7 Haziran 2015 Milletvekili seçimlerine 1 ay gibi bir zaman kaldı.
Meydanlarda iki türlü faaliyet cereyan etmekte. İlki, iktidar ve
muhalefet partilerinin mitingler yapmalarıdır. Diğeri de
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mitingler yapmasıdır...
İktidar ve muhalefet partileri, vatandaşlara yaptıklarını,
yapacaklarını anlatmakta, rakiplerini zaman zaman da ağır bir dille
yermekteler. Hadisenin bu tarafı hemen her seçim öncesinde görülen
manzaradır. Muhalefet partileri, bir diğerine pek bir şey demeden,
cephe genişletmeden iktidar partisine yüklenirler. İktidar partisi
ise hepsine birden veya her birine ayrı ayrı tenkitler
yöneltir.
Bu seçimlerle birlikte ilk yaşanan ise Cumhurbaşkanının da
meydanlarda olmasıdır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bilinen
anlamıyla miting yapmıyor. O, açılışlar yapmakta, kabuller
yapmakta, Beştepe'de STK'ları, çeşitli mesleki kolları kabul
etmekte. Tayyip Erdoğan'ın yurdun her bölgesi veya çok vilayetinde
vatandaşlarla buluşması miting değil, ancak onlar fiilen bir miting
olduğu için tarih önünde adını koymak lazım: Sn. Erdoğan'ın 7
Haziran seçimleri öncesindeki bu faaliyetleri "Anayasa ve Başkanlık
Sistemi Mitingleri"dir.
Cumhurbaşkanı, bu "miting"lerde şunları istemekte:
1-Bir parti, 400 vekil veya ekseriyetle gelerek anayasayı
değiştirebilmeli.
2-Yapılacak yeni ve sivil anayasa, Başkanlık sistemini
getirmeli
3-Başkanlık sistemi Türkiye Modeli'nde olmalı.
4- Barış süreci devam etmeli.
5- Türkiye, yakaladığı kalkınma hamlesini hız kesmeden devam
ettirmeli.
Cumhurbaşkanı, bu "miting"lerde neden yeni anayasa ve neden
Başkanlık sistemi? sorularının cevaplarını vermektedir. Ayrıca
Başbakanlığı dönemindeki icraatlarına sataşıldığında söz hakkı
doğduğu düşüncesiyle ânında cevap vermekte veya devlete ve milli
bekaya tasallut edildiğinde makamının ve sıfatının verdiği
mes'uliyet ve salahiyetle karşısındakini milletin önünde hesaba
çekmektedir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, şunu açık ve net bir şekilde dile
getirdi:
-10 Ağustos 2014'te Cumhurbaşkanlığı sistemi çökmüştür!
Bahsedilen tarih öncesinde Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığına
aday olarak bugünkü gibi mitingler yapmıştı. İki aday daha vardı.
Seçmen, 3 dönem Başbakanlık yapmış olan Recep Tayyip Erdoğan'ı
yüzde 52 reyle reis-i cumhur seçti. Sn. Erdoğan, bir darbeci
general veya emekli paşa değildi. İlk defa sandıkla seçilerek
Cumhurbaşkanı olan bir isimdi. Mitinglerde "seçildiğim takdirde
faal bir şekilde hizmetlerin içinde olacağım!" şeklinde
konuşuyordu. Bunlar, 10 Ağustos 2014'te Türkiye'nin yarı Başkanlık
rejimine geçeceğinin habercisiydi. Nitekim tamı tamına öyle oldu.
Kendi başkanlığında hükümet toplantıları da yaptı.
Bundan böyle önümüzde iki ihtimal bulunmakta:
1-AK Parti,1982 Anayasasını değiştirecek çoğunlukla gelecek ve yeni
anayasa yapılarak Türkiye, tam Başkanlık Sistemi'ne geçecektir.
2-Veya HDP'nin -belki- yüzde 10 engelini aşmasıyla bu partiyle çok
çetin bilek güreşlerinden sonra yeni anayasa hazırlanarak yine
Başkanlık Sistemi’ne geçilecektir. Veya anlaşılamayacağından hiçbir
şey değişmeyecektir.
3- Üçüncü ihtimal, AK Parti'nin tek başına iktidar olmasına rağmen
anayasayı değiştirecek sayıyı elde edememesi, diğer partilerle
uzlaşma olmaması ve ayıplı anayasa ile yola devam mecburiyetinde
kalınmasıdır. Bu netice, herhalde en düşündürücü sonuçtur. Bugün
Cumhurbaşkanı ve Başbakan aynı parti menşeli ve aynı dünya
görüşünden insanlardır. Ama her zaman böyle olmaz. İlerde farklı
dünya görüşünden Başbakan ve Cumhurbaşkanının iş başında olmaları
halinde şiddetli ihtilafların çıkması mümkündür. Mesela
Cumhurbaşkanı, kabineyi Beştepe'de toplamak istediğinde Başbakanın
"ne münasebet!" diyecek olmasıdır. Allah, bu memleketi böylesi
kavgalardan muhafaza buyursun. Her ikisinin de gerekçesi seçimle
gelmiş olmak olacaktır.
Sn. Cumhurbaşkanı bunları görüyor.
Bu sebeple, yeni ve sür'atle çalışacak, zaman kaybettirmeyecek bir
idare tarzı inşa edilmesi talebinde bulunuyor. Neticede anayasa
değişince ve bu değişiklikle Başkanlık idaresine geçilince bunlar,
2023 Büyük Türkiye ve 2071 Cihan Devleti Türkiye'nin yolunu açmak
için iyileştirme çalışmaları olacaktır. Tayyip Erdoğan, anayasayı
da sistemi de kendisiyle birlikte alıp götürmeyecektir. Çalışma
bürosu olarak kullandığı Beştepe'yi alıp götürmeyeceği gibi.
Bu sebeple; seçmen, mutlaka aklı selim ve basiretle hareket ederek
hizmetleriyle memlekete mührünü vurmuş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın işareti istikametinde Büyük Türkiye'nin inşası için bir
mübarek tuğla mahiyetindeki reyini ziyan etmemeli.
Birlikte rahmet vardır.