ÖNCE Allahtan kork… En fazla Allahtan kork…
Kafirlerden ve zalimlerden, Allahtan korktuğun kadar korkma.
Azgınlık yapma, Allah azgınları sevmez.
Haram yeme, Allah haram yiyenleri, haramla zengin olanları
sevmez.
Sakın sakın sakın kul hakkı altında kalmayasın. Allah kendi hakkını
dilerse bağışlayabilir ama kul hakkını bağışlamaz.
Peygambere (Salat ve selam olsun ona) biatli, itaatli, irtibatlı
ol. Sakın Resulullahı mânen üzecek, darıltacak kötülükler
yapma.
İtikadını tashih et.
Beş vakit namazı dosdoğru eda et.
Sünnet ve cemaat ehli ol.
Doğru dürüst Müslüman ol. Eğrilik yamukluk yapma.
Lükse, şatafata, gösterişe, tantanaya, debdebeye, ihtişama özenme.
Bu özenti seni israfa götürür. Allah müsrifleri sevmez.
Şükr edenlerden ol, nankörlerden olma.
Allah sana bir tas çorba, birkaç dilim ekmek ihsan ettiyse, çok
mutlu ol, ekmeğini çorbana doğra, karnını güzelce doyur ve şükr
edip dur.
Allah verirse, bir kısmını dağıt paylaş, vermezse şükr et.
Gururlu, kibirli olma. Allah mağrurları, mütekebbirleri sevmez.
Onların burunları yere sürtülür.
Lüks otomobil sana fazilet kazandırmaz. Lüks binitiyle övünen ahmak
ve beyinsizdir. Sen ilim, irfan, hikmet, ahlak sahibi olmaya, hayır
hasenat yapmaya bak. İnsanı bunlar yükseltir.
Dünya vefasızdır, dünyaya bel bağlama.
Dünya imtihanını kazanmak için var gücünle çalış.
Burada ne ekersen, onun ürününü âhirette biçeceksin.
Zamanın İmamına biat ve itaat et. Sakın boynunda biat bağı olmayan
gafillerden olma.
Günahkar Müslümanın zatına düşmanlık ve buğz etme. Onun sadece
günahından, fısk ve fücurundan nefret et.
Merhametli ol ki, sema âlemlerindekiler de sana merhamet etsin.
Afvet, setr et, başkalarının gizli günah ve ayıplarını araştırma,
tecessüs etme, görme. Kazara görürsen gizle, ört.
Zalim ve gaddar olmaktansa mazlum ve mağdur ol.
Az gülen çok ağlayanlardan ol.
Yanmamak için rahmet gölgeliklerine iltica et.
Müslüman kardeşin sana bir tokat atarsa, yüzünün öbür yanını
çevir.
Kötülükleri iyiliklerle savmaya çalış.
Ben ben ben diyenlerden olma.
Sakın hikmetsiz olma, hikmetsiz kalma.
Ey yol iz bilmez adam, kendine bir kılavuz bulsan ne iyi
edersin.
Emmârede kalma, en azından levvâmede ol.
Allahtan kork.
Allahtan korkmayandan çekin.
Başka hiçbir şeyden, Allahtan korktuğun kadar korkma.
Allah korkusudur işin başı.
Bu korku seni kurtarır ve ebedî saadete ulaştırır inşallah.
.(İkinci Yazı)
BAYRAM ÖZ BEYİN ABD’DE MAHKEME MACERASI
BİR müddet ABD’de yaşamış olan gazeteci dostlarımdan Bayram beyin,
orada başından geçmiş olan bir hadiseyi anlatan yazısını ibret
nazarlarınıza arz ediyorum.
“Amerika birleşik devletlerinde başımdan geçen bir mahkeme olayını
Şeyh Misbah Efendinin cenazesinde ayaküstü size aktarmıştım, siz de
bu konuda bir yazı göndermemi söylemiştiniz. Elinizdeki bu yazıda
olayı kısaca özetleyeceğim:
Olay Amerika’nın New York Eyaleti’nde 2010 yılında bir sabah vakti,
arabamla işe giderken gerçekleşti. Aracım polis aracıyla aynı
hizadaydı. Sonrasında telefonum çaldı, ben yan tarafta polisi
gördüğüm halde kimin aradığını görmek için telefonumun ekranına
baktım; bu esnada polis beni gördü ve sağa çekmemi anons etti.
Aracımı sağa çektim ve polisin gelmesini bekledim. Amerika’da
polisin çevirdiği araçlarda, şoför aşağı inmeden, elini direksiyona
koyup oynatmadan bekler. Ayrıca tüm polis otomobillerinin
aynalarının üstünde 360 derece dönen kontağa bağlı kameralar
mevcuttur, polisler mutlaka aracın arkasına gelerek flaşörlerini ve
lambalarını yakarak durdurur. Bu durum polislerin de denetlendiğini
gösterir ve sürücülerin hata yapmaması için caydırıcı bir
özelliktir. Polisler genellikle iki kişi olarak olaya müdahale
ederler, onlar da iki kişi idiler. Biri aracın sağ, diğeri ise sol
tarafından gelerek; iyi günler dilediler ki her zamanda böyle
yaparlar. Sonrasında telefonla konuştuğum için ceza yazmak üzere
ehliyetimi istediler. Suçsuz olduğumu, sadece kimin aradığına
baktığımı, evden çıkarken eşimin rahatsız olduğunu, acil bir durum
olup olmadığını kontrol ettiğimi fakat konuşmadığımı anlatmaya
çalıştım. Bana, “Biz elinde telefonu gördük, derdini hakime
anlatırsın” dediler.
