Ülkemizdeki son operasyon normal bir yargı ve temizlik hadisesi değil, sivil bir darbe teşebbüsüdür. Bunu görmezsek yahut görmezlikten gelirsek gerçekleri bilemeyiz, anlayamayız.

Millî Gazetede yirmi küsur yıldan beri tatil yapmadan her gün yazıyorum. Bendenizin adalet, doğruluk, dürüstlük, temizlik, ahlak, fazilet, hakkaniyet taraftarı olduğumu dostlarım değil, insaflı düşmanlarım bile kabul ve tasdik eder. Bu konuda yüzlerce makale kaleme almış bulunuyorum. İnternetten “Eygi, Allah belanızı versin” başlıklı yazımı indirip okursanız ne demek istediğimi anlarsınız.
Son operasyon bir temizlik ve fazilet hareketi değildir.

Normal bir yargı hadisesi de değildir.
Birileri başbakanı alaşağı etmek istiyor.
Birileri ABD’nin, AB’nin, İngiltere’nin, İsrail’in, Siyonizmin, emperyalistlerin, sömürgecilerin emellerine hizmet ediyor.
Birileri Türkiye’yi anarşiye, kaosa, keyfiliğe sürüklemek istiyor.
Darbeyi en çok kimler istiyor ve alkışlıyor:

Eski vesayet rejimi taraftarları…
Eski egemen azınlık rejimi taraftarları…
Kemalistler, ateistler, resmî ideoloji meftunları…

Bendeniz böyle bir darbeye karşıyım.
Başbakan beğenilmiyorsa, seçimle geldiği gibi seçimle iktidardan ayrılmalıdır.
Bendeniz 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat darbelerini gördüm; hepsi de büyük zarar verdi, maddî mânevî yıkıma sebep oldu.

Şu gerçeği görelim ve bilelim:
Türkiye, Danimarka ve Yeni Zelanda gibi temiz bir ülke değildir. Son temizlik notumuz 10 üzerinden 5’tir. Bu not ile temizlik dersinden sınıfı geçemeyiz.
Temizlik konusunda 3’ten 4’e, 4’ten 5’e yükselmişizdir. Bu bir ilerlemedir ama yeterli değildir.

Elbette temizlik, adalet, doğruluk, dürüstlük, ahlak, fazilet olsun ama yolsuzlukların içinden cımbızla birkaçını seçerek sivil darbe teşebbüsüne girişilmesin.

Yolsuzluklarla mücadele adalet adına, adalet için yapılmalıdır.
İçinde yolculuk yaptığım uçakta darbe yapılmasını istemem.

Üzerinde yolculuk yaptığım gemide darbesel iktidar savaşı çıkmasını istemem.
Memlekette yolsuzluk yapılıyorsa bunu niçin gazetelerinde yazmıyor, tv’lerinde dile getirmiyorlar?

Niçin dosyalarını hazırlayıp Meclis kürsüsünden halka duyurmuyorlar.
Niçin yargıya müracaat etmiyorlar?
Niçin Makyavel, Papa Altıncı Aleksandr Borjiya metotlarına başvuruyorlar?
Toplarsın delillerini, 500 sayfalık dosyanı hazırlarsın, savcılığa müracaat edersin. Kamuoyu oluşturmak için bu dosyayı birkaç bin adet bastırırsın. Niçin böyle yapmıyorlar da Carbonari, Illimunati stratejilerini uyguluyorlar?

Sivil bir darbe başarılı olursa Allah muhafaza etsin iç savaş çıkabilir.
Ameller niyetlere göre değerlendirilir.
Yolsuzluklar, kokuşma bu ülkede yeni değildir, müzmindir, bütün Cumhuriyet tarihimiz boyunca olagelmiştir.

Hayatları boyunca ticaret, üretim yapmamış birtakım paşalar nasıl dünya çapında zengin olmuştur?

Birtakım çeteler devleti ele geçirmek için müzmin yolsuzlukları alet ederek sivil darbe yapmak istiyor…

Bendeniz bu darbeyi desteklemem.
Temizlik olacaksa, doğruluk ve dürüstlük sergilenecekse, yolsuzlukların üzerine gidilecekse; adam gibi, İslam hukukuna ve ahlakına uygun şekilde, hepsinin üzerine birden gitmek şartıyla, gemiye zarar vermeden adalet dairesinde yapılsın.
ABD, AB, İsrail, Siyonizm, çeteler adına yapılmasın.

Adını ne koyarsanız koyun, sivil darbe mi dersiniz, saray darbesi mi, juristocratie mi, bendeniz bunların hiçbirini doğru bulmam, desteklemem.

Yolsuzluklar elbette zulümdür. Lakin sivil darbe teşebbüsleri daha büyük zulümdür.
Gezi darbesi başarılı olmadı.
Son operasyon darbesi başarılı olmadı.
İnşallah bundan sonraki darbeler de başarılı olmaz.

