpriz olmaz.
Bu şartlarda elde kalan en mantıklı yol iş başındaki Davutoğlu
Hükümetiyle 15 Kasım 2015'te erken seçime gitmektir. Bu takvimi
seçim akşamı sn Bahçeli teklif etmişti. MHP'nin HDP'yi "yok"
sayması, meclisin feshiyle "Seçim Hükümeti" formülünü şimdiden
ortadan kaldırmaktadır. Bu noktada MHP çekimser kalarak meclis ve
Hükümetin devamıyla mevcut Hükümetin memleketi seçime götürmesine
gerekli desteği vereceği görülmektedir.
Doğru olan budur.
Dere geçerken at değiştirilmez.
"Terör varken seçim olmaz?" itirazı yanlıştır. Önümüzdeki baharda
terörün kalmayacağını kim iddia edebilir? Bu memlekette terör ve
isyan çıkması için hiç bir haklı sebep kalmamıştır. Bu itibarla
Türk devleti, bu defa yapmakta olduğu mücadeleyi bir hayat-memat
mes'elesi sayarak hiç taviz vermeden sonuna kadar gidecektir.
Seçimler bu sene yapılmalı.
2015 kayıp bir yıl olmuştur.
Seçim, 2016 Baharına taşınarak 2016 da heder edilmemeli.