Çok kızdım sinirlendim; fakat onlar robot gibi sakince aynı
cümleleri tekrar ettiler ve 115 dolarlık ceza yazdılar. Aylık polis
ve öğretmen maaşının 3000-3500 dolar olduğu yerde 115 dolar cezayı,
haksız yere yediğimi düşünerek; ceza [ticket] kâğıdının arka
bölümünde yer alan itiraz bölümünü doldurup -I am not guilty
yazarak- mahkemeye arz ettim. Cezaya itiraz edilince sistem
otomatikman mahkemeye sevk ediyor. Mahkeme gününü beklemeye
başladım, aradan bir ay sonra mahkeme günüm geldi, elimdeki celp
kâğıdıyla, Manhatten 125 caddede bulunan mahkemeye gittim. Kapıda
ciddi bir güvenlikten geçip metrekare olarak çok küçük; fakat
işlevsellik bakımından önemli bir salonun kapısında, mahkeme
saatimi beklemeye başladım. Sıram mahkeme celp kağıdında yazılan
saatte bana geldi, ceza yazan polislerden biri de oradaydı. Hakimin
odasında bir bilgisayar, bir katip, bir yazıcı (printer) vardı.
Bütün bunların yer aldığı mahkeme odası yaklaşık 5 metre kare idi.
Gazetecilikten gelen merakla sordum, “bu mahkemede kimler
yargılanıyor” diye. Cevaben, mahkemenin sadece trafik cezalarına
baktığını ve her polis memurunun yazdığı cezaların sanıklarını
birleştirerek aynı gün yargılanırlar, hâkim karşısında ceza yazan
ve ceza yazılanı buluşturup karar verildiğini söylediler. Her
trafik polisi ayda bir gününü mahkemeye yazdığı cezalara itiraz
edenlere ayırıyormuş. Mahkemede polis sabit bekliyor, sanıklar
girip kendilerini savunuyorlar; şayet suçlu olduğu tespit edilirse,
mahkeme içindeki vezneye peşin veya kredi kartıyla o gün cezayı
yatırmak zorunda. Normalde cezalar 30 gün içerisinde yatırılıyor;
fakat mahkemede haksız çıkanlara, parayı aynı gün ödettirerek
suiistimali engellemiş oluyorlar. Bunun dışında İngilizceye tam
hâkim olamayanlara tercüman da veriliyor; trafik davalarında ise
sizin getirdiğiniz tercümanı da kabul ediyorlar. Ayrıca
hastanelerde de yaklaşık 20 dilde telefonla tercümanlık hizmeti
verildiğine, ilk gittiğim yıllarda şahit olmuş; ülkemizin güney
doğusunda, bu hizmetin verilmemesine, dolayısıyla kavganın
engellenmemesine hep üzülmüşümdür.
Bu açıklamadan sonra hâkimin karşısındaydım. Hâkim bey, sekreteri,
polis memuru ve ben odada baş başaydık, hakim bana durumu özetledi:
“Trafikte araç kullanırken telefonla konuşmuşsunuz; fakat sonrada
itiraz etmişsiniz nedir bu durum, niçin itiraz ettiniz, şahidiniz
var mı?” dedi. Ben de kendimce: “GSM operatörüne sorun, ceza
kâğıdında dakika yazılı, ben o dakikalar arasında konuşmadım”
diyecektim; ancak “şahidin var mı?” sorusunu sorduğu için, ben
direkt, evet efendim şahidim var dedim. “Getir” dedi, ben ise çok
kararlı, ciddi, kızgın bir şekilde ve de haklılığın verdiği
cesaretle işaret parmağımı kaldırarak; “Benim şahidim ALLAH [CC]
-my wittness is God-“ dedim. Hâkim aldığı pedagojik eğitim
dolayısıyla ve her gün yüzlerce trafik cezasına baktığı için sadece
gözlerime bakarak cezan iptal –case dismissed- dedi. Ben yanımdaki
polise baktım şaşırmıştım şimdi, “Tamam mı, dosya kapandı mı?”
dedim. “Evet” dedi. Sadece: “Bekle sana karar kâğıdı verilecek, bu
dava ile ilgili, trafikte her hangi bir sorunla karşılaşmaman için
beraat kararını, bir ay boyunca aracında saklaman gerekli” dedi.
Kâğıdı aldım ve adalet timsali Osmanlı Devleti’ni taklit eden
Amerika’yı düşündüm sonrasında ise bu ülkede yaşadığım unutulmaz
anımı dostlarıma anlattım ve Rabbime hamd ettim. BAYRAM ÖZ.”