Beynimize iyice nakş edelim:
Bir toplum ne halde ise öyle idare edilir…

(İkinci yazı)

Fitneler Belâlar Bitmez
BEYLER hanımlar, siz her şey düzelir, fitne ve fesatlar biter, ülke güllük gülistanlık olur mu sanıyorsunuz? Öyleyse çok aldanıyorsunuz.

Fitne fesat bitmez bitmez bitmez.
Bir katre içen çeşme-i pür-hûn-i fenadan
Bir dahi başın alamaz bâran-ı belâdan
Fitnelerin, fesatların, belaların, musibetlerin bitmesi için en az on beş şartın yerine getirilmesi gerekir. Yine de tam mânasıyla bitmez.

Çünkü âhir zamanda yaşıyoruz, fitneler devridir.

Çünkü hem ülkemiz, hem dünya çok bozulmuştur.

Çünkü korkunç bir azgınlık vardır.
Çünkü dinsizlik ve densizlik şaha kalkmıştır.

Çünkü Müslümanların büyük kısmı çok bozulmuştur.

Riba, zina, yüksek bina tufanı içinde huzur olur mu?

İtikat bozulursa… Namaz yitirilirse… İsraf genelleşirse… Milyonlarca insan şehvetlerine uyarsa soruyorum nasıl bitecek fitneler fesatlar?

Sakın bunların fitne ile ne alakası var deme; Müslüman bir toplumda bunlar varsa tokatlar, şamarlar, silleler gelir.
Biz Allah’a iman ettik diyeceğiz ama Rahman’ın emirlerini yerine getirmeyecek, yasaklarına kulak asmayacak, öğütlerini dinlemeyeceğiz; sonra da güven, refah, sükunet içinde yaşayacağız, olur mu böyle şey?

Fuhuş, kumar, haram zevk u safalar… Gelsin ardından zelzeleler, su baskınları, kazalar, belalar.

Mü’minler birbirini sevmeyecek, tek bir Ümmet olmayacak, o Ümmetin başındaki râşid İmama biat ve itaat etmeyecek, sonra da huzur olacak, fitne olmayacak. Böyle düşünen deli midir nedir?

Ehl-i Sünnet yıkılmak, din bozulmak istenirken elbette huzur olmaz, güven olmaz, adalet olmaz.

Müslümanlar Ümmet birliğini yitirince elbette belalar, azaplar, tokatlar, silleler gelir peş peşe.
Yukarıda on beş şarttan bahsetmiştim.
Bunlardan biri:

Ümmet birliği kurulur, Müslümanlar râşid ve muttaqi bir zata biat eder, bu muhterem zat, halkı cemaatle namaz kılmaya dâvet eder, halk sabah namazlarında camileri doldurur, ağlaya ağlaya tövbe eder, inşaallah ondan sonra biraz iyileşme olur.
Zekatlar Kur’ana, Sünnete, fıkha, Şeriata uygun verilmedikçe, dağıtılmadıkça belalar, fitneler, musibetler bitmez… Anası babası odun kömür bulamadığı için soğuktan ölen kırk günlük bebeği duymadınız siz?
Siz Türkiye’nin temizlik ve dürüstlük notunun 10 üzerinden 5 olduğunu bilmiyor musunuz?

Biz kendimizi Kur’an, Sünnet, Şeriat, ahlak açısından adam etmez, iyi insanlar ve iyi Müslümanlar olmazsak bu memleket düzelir mi, fitne ve fesat azalır mı, bela ve musibetler kesilir mi?

Bugünkü fitneler, azaplar, silleler bir şey değil; ya o beklenen büyük yer sarsıntısı olursa?

Hareket-i arzdan sonra dünyanın süper devleti, yardım bahanesiyle filosunu gönderip Marmara bölgesini işgal ederse.
Ya birtakım çılgınlar iç savaş çıkartırsa.
Beş sene önce Suriye’ye gitmiştim, o zaman durum ne kadar sakindi.

Mısır’ın başına gelen belalar ne büyük… Mısır halkı Zemzemle yıkanmıştı da geldi o belalar.

Bela ve musibetler bir gelince kötünün üzerine de gelir, iyinin üzerine de.
Kurunun yanında yaş da yanar.

İtikat bozulunca… Namaz terk edilince… Bilenler bilmeyenleri uyarmayınca… Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılmayınca… Emanetler ehline verilmeyince… Her türlü fuhşiyyat=azgınlıklar yaygın hale gelince… Halk, Rahman’ın buyruklarını tutmayıp şehvetlerine uyunca… Riba ve zina çoğalınca… Yüksek Nemrudhaneler dikilince… Resulün (Salat ve selam olsun ona) buyrukları tutulmayınca…

Belalar ve musibetler sökün eder.
Tokatlar, silleler, şamarlar iner.
Gafiller, yahu biz ne yaptık da bunlar oluyor der.

Uyarılmamış değil onlar.