KEŞKE Bediüzzaman’ın nasihatini dinlemiş ve aktif siyasete girmemiş olsalardı.
İlle de siyaset yapacaklardı ise, siyasî bir parti kurup seçim yoluyla iktidara gelmeyi hedeflese idiler.
Keşke, şu seçimler arefesinde ortalığı allak bullak etmeseydiler.
İslam’ın ana değerleri nelerdir?.. İzninizle sayayım: (1) Sahih=doğru makbul bir iman… (2) Başta beş vakit namaz olmak üzere Kur’andaki bütün kesin emirlerin uygulanması ve kesin yasak ve haramlardan uzak durulması; Kitabullah’ın din anayasası olarak kabul edilmesi… (3) Peygamberimizin (Salat ve selam olsun ona) Sünnetine uyulması, onun ahlakıyla ahlaklı olunması, onun örnek ve model kabul edilmesi… (4) Şeriata ve fıkha bağlılık… (5) Bütün mü’minlerin Ümmet birliği içinde ve çatısı altında yer alması… (6) Tek bir Ümmet olan mü’minlerin, bu Ümmetin başındaki muttaqi, ehliyetli, müeyyed, râşid İmama veya Emîre biat ve itaat etmesi… (7) Kur’an, Sünnet, İslam ahlakının topluma hâkim olması…
Niçin bazılarımız, bir toplum kendini bozmadıkça Allah’ın onların halini değiştirmeyeceği gerçeğini bilmiyor?
Niçin, Müslüman bir toplum ne haldeyse ona göre idare edileceği gerçeğini anlamıyoruz?
ABD, AB, İsrail, Siyonistler, sömürgeciler, emperyalistler Türkiye’de islamî bir sistem kurulmasını istemiyor; bunu niçin görmezlikten geliyor bazılarımız?
Niçin, sivil bir darbenin Türkiye için büyük felaket olacağını göremiyoruz?
Niçin, uluslararası temizlik notu, 10 üzerinden 5 olan bir ülkede yaşadığımızı görmezlikten geliyoruz.
Müslümanlara hizip ve fırka holiganlığı, militanlığı, fanatizmi yakışır mı?
Niçin Afganistan’dan, Irak’tan, Suriye’den, Mısır’dan ve öteki İslam ülkelerinden ibret almıyoruz?
Bu kafayla gidersek, Türkiye’nin de Mısır’a dönebileceğinden niçin korkmuyoruz?
Basiretlerimiz niçin bu kadar bağlı?
Alkımız dumura mı uğradı?
Kur’an ve Sünnet birlik olun, ayrılıp parçalanmayın diyor, biz niçin paramparçayız, tefrika içindeyiz, birbirimizle çekişiyoruz?
Katoliklerin Papa’sı, Yahudilerin Hahambaşısı, Masonların Üstad-ı Âzamı, Anglikanların Canterburry Başpiskoposu, Ortodoks Rumların patriği, Ermenilerin Patriği, arıların arı beyi, karıncaların kraliçesi, her topluluğun bir reisi var da, şu bir buçuk milyon İslam dünyasının niçin bir İmamı, Emîri, Halifesi yok?
İslam tek bir Ay’dı, kırpıp kırpıp bin türlü İslamcılık yıldızı yaptılar.
Binlerce dük, kont, marki, baron, prens var ama bir kral yok!
Birinci Haçlı Seferi’nin arefesindeki İslam dünyası gibiyiz. Bir sürü irili ufaklı, birbirine rakip devlet ve beylik… Müslümanlar birlik olsaydı, Haçlılar Kudüs’ü alıp bütün Müslümanları boğazlayabilir miydi?
Kur’an, Sünnet ve icmâ üzerine kurulu Ehl-i Sünnet Müslümanlığını niçin beğenmiyorlar da, ortaya bir sürü İslamcılık çıkarttılar?
Bilenler bilmeyenleri niçin uyarmıyor, aydınlatmıyor, bilgilendirmiyor, doğru yola kılavuzluk yapmıyor?
Müslümanlar emanetleri niçin ehline vermiyor?
Müslümanlar niçin etkili şekilde emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmıyor?
Niçin kaos ve anarşiyi önlemek için gereği gibi çalışmıyoruz?
Yüzde doksanımız niçin namazı terk etmiş?
Niçin benlik şehvetlerimize uymuşuz?
İslam Feministleri Kur’an ve Sünnet Müslümanlığının temellerini dinamitlerken ne yapıyoruz?
En basit ilmihal bilgilerini niçin bilmiyoruz?
Mesela kaçta kaçınız, kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’ın on dört sıfatını ezbere biliyor?
Niçin ribayı, zinayı, açıkça ve küstahça işlenen büyük günahları önlemeye, frenlemeye çalışmıyoruz?
Ey zekatları Kur’ana, sünnete, fıkha, şeriata aykırı ve haksız şekilde toplayanlar!.. Fakir anne babası odun kömür bulamadığı için soğuktan ölen 40 günlük bebeğin hesabını nasıl vereceksiniz?
Ah ah ah!.. Eskiden hürriyet imkân, fırsat yoktu… Din hizmeti yapanlar çok ağır şekilde zulme uğruyordu ama yine de hizmet ve fütuhat vardı.
Şimdi hürriyet var, para var, imkân ve fırsat var ama biz birbirimize düşmüşüz.
Ey çekişip tepişenler!.. Ey holiganlar, ey militanlar, ey fanatikler!.. Ey şu’cular, ey bu’cular!..
Mısır Mısır Mısır… Suriye Suriye… Afganistan… Irak… Filistin… Bangladeş… Nijerya… Orta Afrika Cumhuriyeti…
Halep yangın yeri, savaş meydanı gibi.
Mısır Müslümanları birlik olsaydı, başlarına bu felaketler gelir miydi?
Beş yüz yılda kazandığımız Rumeli’yi on beş günde kaybetmiştik…
1912-13’teki o çok büyük, o korkunç kaybımız için ağlayan kaç kişi çıkar içimizden?
Bir ara Mısır için hop oturuyor hop kalkıyorduk?
Bir ara Çeçenistan Müslüman gazetelerin manşetindeydi.
Arakan diye birkaç hafta bağırıp çağırdık.
Şimdi daha önemli işlerimiz var: İslamcı iktidar ile Cemaat savaşının en haraketli ve ateşli günlerini yaşıyoruz.
Hizipler, fırkalar, gruplar, parçalar… Nifak şikak tefrika… Baronlar…
İttihad etmemek konusunda ittifak etmişiz.
Kıyamet yaklaşıyor biz nelerle uğraşıyoruz.
Birileri Başbakana kelepçe vurmaya yemin etmiş.
Suriye, Mısır…
Bilcümle dinsizler, ataistler, vesayetçiler, faşistler, egemen azınlıklar, Kur’an Sünnet Şeriat düşmanları sevinçlerinden zil takıp oynuyor.
Sabah ezanları okunuyor, camiler boş… Müslümanlar birbiriyle savaşıyor.
Tek bir Ümmet olma… Tek Râşid ve muttaqi bir İmama biat ve itaat etme… Küfrün karşısında bünyan-ı mersus gibi olma…
Şimdi bunların zamanı değildir. Müslümanlar birbiriyle savaşıyor.
Tam tamlar çalsın… Dinsizler kına yakıp bayram yapsın…
Şemsiyesiz gezmeyin, başınıza lüzuci bir beddua düşebilir.
30.12.2013