Tv kanalının biri “Deizme savaş açan Diyanet İşleri Başkanı bu belgeye ne diyecek” şeklinde bir manşet atmış. Bu ve benzeri tv kanalları yayın yaparken ülkenin genel temayülünü dikkate almaları beklenir.

Tv kanalının biri 'Deizme savaş açan Diyanet İşleri Başkanı bu belgeye ne diyecek'
şeklinde bir manşet atmış. Bu ve benzeri tv kanalları yayın yaparken ülkenin genel temayülünü dikkate almaları beklenir. Deizm meselesini tahlil ederken iki hususa dikkat çekmek isteriz.

Birinci husus; Türkiye'de insanlar niçin deizme kayıyorlar? Bazı tv kanalları niçin adeta deizm reklamı yapıyorlar? Biz biliyoruz ki, gerek görüntülü ve gerekse yazılı medyada arz-talep kriteri önemlidir. Her ne kadar bir kısım medya harici mihraklar tarafından örtülü bir şekilde finans edilse de, netice itibariyle meselenin bir boyutu ticari olduğundan, arz-talep dengesi daime gözetilir. Bu gerçekten hareketle denilebilir ki, bir kısım medya deizmin reklamını yapıyor/yapabiliyor veya deizmi müdafaa ediyorsa; bu demektir ki, ülkemizde deizm eğilimi içinde olanlar vardır.

İnsanların inanç tercihleri kendi hür iradelerinin mahsulüdür. Gerek halen meriyette (yürürlükte') olan anayasamız ve gerekse mensup olduğumuz İslam'da insanlar inançlarını hür iradeleriyle yaparlar. Deizm meselesi de bir inanç meselesidir ve insanların kendi hür iradeleriyle yapacakları bir tercihtir. Bu hususa müdahil olmamız mümkün değildir.

Burada zihinlerimizi meşgul eden sorular şunlardır; Ülkemizde inanç boşluğu var mıdır yok mudur? Bin yıl İslam'ın bayraktarlığını yapmış olan Türk milleti için deizm bir tehlike arz ediyor mu etmiyor mu? Deizm, marjinal bir hacimde mi yoksa gençliği tehdit edecek vasıfta mı?

Daha can alıcı soru şudur; MİLLETİMİZİN ÇOCUKLARINI EMANET ETTİĞİ İMAM HATİP LİSELERİNDE VE İLAHİYAT FAKÜLTELERİNDE DEİZM ZEMİN BULABİLİYOR MU?

İkinci husus, Diyanet teşkilatının vaziyetidir. Diyanet teşkilatı, 1924'de Osmanlı'nın son zamanlarında teşekkül ettirilen Şer'iye ve Evkaf Vekaleti'nin yerine ikame edilen kuruluştur. Esas görevi olan 'Emr-i bil mağruf ve nehy-i anil münker' misyonunu ne kadar yerine getirdiği tartışılır. Şu kadarını söylemekle iktifa edelim; Diyanet kurulduğu tarihten günümüze kadar 'kurumsal' kimliği bakımından değil ama Diyanette görev yapan bir kısım personelin şahsi gayretleri itibariyle; bu misyonunu yerine getirmeye çalışmıştır.

Günümüze gelirsek; Diyanet İşleri Başkanı bir konuşmasında şunları söylüyor; 'Ateizm Tanrı'yı da dini de her şeyi inkar etmek ama deizm çok enteresan bir tuzaktır. Bu tuzağa gelmek noktasında olan arkadaşlarınız olursa onları uyarınız'

Sayın Başkan 'Bu tuzağa gelmek noktasında olan arkadaşlarınız olursa onları uyarınız' diyor. Milletimizin beklentisi, Diyanet teşkilatının temel misyonu sahih İslam'ı Müslümanlara anlatmasıdır. Yakın tarihte Türkçe ezan ve Türkçe kamet meselesinde Diyanet teşkilatının müftülüklere tamimler gönderdiğini biliyoruz. Şapka giymek hususunda da keza öyle. Bu örnekleri dikkate alarak Diyanet teşkilatının kuruluşundan günümüze kadar yapmış olduğu faaliyetleri dikkate alarak denilebilir ki, milletimizin beklentilerine cevap verememiştir. Fakat görüldüğü kadarıyla ve başkanın yukarıdaki sözlerinden anlaşıldığına göre milletimizin beklentilerine cevap vermek temayülünde olduğu görülüyor.

Burada cevabını aradığımız sorular şunlardır; Ülkemizde imam hatip liseleri ve İlahiyatlarda niçin deizme temayül vardır? Oran olarak ne kadardır bilmiyoruz ama deizm veya başka bir ehl-i sünnet dışı cereyanların buralarda zemin bulması toplum nazarında güvenilirlik melesini gündeme getirmez mi? Ayet beğenmeyen ilahiyat fakültelerinde halen ders vermekte olan akademisyenler var. Hz. Adem'in babasının olduğunu iddia eden ilahiyatçılar var.

Demek istiyoruz ki, sayın başkanın 'bu tuzağa (deizm) gelmek noktasında olan arkadaşlarınız olursa onları uyarınız' değil de, BU TUZAGA (DEİZM) DÜŞMEDEN TEDBİR ALINMALIDIR.

Gençlerimiz Deizm tuzağına düşmeden tedbir alınmalıdır Sayın Başkan. Deizm tuzağına gelinmesinde manevi boşluk temel faktördür.

Diyanet teşkilatının kuruluş misyonu ve 'kurumsal' hüviyeti bakımından faaliyetlerini sınırlandıran bazı hususlar olabilir. Biz millet olarak anlamaya çalışıyoruz. Yapılması gereken milletin bağrından çıkmış sahih İslam anlayışını yaşamaya çalışan ve genç nesle ehl-i sünnet itikadını karşılık beklemeden vermeye çalışan kuruluşların engellenmemesi gerekir. Devlet-millet bütünlüğü bakımından manevi boşluğun büyük bir tehlike arz ettiği herkesçe aşikardır.

Vesselam.